Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KAZUO ISHIGURO - Uzak Tepeler

Resim
En sevdiğim Japon yazarlardan Kazuo Ishiguro’nun YKY’de yayımlanan son romanı bu... yazarın ise 1982 yılında yazdığı ilk roman... Okuduğum diğer Japon yazarlar (Murakami, Kavabata, Mişima) kendi toplumlarını anlatan veya en azından Japonya’da geçen hikayeler yazıyorlar...Bu kitap ise Ishiguro'nun Japon toplumunu anlattığı, bildiğim tek romanı... belki yazarın 5 yaşından beri İngiltere’de yaşamasının etkisi bu... Roman geriye dönüşlerle kurgulanmış, yaşlı bir japon kadının kızları ile olan ilişkisini anlatıyor... Ama yazar  bu ilişkinin gelişimini, ulaştığı sonucu izah ederken yaşlı kadının Nagazaki'de yaşadığı ve ilk kızına (intihar eden kızı) hamile olduğu dönemleri kullanıyor.. Siz okuyucu olarak kadının gençliğinde yaşadığı olayları yorumlayarak ilk kızının neden intihar etmiş olabileceğini, diğeri ile olan ilişkisinin gidişatını çıkarmak durumundasınız... bir yandan da  ikinci dünya savaşı sonrasında Japonya’da değişen değerleri, geleneklerin çok önemli olduğu bir top

AMIN MAALOUF - Doğu'dan Uzakta

Resim
Amin Maalouf’un son romanı da tıpkı diğerleri gibi çok etkileyici... Neredeyse tüm romanlarını okumuş biri olarak bu kitabı da çok sevdim... Bundan önce okuduğum, kendi kökenlerini dedesinden hatta dedesinin babasından başlayarak aile geçmişini ülkenin tarihiyle de iç içe anlattığı romanı   ‘’Yolların Başlangıcı’’   ndan devam ediyoruz gibi hissettim... Böyle düşünmeme sebep, hem ülkenin tarihini anlatmaya devam etmesinden hemde ana karakterin kendisine benzemesinden ötürü...  ‘’Yolların Başlangıcı’’ kitabında Osmanlı’dan başlayarak '’ Doğu ’’nun hikayesi anlatılıyordu (sırası gelmişken Cumhuriyetimizin kuruluşu ve Atatürk hakkında adı geçen  romanda son derece doğru saptamalar yapılmış bunu da belirtmeden geçemeyeceğim)  bu son kitapta ise iç savaş nedeniyle Lübnan'dan ayrılanların veya ülkede kalmayı seçenlerin kararlarının sorgulandığı,  bu arada ‘’ Doğu ’’nun da tarihsel bir kesitinin sunulduğu bir hikaye anlatıyor Maalouf.. Savaşın tüm hayatları nasıl değiştirdiğinin,

SVETLANA BOYM - Ninoçka

Resim
Bu kitabı yazarı için almıştım.. farklı ülke yazarlarından okumaya çalışıyorum her kültürün kendine özgü özellikleri var ve değişik şeyler öğrenebiliyorsun... Bu romanın yazarı da Harvard Üniversitesi’nde Slav dilleri ve karşılaştırmalı edebiyat profesörü bir Rus... açıkçası çok beğeneceğim bir kitap olacağını düşünmüştüm... kitap tanıtımındaki detektiflik hikayesi benim için önem arz etmemişti çünkü ben polisiye sevmem ve çok nadir okurum... tanıtım bütünüyle cinayet üzerinden gidiyorsa da daha çok sistem değişikliğinin anlatıldığı bir roman olacağını düşünmüştüm... maalesef her ikisi de değilmiş... okuyucu bu kitabı salt detektiflik hikayesi için alıyorsa anlamsız olur çünkü bu türle uzaktan yakından ilgisi yok... evet kitabın başında bir cinayetten bahsediliyor ama sonrasında konu çok farklı bir mecrada ilerliyor, kitabın bitmesine 10-15 sayfa kalınca cinayeti kimin işlediği laf arasında kısaca belirtiliyor artık okuyucuya ayıp olmasın diye...kitap tanıtımının bu kadar yanıltıcı ol

