Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

NEAL STEPHENSON - MONGOLIAD

Resim
Birinci Kitap Bu roman yedi kişi tarafından yazılmış olup, ilk dört yazar bilim kurgu, fantastik edebiyat, tarihi kurgu alanında eserleri olan kişiler... kalan üçlüden J.Brassey ortaçağ dövüş teknikleri öğretmekte, E.Bear  video oyunu ve çizgi roman konusunda çalışmakta, C.Moo kılıç kullanmakta ve çeşitli dergilere makaleler yazmaktadır... Ben bu kadar çok yazarı görünce anlatım ve akıcılık açısından sorun olabileceği hatta kopukluklar yaşanabileceğini düşünüyordum ama hiçbir sorun yok öncelikle onu belirteyim... diğer yandan bu bir seri, toplam üç kitaptan oluşuyor ama konunun tamamını öğrenmek için tüm kitapları okumak zorundasınız... Bu kitabı gördüğümde tarihi bir kurgu olması ve pek fazla bilmediğim Moğolları anlatması ilginç gelmişti ama serinin tamamını da okumayı düşünmüyordum, tek kitap yeterli olur diye aklımdan geçirmiştim... fakat pek öyle olmadı çünkü dizi film tekniği ile yazılmış gibi görünüyor, 400 sayfa okuduktan sonra konunun başı olduğunu düşündüğüm bir noktada

SEBAHATTİN DEMİRAY - BİR İSTANBUL YANGINIYDI AŞKIMIZ

Resim
S. Demiray kitaplarını çok severim, bu burada yorumladığım üçüncü romanı... yine çok özgün bir anlatımı var yine çok sürükleyici, merakla okudum ama öbür kitaplarının daha güzel olduğunu itiraf etmeliyim... roman Beyoğlu’nun arka sokaklarında geçiyor, 40 yıl öncesinde gerçekleşmiş bir olayın izini sürüyor.. hikayenin kahramanları çok ilginç, hayatın ters tarafında kalmış insanlar denilebilir... baş karakter Sadi aradan geçen bunca zamana rağmen o olayı hatırlayan herkesle konuşup yeni detaylar öğrenmeye çalışıyor... herkes aklında kalanları birbirine benzer şekilde anlatıyor... siz sürekli aynı olayı tekrar tekrar okuyorsunuz... ama gariptir roman ne akıcılığını kaybediyor ne de sıkılıyorsunuz, yazarın başarısı da bu sanırım... aralarda da hem Sadi’nin hayatını öğreniyor hemde Masalcı’nın anlattığı etkileyici hikayelere dalıp gidiyorsunuz... ö zellikle Masalcı’nın hikayelerini çok beğendim... Romanın sonuna geldiğinizde hayatta atılan bir adımın ne kadar vahim sonuçlar doğurabil

LUDMILA FILIPOVA - KIZIL ALTIN

Resim
1977 doğumlu Bulgar yazar L. Filipova ekonomi eğitimi almış, gazetecilik yapmakta ve beş adet çok satar kitabı bulunmaktadır... ben yazarın ilk kitabı ‘’Aramızdaki Duvar’’ ı iki yıl önce okumuş ve çok beğenmiştim... bu kitap ülkesinin komünizm sırasında ve sonrasındaki durumunu anlatan, içinde aşk, siyaset ve başarı öyküleri olan bir romandı... otobiyografik özellikler taşıyordu ve kitaptan çıkan sonuç; sistemin değişmesi halk için acı ve zorluktan başka bir şey getirmiyor, sonunda ‘’hamam eski hamam yalnızca tellaklar değişti’’ oluyordu... İlk romandan sonra sabırsızca diğerlerinin de çevrilmesini beklemeye başladım ve ‘’Kızıl Altın’’ ı görünce de çok sevindim... oldukça çarpıcı, ürkütücü bir hikayesi olan, gerçek olaylardan esinlenmiş bir roman bu... 1994-2007 yılları arasında ortaya çıkan olayları anlatıyor... başta HIV olmak üzere başka bulaşıcı virüsleride barındıran kanlar işlendikten sonra kan ürünü olarak Avrupalı şirketlerce ağırlık 3. Dünya Ülkeleri olmak üzere tüm dünya

