MAHİR ÜNSAL ERİŞ - dünya bu kadar
Hepimizin
Bayramı
Kutlu ve Daim Olsun...
Ben Türk yazarlardan fazla okumuyorum, eskiden hiç okumazdım 8-9 senedir artırmaya çalışıyorum ve nerede yeni bir yazarımızı görsem mutlaka bakıyorum... Mahir Ünsal Eriş’in kitaplarını da gördüm ama isimleri (özellikle bangır bangır Ferdi olanı) bana kötü geldiği için hiç ilgilenmedim... ama sevilerek okunuyor, bloglarda çokça rastlıyorum, bu arada fark ettim ki ikisi de öykü kitabıymış üstelik... bu şekilde birbirimizle hiç alakamız yokken İletişim Yayınlarının bu sene çıkardığı takvimde bir öyküsüne rastladım ve çok beğendim... okuyayım bu yazardan diye karar verdim ama mevcut iki kitaba da elim gitmedi, derken yeni kitap çıktı hem de roman, gökte ararken yerde buldum ve hemen okumaya koyuldum...
Gelelim
kitaba; Eriş, bir öykü yazmış ve bu öyküyü başlangıç kısmına yakın bir yerden ikiye
bölmüş, sonra karakterlerin ailesinden birini (baba, kardeş, eş, çocuk, arkadaş
vs) seçerek onunla ilgili yeni bir öykü anlatmış, sonra bu sırada oluşan karakterlerden birini yeniden seçmiş onunla ilgili de bir öykü anlatmış ve
böyle böyle devam ederek öyküleri ucu ucuna eklemiş, arada da çatı öykü ile
irtibat kopmasın diye oldukça çoğalan karakterleri birbirine bağlamaya çalışmış
(birinin kızı diğerinin karısı olmuş veya bir yerde görev yapan jandarma çavuş
sonradan ana öyküde yer alanların bulunduğu yere atanmış gibi), sonuna
yaklaşınca da çatı öykü ile birleştirmiş... yazarın veya yayınevinin roman
dediği de öyküler silsilesi olmuş, sadece ara verilmemiş başlık atılmamış
hali... şekil itibariyle böyle; içeriği ise çok güzel, bu kısa öykülerde hem
yurdum insanının karakter analizini yapıyor, hemde 65 yıllık dönemin sosyal ve
siyasal olaylarına kısa ve öz olarak değiniyor... öyküden öyküye geçerken
yarattığı karakterleri birinin babası veya torunu vb. şeklinde seçtiği için zamandan
zamana da savruluyor, Kore Savaşı’ndan bahsederken, Gezi’ye gelip, oradan 12
Eylül darbesine geçip, 99 Depremine bağlanabiliyor... ama tüm bu olayları -öğretmen
olmaya soyunmadan- çok güzel bir şekilde anlatıyor...
Yazarın öykülerini de anlatım tarzını da çok beğendim,
gerçekten başarılı ve yetenekli... hatta ilk 40 sayfada öyküden öyküye
geçişten de çok hoşlandım, değişik ve ilginç geldi ama sonrasında bu durum rutine
binince birden bire cazibesini yitirdi... yine kitabın isminde bir sıkıntı var
gibi, dünyamız bu kadar, memleketim veya ülkem bu kadar, daha doğru olurdu çünkü
sadece bizi anlatıyor tüm dünyaya mal edilecek bir şey yok...
Son
olarak; yazarı beğenmeme rağmen başka bir kitabını okuma olasılığım düşük, ama
benim gibi öykü takıntınız yok ise mutlaka okuyun çok seveceksiniz...
Eriş
kitabını anne ve babasına ithaf etmiş bu sırada annesinin söylediği ‘’seni ben doğurdum bunları ben
yazdım sayılır’’ lafına bayıldım, yazarın yeteneğini nereden aldığı çok
belli...
Yazar: Mahir
Ünsal Eriş
Sayfa
Sayısı : 196
Basım
Yılı : 2015
Yayınevi
: İletişim
Radyonun sesi duyulmaz, bağ evinin ışığı görünmez olunca ara ara duyulan kesik inlemeler geldi kulaklarına. Fikret korktu. Bok vardı gecenin bu saatinde bu saçmasapan şeylere kalkışacak, hem de iki şişe büyüğü gözünün yaşına bakmadan bitirmişken. Sesi Hilmi de fark etti. “Hocam, bu hayvan inlemesi mi, birileri iş mi tutuyor yoksa bağlık arasını bulmuş da?” diye sordu. Hocam diyerek ikisini de ortalamaya çalışmıştı. “Baykuştur,” dedi Koço. “Bazı baykuşlar böyle inler gibi ses çıkarır, korkmayın,” Hilmi bozuldu, “Yok Üstat, korktuğumuzdan değil de, olmadık bir şeye denk gelmeyelim şimdi gece vakti. Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde ve Olduğu Kadar Güzeldik kitaplarıyla sevdiğimiz Mahir Ünsal Eriş, bu kez bir romanla, başka bir dil deniyor.