NAZLI ERAY - Beyoğlu’nda Gezersin

Resim
Bu kitabı Can Yayınlarının baskısından okumuştum yıllar önce... bu yıl Doğan Kitaptan yeniden basımı çıkınca yazayım dedim... 1940-50'li yıllar Beyoğlu'su anlatılıyor romanda sokak sokak,  han han... lebonda,  markizde oturuyor, inci pastahanesinde profiterol yiyor,  rumeli handa dolaşıyorsunuz ... zaman ve mekan sürekli değişiyor tabi beraberinde kişilerde... ama bir yandan da herkes birbiri ile bağlantılı gibi....cahide sonku havasında muhteşem bir kadın, yetenekli falcılar, eski eşyalar, komodinler, fincanlar  bir sürü değişik figür var  romanda yer alan....piyer loti’de oturup, fethiye’de bir parkta neveser bir şarkı dinliyorsunuz... tüm zamanlar birbirine karışmış gibi...sanki bir rüyanın içindeymiş gibi  anlatılmış hikaye...  diğer yandan tüm roman bir sürü öykünün birleşimi gibi de duruyor ... rüyada mıyım?? uyanık mıyım?? anlaşılamıyor... roman kahramanları da şaşırıyor zaten bu duruma... Özetle muhteşem bir roman bu...Beyoğlu'nda büyülü/gizemli  bir gezi ya

BEYAZIT AKMAN - Son Sefarad

Resim
İMPARATORLUK II SULTAN BAYEZİD’İN SAVAŞI Beyazıt Akman’ın İmparatorluk serisinin ilk kitabı ‘’Dünyanın İlk Günü’’ nü okumuş ve çok sevmiştim... İstanbul’un fethini, II. Mehmet’i anlatan bir romandı... hikayeye II. Mehmet’in çocukluğundan başlıyor, İstanbul’un kuşatılması ve fethi  hem Osmanlılar hemde Bizans yönünden detaylı olarak anlatılıyor, padişahın şehzadeliği sırasında aldığı muhteşem eğitimin detaylarına giriliyor, İbn-i Rüşd, Gazali gibi düşünürlerin fikirlerine yer veriliyordu... bu arada yarattığı ikincil karakterler üzerinden güzel, sürükleyici bir öyküde sunuyordu okura... İstanbul’un fethi denildiğinde Roger Crowley’in ‘’Son Büyük Kuşatma 1453’’ adlı kitabından da bahsetmemek olmaz... Akman'da bu kitaptaki kuşatma bilgisinin çoğunu Crowley’in kitabından aldığını  kaynakça bölümünde belirtiyordu... konuyla ilgilenenlere hem Crowley’in kitabını hem de serinin ilk kitabını öneririm...     Şimdi   Son Sefarad romanına  gelecek olursak; yazar padişah II. Bayez

SEBAHATTİN DEMİRAY - Senden Çok Uzakta

Resim
Bu roman gerçek bir hayat hikayesine dayanılarak yazılmış... muhteşem bir hikaye.. bazen insanların gerçek hayatları bir filmden veya bir romandan daha inanılmaz olabiliyor... bu da öyle bir şey işte...  Bazen verdiğiniz bir karar tüm hayatınızı değiştirir,  işte burada da yapılan hareket 1974 Kıbrıs savaşı sırasında yaralı bir Rum askerinin künyesini, ölmüş bir Türk askerinin künyesiyle değiştirmesi oluyor... ölümden kurtulmak için atılan bu adımın ona bir ömre ve bir aşka mal olacağını bilemeden....ve roman yıllar  sonra   bu kişinin  Y unanistan’a gömülen Türk askerinin kemiklerini ailesine teslim etmek için yeniden E ge'nin bir kasabasına gelmesi ve başından geçenleri tek tek hatırlamasıyla başlıyor...Türkiye’deki ailenin (o tarihte bir müddet onların yanında kendi oğullarıymış gibi kalıyor) dramı başka, kendi ailesinin ve sevdiği kızın Yunanistan’da ki dramı ise daha başka...  Başa gelmesine inanılmayacak olaylar, büyük umutlar, yanlış anlaşılmalar ve boşa geçen bir ha

