JOSEPH CONRAD - Batılı Gözler Altında
J.
Conrad'dan ilk kez iki sene önce Casus romanını okudum ve yazarın
tarzına biraz gecikmeli ısındıysam da romanı sevmiştim...
Conrad daha çok denizcilik konusunda yazdıkları ile biliniyor ama
ben ısrarla siyasi romanlarını okuyorum... bu roman yayımlandığı
1911 yılında İngiltere'de ve diğer batı ülkelerinde hayal
kırıklığı ile karşılanmış, 6 yıl sonra Rusya'da
yayımlanması ile daha büyük bir ilgi görmüş, günümüzde de
yazarın çok sevilen eserleri içinde yer almıyor ve bir miktar
sıkıcı bulunuyormuş... hal böyle iken garip bir biçimde ben
romanı çok sevdim, yazarın tarzını da bildiğim için rahatlıkla
okudum ve çok keyif aldım... tabii bu romanda da konu çok ağır
işliyor, olaylardan çok karakterlerin ruh durumlarına yoğunlaşıyor
ve özellikle 2. bölüm biraz daha zor okunuyor... kitabı okurken
Dostoyevski'ye benziyor diye düşünmüştüm, Zabel'in sonsözünde
Conrad'ın hem hayran olduğu hem de itici bulduğu
Dostoyevski'nin değişken yazım tarzından etkilenerek yazdığı
bir eserdir cümlesi, hissettiklerimi teyit etmesi açısından
beni mutlu etti...
Konu;
Ekim devrimi öncesinde Rusya'nın siyasi ortamı ile Avrupa'ya kaçan
Rusların örgütlenmeleri çerçevesinde işleniyor... kimi kimsesi
olmayan, tek amacı okulunu bitirip önemli bir başarı kazanmak
olan, üniversite öğrencisi Razumov'un, kendi iradesi dışında
bir siyasi cinayete karıştırılması sonrasında hem ülkenin
polis teşkilatı hem de devrimci grupların arasında kalarak
hayatının alt üst olmasını anlatıyor... Razumov'un
yaptıklarını, verdiği kararları tasvip etmeseniz de bir yandan
da ona kızamıyorsunuz... karakter çok gerçekçi resmedilmişti,
yazarı çok başarılı buldum... sonuçta romanı çok sevdim ama
herkese hitap eder mi bilemiyorum, umarım buraya kadar yazdıklarım size bir fikir verebilir...
Yayınevine
dair bir not: İletişim Yayınları klasik eserlere bir takım
incelemeleri önsöz ve sonsöz olarak ekliyor... bu durum
başlangıçta çok hoşuma gitmişti eserin değerini artırıyor,
ilave bilgi veriyor diye düşünmüştüm ama şimdi o kadar emin
değilim... İletişimden bu şekilde iki kitap okudum ilki Henry Fielding'in Tom Jones, ikincisi de buydu... Tom Jones'da bu
önsözlerde tüm hikaye anlatılıyordu sinir olmuştum, bunda da
önsöz çok zor okunuyordu başlangıçta iki kez denememe rağmen
okuyamadım ve atladım (sonsöz daha iyiydi) kitabı bitirdikten
sonra dönüp yine baktım ama olmadı maalesef... üstelik bu önsöz
ve sonsözün toplamı 63 sayfa dolayısıyla epeyce çabalamanız
gerekiyor ve okuma zevkinizi öldürüyor... ayrıca yine konuyu açık
edecek diye endişelenmeniz de cabası... dolayısıyla akademik
bir amacı olmayan benim gibi sıradan okuyucu için bu eklemeler
sonunda külfete dönüşüyor dolayısıyla çok gerekmedikçe
klasikleri bu yayınevinden okumamaya karar verdim...
Yazar:
Joseph
Conrad
Çevirmen:
Ayşe Yunus – Mehmet Bakırcı
Sayfa
Sayısı: 417
Basım
Yılı: 2016
Yayınevi:
İletişim
Keith Carabine’nin önsözü ve
Morton Dauben Zabel’in sonsözüyle,
Yazar ve dönem kronolojisiyle,
Kitaba dair görsellerle.
Morton Dauben Zabel’in sonsözüyle,
Yazar ve dönem kronolojisiyle,
Kitaba dair görsellerle.
Batılı Gözler Altında, devrim öncesi Rusya’da kendini bir casusluk ağında bulan genç bir üniversite öğrencisinin hikâyesi. Conrad, 20. yüzyıl başına damgasını vuran suikastları, siyasi baskıyı ve başkaldırıları işlediği bu başyapıtında, devrim öncesi St. Petersburg’dan, casuslarla dolu Cenevre bulvarlarına kadar uzanıyor. Çarlık bürokrasisinde kendine bir yer edinmek isteyen genç Razumov gibi sıradan kimselerin, dünyada yaşanan toplumsal ve siyasi sarsıntılarla nasıl yerle bir olduğunu anlatırken, Cenevre gibi kentlere sürülen sakıncalı siyasiler ve orada devlet adına casusluk yapanlar arasındaki ilişkinin doğasına da mercek tutuyor. Batılı Gözler Altında gibi siyasi romanlarıyla Conrad, çağdaş tarihe olan bakışımızı kökten etkilemiş, Graham Greene, John le Carré gibi türün en ünlü yazarlarına ilham kaynağı olmuştur.
“Kitapları derin kehanetlerle doludur. Sanki istese de kötü bir roman yazamayacak gibidir.”