LUCINDA RILEY - ORKİDE EVİ

Resim
Bu kitabın tanıtımına bakınca nedense bende çağrışım yapan nadir rastlanan bir orkide türünün peşinde Tayland’a kadar giden bir kadının öyküsü olduğuydu... yanlış bir tahmin yani... kitabı bitirdikten sonra arka kapak açıklamasına yeniden baktığımda neden öyle düşünmüşüm pek bilemedim... öyle bir konu olsun istedim herhalde... evet orkidelerden epeyce bahsediliyor ama ana konu kesinlikle bu değil... Çocuğu ile kocasını kaybetmiş bir kadının acısıyla baş etmek için yaptıklarının, bir unvanın ve büyük bir malikanenin sorumluluğu ile gerçek aşkı arasında kalmış bir lordun, tek hatası kocasını çok sevmek olan ve onun tarafından iki kere hayal kırıklığına uğratılmış olan bir leydinin, görev duygusuyla yapılan bir evliliğin hüzünlü sonuçlarının, terk edilen genç bir kızın dramının,  duygusal  hikayesi bu... Çok akıcı bir anlatımı var, İngiltere, Fransa, Tayland tasvirleri çok güzel, gözünüzün önünde hemen canlanabiliyor... hikaye hem romantik, hem üzücü, hem heyecanlı... popüler bir

JOSEPH ROTH - RADETZKY MARŞI

Resim
J. Roth I. Dünya Savaşına katılmış, sonrasında da  sol eğilimli gazetelerde muhabirlik yapmış ve Habsburg monarşisini eleştiren yazılar yazmıştır... Nazilerin yaratacağı felaketi de sezinleyen ve bu yönde bir romanda yayınlayan yazar pek fazla ilgi görmemiş ve Hitler’in iktidara geldiği 1933 yılında Almanya’dan ayrılmıştır... ve ne ironiktir ki dönemin savaş sonrası güncel olaylarını anlattığı eserleriyle değil emperyal Orta Avrupa’ya özlem duyan ve melankolik bir nostaljinin çekim alanına kapılan kitaplarıyla meşhur olmuştur, bunun en önemlisi de Radetzky Marşı’dır... Kitaba gelecek olursak bu roman 1932 yılında yazılmış ve 1859-1914 yılları arasını anlatıyor... bir çiftçi ailesinin teğmen rütbesiyle ordu da görev yapan oğlu bir meydan savaşında imparatorun hayatını kurtarıyor, kendisine bir asalet unvanı ve imparatorun minneti bahşediliyor ve bu durum kendisiyle birlikte sonraki kuşaklarını da etkileyen bir biçimde hayatını değiştiriyor... ailenin üç kuşağındaki erkeklerinin çoğ

JONAS JONASSON - YÜZ YAŞINDA CAMDAN ATLAYIP KAYBOLAN ADAM

Resim
Bir önceki kitap neşeli bir şeyler okuma ihtiyacını ortaya çıkardığından bu doğrultuda devam edip ‘’Yüz Yaşındaki Adam’’ı okumaya karar verdim... bu sefer tutturdum yalnız, çok eğlenceli bir romanmış... Allan, yüz yaşını kutlayacağı gün huzurevinden kaçıyor ve sonrasında başından geçmeyen macera kalmıyor... kitap hem bu olayın gerçekleştiği 2005 yılının birkaç ayını anlatıyor hemde Allan’ın doğduğu 1905 yılından başlayarak tüm 20. yüzyılı... bu arada Franco’dan Stalin’e, Truman’dan Mao Zedong’a, Churchill’den de Gaulle’e tüm liderleri de ‘’ti’’ye alıyor...  Allan bir patlayıcı madde uzmanı ve çoğu kez pasaportu bile olmadan tüm dünyayı dolaşıyor, zaman zaman krallar gibi ağırlanıyor bazende ölümle tehdit edilip hapse atılıyor... ana dili isveççe dışında ispanyolca, ingilizce, çince, rusça öğreniyor... himalayaları yürüyerek geçiyor ve keçi sütünden votka yapıyor... politikadan ve din ile ilgili konuşmalardan hiç hoşlanmıyor ve işi oluruna bırakmak gibi bir huyu var... ama her ş

