DAVID MITCHELL - Kemik Saatler
David
Mitchell’den daha önce Jacob de Zoet’in Bin Sonbaharı’nı okumuş ve sevmiştim... bu kitabı gördüğümde ise hemen
dikkatimi çekti, ciltli, şık bir tasarımı var, kapağı çok renkli ve canlı, incecik
pırıl pırıl bir kağıda basılmış ister istemez ilgileniyorsunuz, zaten yazarı da
sevmiştim okuyayım dedim...
Başlangıç
olarak hiçbir kitapta bu kadar çok değişik/alakasız konunun uzun uzun anlatılıp
sonunda bir şekilde anlamlı bir bütün oluşturduğunu görmemiştim varsa bile çok
azdır herhalde... Kitap 6 bölümden oluşuyor ve ana konu zaman (daha doğrusu
zamansızlık) olduğu için tarihi bir sıra izliyor, aşağıda bu kısımları
anlatmaya çalışacağım...
1984: Holly Skyes İngiltere’de yaşayan onbeş yaşında
genç bir kızdır, küçüklüğünde gaipten sesler duyduğu, hayali insanlar gördüğü
için psikolojik rahatsızlığı olduğu sanılmıştır... aynı şekilde küçük erkek
kardeşi Jacko’da sürekli labirent resimleri çizen tuhaf bir çocuktur... Holly,
erkek arkadaşı yüzünden annesi ile kavga ettiği bir gün evden kaçar, gitmeden
önce Jacko ona bir labirent resmi verir ve her ne olursa olsun bu labirenti
ezberlemesini ister öyle ki böyle bir labirente düşerse gözü kapalı bile olsa
yolunu bulabilsin, Holly söz verir ve evden ayrılır böylece macera başlar, fantastik ana öğelerin ilki (Muvakkitler) ile de o günlerde karşılaşır...
ayrıca bu bölümde Thatcher döneminin siyasal, sosyal olaylarını, aile
ilişkilerini, İşçi partisini ve sosyalist hareketleri de epeyce anlatıyor...
1991: Cambridge’de okuyan aristokrat ailelere
(aralarında orta sınıftan gençler de var) mensup delikanlıların okul hayatı ve
idealleri ile başlıyor bu gençlerin İsviçre’deki bir dağ kasabasında kayak
tatili yaparken başlarına gelenlerle devam ediyor... bu gençlerden biri olan Hugo
Lamb, normal insanların doğru-yanlış dediği şeylere pek takılmayan, her şeyi
kendi istediği gibi görüp, çıkarı için eğip bükebilen biridir, bu kasabada
bir barda çalışan Holly ile tesadüf sonucu karşılaşır, ondan hoşlanır ama
hayatın başka bir planı vardır... ayrıca bu bölümde romanın fantastik hikayesi
açılmaya başlar ve ana gruplardan ikincisi olan Münzeviler
ortaya çıkar...
2004: Holly İngiltere’ye geri dönmüş, 6 yaşında bir kızı var, birlikte yaşadığı çocuğunun babası savaş muhabirliği yapan bir
gazeteci, dünyanın tehlikeli bölgelerinden sonra Irak’ta haber kovalıyor, Holly’nin
kızkardeşinin düğünü için hepsi Brighton’da toplanıyorlar, ufak ufak fantastik olaylar da yaşanmaya devam ediyor... ayrıca o dönemdeki önemli olaylar, Irak savaşı, Tony Blair,
Bush, Britanya’nın Amerikanın köpeği olarak (bu ifade yazara ait) niye Irak
savaşına karıştığı uzun uzun irdeleniyor, yazar bir çeşit günah çıkarıyor...
2015-2020: Crispin Hershey adında yazdığı ilk kitabı çok
beğenilip satış rekorları kırmış, sonrasında bir daha o başarıyı yakalayamamış,
çıkan son kitabı ise eleştirmenlerce yerden yere vurulan bir karakteri
anlatıyor, herhalde kendi yaşadıkları ve yayıncılık sektörü ile ilgili olaylara
mizahi olarak dokunduruyor, Crispin’in peşinde Şhangay’dan, Avusturalya’ya,
A.B.D’ye neredeyse tüm dünyayı dolaşıyor... tam bu sırada Holly’de çocukken
başından geçen ses duyma olayları ile ilgili bir kitap yazmış satış rekorları
kırıyor, Crispin başlangıçta buna sinir olsa da sonrasında Holly ile çok iyi
dost oluyorlar... bu arada dünyadaki tüm teknolojik, sosyal olaylara da
değiniliyor... bence kitaptaki en gereksiz bölüm burasıydı hani olmasa hiçbir
şey eksik kalmazdı, neden var sorusunun cevabını bir türlü bulamadım ve ben sıkılmadan okuduysam da o anki ruh durumunuza göre okuyucuyu sıkma potansiyeli oldukça yüksek olan bir
bölümdü...
2025: Buraya kadar anlatılan bölümlerde azar azar ortaya
çıkan fantastik hikayenin geliştirilip bitirildiği bölüm burasıydı...
2043: Holly artık 75 yaşına gelmiştir ama dünyanın
geldiği yer tüylerinizi bile ürpertecek noktadadır... bu bölümde de ciddi bir
distopya hikayesi anlatıyor...