Sesleri, hatıraları, tesadüfleri, yeşil ve alabildiğine geniş fındık bahçelerini, deniz kıyısını, ipince ipeksi dantelleri, pervaneleri, hasreti, haseti, heba edilmiş yılları... Kör kuyuları, bir nakkaş gibi birbirine teyelleyerek hikâyeleri, ay karanlığını, defineleri, haritaları işliyor; yavaş yavaş anlatıyor üstelik, gülerek kıkırdayarak, kıpır kıpır... Uzakta, bozkırın ortasında, bir kayısı bahçesinde birileri kafa çekip, tütün sarıyor...
Dünya Bu Kadar, çarpa çarpa geceye ışıl ışıl hikâyeler bırakıyor. Yeni roman, işte gökyüzü...
Öykü severim ben, merak ettim ki.
YanıtlaSilO zaman hiç kaçırmayın, çok güzel bir kitap :)
SilGül öykü kitabı okuduğunu görünce açıkçası ilk önce çok şaşırdım. Çok memnun oldum da. Ben öykü okumayı pek çok severim. Büyükler için yazılmış masal kitaplarına bayılırım. Binbir Gece Masal serisini alasım var.
YanıtlaSilYazara gelirsek eğer bende senin gibi sadece bir eserini okudum. Bu eseri daha temin etmedim. Yazarın anlatımı çok hoş, dili çok temiz. Hayatın içinde öyküler barındırıyordu benim okuduğum eserinde. Muhtemelen bu öykü kitabı da öyledir. .
Eral, aslında resmi söylem bu kitabın roman olduğu şeklinde ama bana göre ucu ucuna eklenmiş öykülerden oluşuyor... öykü sevdiğine göre bu daha çok hoşuna gidebilir çünkü biriden diğerine geçişleri çok güzel yapıyor, inanılmaz gerçekten... yazar konusunda da sana katılıyorum, hakikaten mükemmel... gençlerde böyle yazarlara rastladıkça çok mutlu oluyorum :)
SilYazmayı unutmuşum Eral şimdi fark ettim :) bu kitabı okurken benim de aklıma Binbir Gece Masalları geldi, tesadüfün böylesi :) tarz olarak andırıyor herhalde ondan... bana gelirsek hiç öykü okumuyor değilim çok çok nadirde olsa arada okuduğum oluyor...ama bir şekilde çok iyi olacağına kanaat getirmem lazım.. bu konuda çok sağlamcı takılıyorum :)
SilGül'üm günaydınlar canım. Kitap konusunda çok sağlamcı takıldığının farkındayım. Ben de iyi yazarlardan iyi kitaplar okumaya özen gösteriyorum lakin bazen ruh durumuma göre vasat olabileceğini düşündüğüm eserler de okuyorum. Bazı zamanlar (şu aralar olduğu gibi) çok çook sıkıntılı oluyorum ya da çok yoğun eserler okuyunca "dur bir mola ver" diyorum kendi kendime. İşte o zamanlarda hafif kitaplar okuyorum. Zira diğer türlü iyi kitabın hakkını veremeyeceğimi hissedebiliyorum. Okumadan da duramayınca öyle kitaplar seçiyorum.
SilYazarın son eserini mutlaka okurum canım ama ne zaman bilemiyorum. O kadar çok okunmayı bekleyen kitabım var ki:(
Gül bir de Füruzan'dan bir öykü kitabı okusan keşke. Önereceğim diğer bir öykü yazarı ise Yalçın Tosun. Ondan "Peruk Gibi Hüzünlü"yü okuyabilirsin.
Günaydın Eral, çok haklısın sürekli yoğun eserler okunmuyor arada kafamı dağıtmak için ben de daha hafif kitaplar okuyorum yoksa uzun süre gitmiyor... ve bekleyen kitaplar konusunda da haklısın yorumunu okuyunca kitaplığımda okunmayı bekleyenleri saydım 60 tane çıktı :) benim okuma hızıma göre tam 1 senelik stoğum var... not olarak aldığım sayısız kitabı saymıyorum bile :) gerçi hepimiz aynı durumdayız sanırım... Füruzan'dan Kırk Yedililer'i senin önerin üzerine almıştım o 60 kitabın içinde bekliyor umarım yakın bir tarihte okuyabilirim :) sonra öykülerine de bakacağım :)
SilBuraya yaptığın katkılar için çok teşekkür ediyorum sevgili arkadaşım
Gül, senin yayınlarının bana katkısı var canım. Üstelik seninle yazışmayı çok seviyorum:)
SilTeşekkür ederim:) sevgiler :)
SilMerak ettiğim bir kitaptı, ismi ilginç gelmişti:) böyle karakterlerden atlaya atlaya ilerlemesi de ilginç bir teknik olmuş, paylaştığınız için teşekkürler, keyifli okumalar:)
YanıtlaSilCevap vermeyi atlamışım kusura bakmayın, şimdi fark ettim:)... evet tekniği çok hoştu benim gibi öykü okuyamayan birini bile peşine takıp götürdü... size de iyi okumalar sevgiler :)
Silbu yazarla bir röportaj okudum bir edebiyat dergisinde. pek sevdim sölediklerini. okuma listemde. öyküden roman yapmış ha. seni kandıramamış demek ki. :) öykülerin birleşmesi roman olmaz tabi. roman başka bir kurgu. ama güldüm ki burda sölediklerine :) bu yazarı okuycam bakalım roman öykü deneme bana hepsi aynı. :)
YanıtlaSilBence de okuyun seversiniz, çok başarılı
Sil