GONÇALO M. TAVARES - Kudüs

Resim
Toplumsal delilik ile bireysel deliliği anlatan bir roman bu... karakterlerin biri hariç tamamı delilerden oluşuyor... tek akıllı gibi görünen karakter  ise toplumların birbirlerine sebepsiz yere uyguladıkları eziyetlerin tarihini araştırıyor ve geleceğe yönelik bir grafik oluşturmak istiyor... hepsinin yolu bir şekilde kesişiyor ve hikaye devam ediyor.... Ben genelde bu tip konuları severim ama bu romanda ilk 40-50 sayfa bir türlü konsantre olamadım çok karmaşık ve anlaşılmaz geldi (yazarın çok özgün bir anlatımı var bununda etkisi oldu sanırım) sonrasında yavaş yavaş alışmaya başladım, son sayfaya geldiğimde kitabı beğenmiştim ve bundan sonra keşke 200-300 sayfa daha olsaydı diye düşündüm...  kitabın arka kapağı çok iyi açıklıyor,  bu hakikaten kara bir kitap o yüzden zor adapte oluyorsunuz zaman zaman kendinizi rahatsız hissediyorsunuz ama bitirdiğimde okuduğuma değdi diye düşündüm... Özellikle toplumsal delilik ile ilgili saptamaları ve bireysel davranışlarımızı sınırlamaya yöneli

HANS FALLADA - Herkes Tek Başına Ölür

Resim
Bugüne kadar okuduğum ikinci dünya savaşını dolayısıyla Nazileri konu eden tüm romanlar, olayları Yahudilerin başına gelenler üzerinden  anlatmakta ve  onların çektiği zulmü ortaya koyar nitelikteydi... bu kitap öyle değil... yazarın kendisi de 1935 yılında Nazilerin ‘’tehlikeli yazarlar’’ listesine aldığı bir kişi... ve bu kitapta sıradan Almanların gözünden, onların hayatı üzerinden  1940 yılından itibaren  Nazi diktatörlüğünü anlatıyor... buradaki kişiler fabrika işçileri, alt kademedeki memurlar, küçük dükkan sahipleri gibi sıradan insanlar... bunların yanı sıra asalaklar, dolandırıcılar, ispiyoncular da var, bu sıradan kişilerin hayatını daha da zorlaştıran... tabi herkesin karşısında da ‘’Gestapo’’ var... sonuçta karmaşa içinde  bir toplum portresi çiziyor yazar... nasıl oldu da başımıza bunlar geldi diye düşünmüyor bile çoğu... sadece korkuyorlar... Nazilerden, devletten, birbirlerinden yani herkesten... tüm kitaptan dalga dalga  KORKU yayılıyor... Bu arada oğullarının sav

TAHİR MUSA CEYLAN - Bir Zamanlar Bakırköy

Resim
Yazarın daha önce   ''Kestane Kıranında Kadınlar''  romanını okumuş çok sevmiştim... sonra o kitabın devamını  ‘’Elli Yıl Sonra Kül’’  ü okudum onu daha çok sevdim... bu iki kitap Anadolu’nun küçük bir kasabasında yaşayan bir ailenin kuşaklara dayanan hikayesini anlatıyor... ilgimi çeken yalnızca konunun güzelliği değil, yazarın dili  o kadar etkileyici ki büyülenmiş gibi okuyorsunuz... artık  ben  yazarı yalnızca anlatımı ve dili için de okuyor sayılırım... öyle  değişik bir anlatımı var ki ilk başta çok karmaşık ve anlaşılmaz geliyor hatta bir miktar zor okunuyor ama alışınca çok keyif alıyorsunuz... Burada bahsedeceğim ise yazarın son kitabı... bu kitap yazarın kendi mesleği (psikiyatrist) ile de ilgili... Bakırköy Akıl Hastanesini, doktorlarını  ve hastalarını  anlatıyor, kurguladığı bir hikaye çerçevesinde... herkesin hayatı birbirinden değişik, birbirinden dramatik, bazen hastalara  göre doktorların hemşirelerin hayatı daha delice geliyor.. yazar her ayrıntıd

BUKET UZUNER - Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları SU

Resim
Öncelikle şablonun ''İstanbullular'' romanıyla  aynı  olması rahatsız edici.. tekrara yol açması bir yana  ‘’İstanbullular’’ kitabına çok yakışan şablon burada hiç iyi olmamış kitabı bölüyor kesintiye uğratıyor gibi ki bu en önemsiz ayrıntı aslında...  SU kitabı bölümleri (o yukarı uzatılmış harflerle yazılan kenar süslemesi olan bölümler) tek başına bir kitap olsaymış belki güzel olabilirmiş, zaten yazar  bunu özellikle yapıyor sonradan o bölümleri ayrı kitap olarak yayınlıyor ticari bir iş yani... Gelelim hikayeye, yazar  polisiye mi yazmaya çalışmış, kamanlığı mı anlatmaya çalışmış, ülke sorunlarına ilişkin görüşlerini belirtmeye mi çalışmış bilemedim... aslında bunların hepsini birden yapmaya çalıştığı için yeteneksiz birinin yazdığı basit 10.sınıf bir polisiye olmuş, kamanlığı anlatamadığı gibi feci bir şekilde harcamış, ülkemizin günlük hal ve şeraitini anlattığı gazete haberleri gibi bir şey olmuş özetle.... bir kere  o ''aptal, beceriksiz, kişiliksiz

