Kayıtlar

Temmuz, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SEBAHATTİN DEMİRAY - Fotoğrafta İkimiz

Resim
‘’Kaderimizi  alnımızdaki yazılar değil, hayallerimiz belirler’’  kitap kapağında böyle yazıyor ve böylece muhteşem bir Demiray romanına daha başlamış oluyorsunuz... Yazarın en son ‘’Senden Çok Uzakta’’ adlı kitabını yorumlamıştım... bu kez de yazar bir önceki romanda yer alan tali denebilecek iki karakterin hayatını kurgulamayı sürdürüyor ama bu bir devam romanı değil... sadece iki ana karakter bir önceki romandan alınmış geri kalan her şey çok farklı bir hikayeye ait... Kasım 1979 ile Ağustos 1980 arasında geçen on aylık bir süreyi ve üniversite gençliğini anlatıyor yazar...  ilk bakışta  ihtilal öncesinin çalkantılı, zorlu günlerinde geçen bir aşk hikayesi gibi duruyor, benzerini çok gördüğümüz bir öykü gibi ama kitabı okumaya başladığınızda karşınıza çok farklı bir hikaye çıkıyor... ayrıca yazarın anlatım tarzı nedeniyle de hikaye size çok başka geliyor... Sebahattin Demiray’ın da değişik ve özgün bir anlatım tarzı var... özellikle bu romana bu anlatım çok yakışmış, çok b

IAN McEWAN - Solar

Resim
Bu kitabı iklimle ilgili olduğu için aldım... benim için tanıtımdaki ilgi çekici nokta oydu... ana karakter Nobel ödüllü bir fizikçi olunca, dünyayı kurtarmaktan bahsedilince güzel bir küresel ısınma romanı bu diye düşündüm... ama ne yazık ki öyle değilmiş... evet profesör yardımcılarından birinden elde ettiği dosyadaki fikirleri geliştirerek bir alternatif enerji üzerinde çalışıyor ama bu kitabın detayı halinde... Kitabın ana eksenini profesörün kendi yaşamının açmazları, çelişkileri, beş tane evliliğindeki başarısızlıkları, sayısız kız arkadaşlarıyla ilişkileri, sürekli kendisi aldatırken son karısı tarafından aldatılmasının yarattığı şok, kariyerinde Nobel sonrasında yaşadığı duraklama, sağlıksız yiyeceklere düşkünlüğü buna bağlı obezitesi oluşturuyor... profesörün tüm yaşamı çocukluğundan başlayarak detaylı olarak anlatılıyor, profesör kendini yerden yere vuruyor tüm eksikliklerini gözler önüne seriyor, kendisine hiç iltimas geçmiyor ama durumundan da pek şikayetçi değil...

JORGE AMADO - Tarçın Kokulu Kız

Resim
Jorge Amado bu kitabı 1958 yılında yazmış ve 1925 yılının Brezilya'sını anlatıyor... kakao plantasyonlarının kuruluş aşamasını, dolayısıyla oldukça kanlı bir mücadeleyi geride bırakmış olan Ilhéus kenti, kakaodan gelen zenginleşmenin de etkisiyle gelişmeye çalışmaktadır... işte böyle bir ortamda kentteki toprak ağalarından (fazendeiro), tüccarlara, bar sahiplerinden, şairlere, öğretmenlerden, politikacılara kadar herkesin hikayesi anlatılıyor... ön planda bir bar sahibi ile aşçısının aşkı yer alırken aslında o dönemdeki toplumun değer yargıları, ananeleri sorgulanıyor... hem kadın erkek ilişkileri açısından hem de ticaret ve politika üzerinden...  Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde erkek egemen toplumun koşulları; kadınların hiçbir hakka (oy hakkı dahil) sahip olmadığı, ailesinin seçtiği kişi ile evlenip eve kapatıldığı, çocuk büyütüp başka hiçbir şeye karışamadığı, kocasını aldatan kadının öldürülmesi gerektiği ve kocaya her hangi bir cezanın verilmediği bir toplum yapısı bu...

SEZGİN KAYMAZ - Geber Anne

Resim
Sezgin Kaymaz'ı son romanı ''KÜN''le tanıyıp çok çok beğenmemden sonra sondan başa diğer romanlarını okumaya başladım ve yazarın 2. romanı benimde okuduğum 2. roman oldu... bu kitabın tanıtımı fazlasıyla ilgimi çektiği gibi ismi de bir o kadar itici gelmişti ama Kaymaz romanlarında şaşırmayı peşinen kabul etmeniz gerekir... okuduğum bu romandan sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki Sezgin Kaymaz'da hikayeden bağımsız olarak yalnızca anlatım tarzı için okunabilecek yazarlardan... sadece yazarın ismine bakarak kitabı alıp okuyabilirsiniz... Şimdi gelelim bu romana... otoriter bir anne, ona çok bağlı onyedi yaşındaki bir oğul... ilk başta ''oidipus kompleksi'' gibi duruyorsa da hikaye öyle ilerlemiyor ve çok şaşırtıcı bir sonla da bitiyor... aslında anlatılan ''zaman yoktur'', ''paralel evrenler'', ''reenkarnasyon'' gibi günümüzün ilgi çeken konuları... ve yazar çok başarılı bir şekilde anlatıyor...

SABÂ ALTINSAY - Benim Hiç Suçum Yok

Resim
Sabâ Altınsay yine daha önce okumadığım yazarlardan... gerçi bu ikinci kitabı zaten... kitapçıda Can yayınlarına bakarken  rastladım... iyi de oldu, çok güzel bir romanmış yazarın ilk kitabını da alıp okuyacağım... geniş çerçeveyle bakıldığında II. Dünya Savaşı sırasında -aradan daha yirmi yıl bile geçmemişken- yeni bir savaşın  korkusuyla,  zaten fakir bir ülkenin savaş koşullarıyla daha da ağırlaşan yoksulluğu arasında kalan halkının öyküsü bu... daha iç halkada ise kader ve iyilik-kötülük üçgeninde sarmalanan bir ailenin dramı anlatılan... romandaki karakterlerin hepsinin hayatı çok zor ama kimi çaresiz, kimi bıkkın, kimi öfkeli, kimi de kötü... işte bu ''kötü'' olanlar belirleyici oluyor ve insanların başına gelmeyen kalmıyor, hayat daha da zorlaşıyor...  konunun özünde yer alan da ''alınyazısı'' veya ''kader'' diyelim bunun değiştirilip değiştirilemeyeceği... insanlar sürekli soruyor neden hep kötü şeyler benim başıma geliyor