MARİO LEVİ - Size Pandispanya Yaptım

Resim
Bu romanla ilgili ne diyeceğimi pek bilemiyorum... kitabı almamdaki amaç, okuma serüvenim ve sonunda kendimi bulduğum nokta çok alakasız... bu romanın arka kapak açıklamasına ilk baktığımda çok hoşuma gitmişti... neden bilmem çok akıcı, eğlenceli hatta neşeli bir havası olduğunu düşünmüştüm... sonra yazarın kitabın tanıtımını yaptığı  ‘’Perşembe Buluşmaları’’ na katıldım ve Mario Levi’nin enerjik anlatımıyla da kitap hakkındaki fikrim pekişti... okumaya başlayınca ise her şey darmadağın oluverdi... ilk yüz sayfada hiç konsantre olamadım, bir türlü konunun içine giremedim zor bela yapılan bir okuma oldu... oysa ki yazarın okuduğum diğer kitabını ( Karanlık Çökerken Neredeydiniz ) çok sevmiştim... devamı daha kolay okundu ama beklediğimin aksine roman çok ağır işliyor, çok karamsar ve mutsuz bir yanı var... belki ben çok farklı bir beklentiyle başladığım için böyle hissettim ama romanın bir ilerleyememe sorunu var... Aslında bir aile hikayesi anlatılıyor, iki kızkardeş, onların ço

JAMES S.A. COREY - LEVIATHAN UYANIYOR

Resim
ENGİNLİK SERİSİ 1. KİTAP Süper bir bilim kurgu bu sefer okuduğum kitap, hiç uzatmadan söyleyeyim bu türü seviyorsanız kaçırmayın mutlaka okuyun... gelelim romana; James S.A. Corey takma ismiyle Daniel Abraham ve Ty Franck tarafından yazılmış olup, güneş sisteminin tüm gezegenlerine gidilebildiği ve yaşam alanlarının oluşturulduğu bir geleceği anlatıyor... zaman belirtilmemiş ama epeyce bir yüzyıl geçmiş, Mars’ta, Ay’da ve Asteroit Kuşağında koloniler oluşmuştur... Dünya ve Mars iç gezegen olarak daha hakim konumda olup, Asteroit Kuşağı galaksimizin yaramaz ve isyankar çocuğu olarak görülmektedir... zamanımızda dünyada yaşanan çekişmeler uzaya taşınmış, her an bir savaş çıkma olasılığı vardır... Uzak bir geleceği anlattığı için neredeyse her şey değişmiş durumda ve konu çoğunlukla asteroit kuşağında ve uzay gemilerinde geçiyor, Dünya'dan ve Mars'tan ise bahsediliyor sadece... asteroitin içi oyularak yaşam alanları oluşturulmuş ve orada yeni bir nesil doğup büyümüştür...

ŞEBNEM İŞİGÜZEL - Venüs

Resim
BİR AİLE TARİHÇESİ, BİR YAŞAMÖYKÜSÜ Bu seferki Şebnem İşigüzel’in son romanı (1973 doğumlu yazarın '' Venüs' ' hariç 5'i roman olmak üzere toplam 9 kitabı var) ve benim bu yazardan okuduğum ilk kitap... yazarın çok değişik bir üslubu var, bu romanı mı o şekilde yazmış yoksa tarzı mı öyle bilemiyorum ama benim hoşuma gitti... Nasıl derseniz daldan dala atlayan bir tarz, konunun bir başından, bir sonundan bir ortasından anlatıyor... karakterlerin önce ölümünden bahsediyor mesela, sonra doğumundan... gerçi anlattığı öykü de öyle, zaman zaman uçuk kaçık bir hal alıyor, tarihler karışıyor, ömürler uzuyor (350 yıl kadar), osmanlı sarayından, cumhuriyete bir sürü tarihi şahsiyet arzı endam ediyor sizi de peşine takıp götürüyor... romanın bir çok bölümünde kahkahalarımı tutamadım o kadar esprili yazılmıştı, içimi acıtan hüzünlendiren bölümleri de vardı... özellikle kadınlar manifestosu müthişti... 1900’lü yıllara dair dileklere bakıldığında, Büyük Atatürk’ün kadınl

