ANNE MICHAELS - KIŞ MEZARI
Anne
Michaels Kanadalı şair ve yazar, bol ödüllü kitapları var... ilk kez okudum ve
benim bu romanı seçmemdeki sebep Ebu Simbel’deki Büyük Tapınak’tı... açıkçası
arkeoloji konulu bir roman sanmıştım ama değil, konunun özü hayattaki
KAYIPLARIMIZ... bir baraj yapılıyor, oluşan baraj gölü nedeniyle antik bir
tapınak taşınmak zorunda kalıyor, insanlar evlerini, yıllardır yaşadıkları
yurtlarını kaybediyorlar... ve devam
ediyor, mühendis Avery ve karısı Jean’ın birbirleriyle tanışmadan önceki ailevi
kayıpları, Mısır’da yaşadıkları
sürede kaybettikleri, daha sonra
tanıştığı Lucjan’ın II. Dünya Savaşında yaşadığı kayıplar arz-ı endam ediyor... tüm bu acıların ruhlarına bindirdiği
yükü roman boyunca okuyoruz...
Ben kitabın
yarısına kadar çok iyi okudum, hatta sevdim, ama konu Lucjan’a geldiğinde
okuduklarım bana yetmişti, sonrasında sıkılmaya başladım ve ikinci yarıyı biraz
zor okudum... tam neden oldu bilemiyorum ya benim için doğru bir zaman değildi
ya da sürükleyicilik konusunda bir sorun vardı...
Kanada ve Mısır’da geçiyor,
bir yanda toprağın donduğu karakışı, diğer yanda çölü betimliyor, 1964 ve savaş
yıllarını anlatıyor, değişik karakterleri var, özetle söyleyeceklerim bundan ibaret...
Yazar: Anne
Michaels
Çevirmen: Elif Günay
Sayfa Sayısı : 308
Basım Yılı : 2010
Yayınevi : Doğan Kitap
Mısır, 1964. Ebu Simbel'deki Büyük Tapınak'ın, Asvan Barajı'nın yükselen sularından kurtarılması gerekiyor. Tapınak, bloklar halinde sökülerek daha yüksek bir arazide yeniden kurulacak. Karısı Jean'le birlikte Kanada'dan Mısır'a gelen genç mühendis Avery Escher'in yürüttüğü bu muazzam proje, Nil kıyısında hayatı her anlamda değiştirecek: Baraj kapağı açıldığında, diriler de ölüler de yerlerinden olacaklar. Köyleri sel basacak, mezarlar yerinden oynayacak.
Asvan projesi, sadece köyleri ve mezarları değil Jean ile Avery'nin dünyasını da yıkar: Çift, Mısır günleri bittiğinde, Toronto'ya ayrı yaşamak üzere döner. Avery mimarlık okuyacaktır. Jean ise Polonya göçmeni ressam Lucjan'ın baştan çıkarıcı cazibesine kapılacak, onun işgal Varşova'sına ait çocukluk hikâyeleriyle derinden etkilenecek, kendi kayıpları ve geleceğiyle yüz yüze gelecektir.
Tarihsel anlarla insan yaşamının sessiz mahremiyetini harmanlayan Kış Mezarı, hayatın vahşetinden mümkün olduğunca fazla şeyi kurtarmanın yollarını anlatıyor. Bir karı-kocanın birbirlerine yeniden kavuşmanın yollarını aramalarını; yerlerinden edilmiş ve köklerinden koparılmış insanları ve ulusları; hepimizin evimiz diyebileceğimiz bir yer bulmak için neler yaptığımızı anlatıyor. Karakterlerinin hem fiziksel, hem de duygusal dünyalarını son derece canlı bir şekilde betimleyen bu etkileyici roman, hatıraların kaçınılmazlığını, kaybın yıkımını ve sevginin onarıcı güçlerini gözler önüne seriyor.
Alışılmadık ve zorlayıcı güçte bir romancı (The Times)
sıcaktan da olabilir , zira bu sene okumalarım durma noktasına erişti :(
YanıtlaSilolabilir tabii:) sevgiler :)
Sil