HARUKİ MURAKAMİ - 1Q84

Resim
Japon yazarları çok severim, tüm kitaplarını okuduğum Murakami’yi ise daha çok severim... yayımlandığı yıl hem Japonya’da hemde tüm dünyada büyük bir ilgi uyandıran son romanı Türkçe’ye çevrildiğinde zaman geçirmeksizin alıp okudum.. Öncelikle ben kitabı sevdim, çok zevkle, elimden bırakamadan okudum ve tahmin ettiğimden de kısa sürede bitti... merak unsuru çok iyi kullanılmış, biraz saçma olsa da güzel bir aşk hikayesi var, Orwell'in 1984'üne bir bağlantı yapıyor pek başaramasa da.... AMA kitap bir Murakami romanı mı?? değil!!  kitabı sanki Murakami yazmamış da biri kötü bir kopyasını yapmış gibi...  gelelim neden olmamış; Murakami'nin kitapları çok özgündür, insanı daldan dala uçurur, bazen hayalle gerçek, bazen tüm hayaller, bazen tüm gerçekler birbirine karışır neye uğradığını şaşırırsın, kitabın değil hikayesini, konu ne sorusu sorulduğunda, neyi anlattığını bile söyleyemezsin... Murakami kitabı okumak bilmediğin bir labirentte kalmak gibidir her döndüğün köşe

HILLARY JORDAN - Uyandığında

Resim
Bende kitabın tanıtımını okuduğumda herkes gibi bir distopya ile karşılaşacağımı sanıyordum hatta arkadaşlarla kendi aramızda Orwell'in 1984'ü gibi mi acaba diye de  konuşmuştuk (tabii Orwell bu kitabı bilse ve bu benzetmeyi duysa yattığı yerde ters dönerdi şüphesiz).  Ama bu kitap bana göre distopya falan değil hatta yanından bile geçmiyor... ya yazarın kendisi bunu yazmak istedi ama beceremedi ya da eleştirmenler -neye dayanarak bilemiyorum- böyle bir yorum yaptılar, ama bence değil... yani gelecekte geçmesi (ki tanıtımda böyle yazmasa kitaptan öyle bir his edinmiyorsunuz), bir takım teknolojik yeniliklerden bahsetmesi, suçluların derilerinin renginin boyanması gibi bilim kurgu efektleri distopya demek değil... benim anladığıma göre distopya... şu şu şu olaylar olabilir hatta oluyor ama insanlar bunu nasıl yapabilir veya sistem bunu nasıl dayatabilir biçiminde bir dehşet, bir inanamazlık, bir imkansızlık duygusu yaratması aynı zamanda bununda olabileceğinin hissed

KADIN HİKAYELERİ / PAI KIT FAI - Cariyenin Kızı, JULIE OTSUKA - Tavan Arasında Buda

Resim
PAI KIT FAI     Cariyenin Kızı Bu roman; ana hatları itibariyle  üç kadının hikayesi ( anne, kız ve kız torun )  diğer yandan da 20. yüzyılın başında Çin  kültürünün  hikayesi... konu hem dokunaklı hemde büyük bir mücadele ve iradeyi anlatıyor.. kadınlar her toplum ve her zamanda fazlasıyla ezilmişlerdir bunu hepimiz biliyoruz ama bu kitabı okuduğumda hiçbir yerde Çin’de olduğu kadar alt sınıfta değerlendirilip, bütünüyle yok farzedilip, yok edilip, sonuna kadar  ezilebildiklerini hayal etmemişim... Tabii hikayenin içinde kadınlara yardım edenler var şüphesiz ama bundan daha fazla -nadiren rastlansa da- bazı kadınların hemcinslerinden gördükleri yardım çok dikkate değer ve nihayet bir oh demenize sebep oluyor....Çin’in, belki tüm uzak doğunun diğer ülkelerden çok farklı gelenek görenekleri, yaşam tarzları, dini ritüelleri, fazlasıyla batıl itikatları var... tüm bu törensel durumlar, ayrıntılı olarak anlatılmış kitapta ve neredeyse film izler gibi gözünüzde canlandırabiliyorsunuz..