UMUT DAĞISTAN - Boşluğun Sesi

Resim
Bu romanın hem ismi hemde tanıtımı oldukça ilgimi çekmişti, yazarı tanımıyordum ama denemeye karar verdim... U. Dağıstan 1978 doğumlu bir iktisatçı, bir süre bankacılık yapmış sonra tümüyle yazarlığa yönelmiş olup, bu ikinci romanıdır... Bu roman hem kadın erkek ilişkileri üzerine önermelerden, hemde bir ailenin üç kuşağındaki erkeklerin hayatından oluşuyor...ateist çapkın bir dede, dinci bir baba, aşık bir amca, dedesine çekmiş, babasından ürken, amcası gibi olmaya çalışan bir oğul...arada ülkenin o günkü siyasal durumuna da kısa hatırlatmalar yapılıyor... ana karakter Bilal tüm roman boyunca geçmişiyle bugünüyle ailesiyle kendini sorguluyor... hikaye çok sıradan dolayısıyla anlatımda veya dilde bir fevkaladelik bekliyorsunuz ama maalesef yok... hayata ve ölüme dair çok büyük fikirlere ulaşmaya çabalayan, önemli konulardan bahseden, kadın-erkek davranışlarını çözümlemeye çalışan, tüm bunlar için başlangıç cümlelerini yazan ama devamını getir(e)meyen bir yanı var romanın... bitir

MEHMET MOLLAOSMANOĞLU - ATAHUNALP URUMGALATLI’nın aMeL DeFTeRi

Resim
M. Mollaosmanoğlu inşaat mühendisi ve Antalya’da yaşıyor, 2000 yılından itibaren mühendislik ve yazarlığı birlikte yürütüyor... bu kitaptan başka 7 tane romanı var, aksiyon-gerilim türünde  zaman zaman bilim kurguyu da andıran, bolca efsanelere kehanetlere dayanan öyküleri olan romanlar yazıyor... kitaplarında bu yıla kadar 2012 kehanetine çokça gönderme yapan yazar, bu son kitapta da 4. boyut vb. söylemlerle aynı doğrultuda devam ediyor... ben yazarla 2008 yılında yayınladığı 3. kitabı ‘’Cennet Ayracı’’  ile tanıştım ve bu romanı çok sevince (halen en iyi romanı olduğunu düşünüyorum) diğerlerinden devam ederek toplam 6 kitabını okudum... bundan önce okuduğum romanı ‘’Kutsal Adalet’’ ten hiç hoşlanmayınca bu yazarı da burada bitirdiğime karar vermiştim... herkeste böyle midir bilemiyorum ama ben bazı yazarlarda belli bir doygunluğa ulaşıp bırakıyorum... artık ne yazarsa yazsın ilgimi çekmiyor, yazar kendini tüketiyor sanki... durum buyken bu son romanı neden okuduğuma gelirsek

MICHEL HOUELLEBECQ - TEMEL PARÇACIKLAR

Resim
Bu kitap çok acayip... oysa ki kitabı seçerken çok umutluydum iyi çıkacak diye... maalesef öyle olmadı... iki kardeşin hikayesi gibi gözüküyorsa da 60-70’li yılların ''özgür ruhçuluğunun'' şekillendirdiği bir toplumun ve en geniş halkada da insanın bencilliğinin, kötülüğünün hikayesi... ama yazar bunu anlatmak için eksantrik bir yol seçmiş... çok dolambaçlı bir şekilde anlatıyor... ruh sağlığı ciddi olarak bozuk iki kardeş, biri had safhada seks takıntılı başarısız bir tip, diğeri ise moleküler biyolojide bir deha ama insanlarla hiçbir iletişimi olmayan aseksüel bir kişi... bu durumlarını babalarının hiç ortada olmamasına, annelerinin ilgisizliğine ve onunda zeki ama sorunlu biri olmasına bağlıyor yazar (kitabın otobiyografik bir yanı da var gibi) ama büyük anneleri her iki çocuğu da sevgi ve alaka ile büyütüyor, dolayısıyla bu açıklama tek başına yeterli değil... Ana karakterlerin problemi bu ama kitabın acayip olması buradan kaynaklanmıyor... romanın yarısından fa