VIRGINIA WOOLF
JOSEPH CONRAD ya da doğum adıyla Józef Teodor Konrad Korzeniowski, Rus yönetiminde Polonya’da çalkantılı olayların gölgesindeki bir dönemde, 3 Aralık 1857’de dünyaya geldi. Annesi ve babasınınki gibi milliyetçi faaliyetler Ruslar tarafından cezalandırılıyordu; her ikisi de Conrad daha çocukken hayatını kaybetti. Conrad’ı çocukluğundan itibaren dayısı Tadeusz Bobrowski büyüttü ve hayatı boyunca da onun için önemli bir insan oldu. Küçüklüğünden beri denizcilik hayalleri kuran Conrad, 1874 yılında Marsilya’da miçoluğa başladı; 1878 yılından itibaren İngiliz ticaret gemilerine katıldı. Denizcilik yıllarında edindiği tecrübeler edebiyatına yansımıştır. 1886 yılında İngiliz vatandaşlığını kabul eden ve usta denizcilik unvanını alan Conrad, yirmi yıl denizcilik yaptıktan sonra 1894’te emekli oldu; İngiltere’ye yerleşti ve tam zamanlı yazarlığa başladı. 1896 yılında Jessie George ile evlendi ve ilk romanı Almayer’s Folly’yi (Almayer’in Ahmaklığı) yazdı. Hemen bir yıl sonra Narcissus’un Zencisi geldi. Conrad’ın erken sayılabilecek döneminde birbiri ardına yazdığı büyük eserleri, İngiliz edebi modernizminde bir çığır açmıştır. Lord Jim (1900), Karanlığın Yüreği (1902), Nostromo (1904), Gizli Ajan (1907), Batılı Gözler Altında (1911) gibi romanlarda sergilediği ustalıkla dönemin İngiltere’sine aradığı taze kanı kazandırmış ve eleştirmenlerden takdir kazanmakta gecikmemişti; buna rağmen bugün başyapıtı olarak kabul edilen romanları ona o dönemde maddi başarı getirmemişti. Rahat yaşamaya ancak denizde geçen bir aşk romanı olan Chance’i (Talih, 1914) yayımladıktan sonra başladı. O yıl oğullarıyla birlikte memleketi Polonya’yı ziyaret etti. Conrad hayatı boyunca yazmayı sürdürdü; diğer eserlerinin arasında Gençlik (Youth, 1902), hayatından izler taşıyan The Mirror of the Sea (Denizin Aynası, 1906), The Secret Sharer, (Sırdaş, 1909), Zafer (1915), The Rescue, (Kurtarma, 1920) ve The Rover (Serüvenci, 1923) sayılabilir. 1923’te ziyaret ettiği Birleşik Devletler’de coşkuyla karşılanmış; ertesi yıl kraliyet tarafından şövalyeliğe layık görülmüş, fakat bu unvanı reddetmişti. 3 Ağustos 1924’te kalp krizi geçirdi ve öldü; Canterbury Mezarlığı’nın Katolikler için ayrılan kısmına defnedildi. Ölümünden sonraki yıllarda biraz itibar kaybetse de bu durum kısa sürede tersine döndü. James Joyce, Graham Greene, Virginia Woolf, Ernest Hemingway ve George Orwell gibi yazarlar Conrad’a borçlu olduklarını sıkça dile getirmektedirler. Edebiyatta modernist akımın öncülerinden kabul edilen yazar, bugün İngiliz ve dünya edebiyatının köşe taşlarından biridir.
Joseph Conrad ismini görünce yazınız dikkatimi çekti. Kaleminize sağlık. Bende, yazarın daha önce sömürgecilik üzerine eleştiri getirdiği Karanlığın Yüreği adlı kitabını maalesef zorlanarak okumuştum. Bu durum kesinlikle kitaba sıkıcı dememi gerektirmez. Muhtemelen kitaba hakkını veremediğimi düşünüyorum. Yazara gecikmeli ısındım diyorsunuz. Öyleyse, Conrad’a ileride tekrar dönüş yapmak faydalı olacaktır.
YanıtlaSilKitaplara Kaçanlar; yazar ikinci bir şansı hak ediyor, keyifli okumalar, teşekkürler:)
SilBir eser nasıl donatılıp, doldurulup bu kadar güzel şekilde betimlenerek anlatılırdı diye sorarlarsa, sizin bu yazınız cevap olacaktır. Gerçekten kitap anlatımlarına dair yazılar konusunda gördüğüm en iyi blog diyebilirim... Ellerinize sağlık. Blogunuzu buldum, şimdi izlemeye alacağım. Böyle sayfalardan haz duyuyorum gerçekten...
YanıtlaSilHaa bu arada, yayınevi hakkındaki yorumunuz çarptı gözüme. Üzülerek size katılıyorum.Gerçekten koşarak uzaklaştığım bir durum oldu...
Melissa Akpınar, güzel yorumunuz için teşekkür ediyorum, beğenmenize sevindim. Önsözlerle ilgili yalnız olmadığımı bilmek iyi geldi. Sevgiler:)
SilConrad'dan etkilenen yazarlara bakarsak listeye eklmeliyiz kendisini.
YanıtlaSilN.Narda; haklısınız:) keyifli okumalar, sevgiler:)
Siltımıms önsöz okumucaz. bu yazar çok iyi. bi iki kitabını okudum. denizlerle ilgiliydi.
YanıtlaSilÖnsözleri sona bırakmakta fayda var, başında okumak için çabalamak insanı çok yoruyor. Yazar mükemmel, bende denizcilik kitaplarından devam edeceğim. Yorumlar için çok teşekkürler, sevgiler:)
Sil