Özetle
böyle; kitabı severek, içine kapanıp, uzun uzun keyifle okudum ama sanki yazar
bir sürü kısa roman yazmış da onları birleştirmiş gibi görünüyor... genelde ben
bu tip birleşmiş romanları sevmiyorum ama bunda rahatsız olmadım, sadece Crispin’in
anlatıldığı bölümler fazla olmuş diye düşündüm... konusu bol bu romanı ben beğendim size de öneririm...
Son
olarak; Crispin’in romanı için yazılan eleştiri ile ‘’Bir: Hershey klişeden uzak durmayı o kadar aklına
takmış ki, her cümlesi Amerikalı muhbirler kadar eziyet çekiyor. İki: Fantezi
yan konu, kitabın Ulusa Sesleniş halleriyle o kadar kötü çatışıyor ki görmeye
bile dayanamıyorum. Üç: Yaratıcılığımın dibi göründü, demek için karakterin
yazar olması kadar etkili bir yol var mıdır?’’(syf:338) yazar kendi
eleştirisini de kendi yapıyor...
Yazar: David Mitchell
Çevirmen : Sıla
Okur
Sayfa Sayısı : 720
Basım Yılı : 2016
Yayınevi : Doğan
Kitap
David Mitchell'ı kendi kuşağının en beğenilen yazarlarından biri kılan yaratıcılık ve zekâyla dopdolu insanı büyüleyen ve akıldan çıkmayacak bir öykü.
"Her canlı doğar, büyür, ölür; değil mi? Hayatın sözleşmesinde yazar bu. Ama ben buraya, bazı ender durumlarda bu değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddenin… tadil edilebileceğini söylemeye geldim."
David Mitchell, Hayalet Yazılar, 9. Rüya, Bulut Atlası, Siyah Kuğu Parkı ve Jacob de Zoet'in Bin Sonbaharı romanlarının yazarıdır. John Llewellyn Rhys Ödülü'nü, Geoffrey Faber Ödülü'nü ve South Bank Show Edebiyat Ödülü'nü kazanan yazar, iki kez de Booker Ödülü finalistleri arasında yer almıştır. Mitchell 2003 yılında Granta'nın Britanyalı En İyi Genç Romancılar listesine de seçilmiştir.
1984 yazının sıkıcı bir gününde evden kaçan genç Holly Sykes'ın karşılaştığı garip kadın, küçük bir iyilik karşılığında ondan "yataklık" talep eder. Holly'nin, kadının neye yataklık yapmasını istediğini anlaması için onlarca yıl geçmesi gerekecektir. Kemik Saatler, Holly'nin hayatını Gravesend'deki yaralı gençliğinden Avrupa'nın petrol rezervlerinin tükendiği sırada İrlanda'nın Atlantik Okyanusu kıyısında geçirdiği ihtiyarlığına kadar kıvrım kıvrım takip ediyor. Kız çocuğu, kız kardeş, anne ve manevi anne Holly Sykes aynı zamanda dünyamızın kıyısında ve gölgelerinde süregelen kanlı bir hesaplaşmada farkında olmadan yer alacak ve sonucu tayin edecek bir silaha dönüşecektir. Metafizik gerilim, ölümlülüğe dair tefekkür ve kendini yiyip bitirme üzerine kurulu modern çağımızın hesap defteri niteliğindeki bu rengârenk roman, David Mitchell'ı kendi kuşağının en beğenilen yazarlarından biri kılan yaratıcılık ve zekâyla dopdolu insanı büyüleyen ve akıldan çıkmayacak bir öykü.
Selam.
YanıtlaSilYazarı daha önce hiç duymamıştım ama aklımın bir yerine not ettim. Olurda kitpçı da görürsem bi bakıcam.
İyi pazarlar. :)
Gülşah Hanım merhaba, dilimize çevrilmiş 5-6 tane kitabı var ben de yaklaşık 2 yıl önce ilk kez okudum ve memnunum. Umarım size de uyar, keyifli okumalar olsun sevgiler:)
SilÇok ayrıntılı ve güzel bir tanıtım olmuş :) Yazar hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Ama okuyabilirim diye düşünüyorum. Farklı geldi :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, ilginizi çektiğine sevindim. Sevgiler:)
SilJacob de Zoet'i ben de çok sevmiştim, bu kitabını da merakla bekliyordum, ama 720 sayfa olması gözümü korkutmadı değil..:)) keyifli okumalar dilerim Gül Hanım, sevgiler:)
YanıtlaSilUzun olması bana çok iyi geldi Eren Hanım:) ayrıca rahat okunuyor, bir ara deneyin:) ben de keyifli okumalar dilerim, sevgiler:)
SilGül Akça ,
YanıtlaSilama ya daha ilkini okuyamadım ki ben , :) keyifli okumalarınız olsun :D
Eylem Hanım, elbet sırası gelecektir, hepimiz aynı durumdayız okudukça çoğalıyor bekleyenler:) teşekkür ederim, size de keyifli okumalar:)
SilBu kitabı 2-3 hafta önce kitapçıda inceledim ben de, çok beğendim. İnternetten sipariş verdiğimde almayı istediklerimden biri :))
YanıtlaSilSüper:) Umarım siz de seversiniz:) Sevgiler
Silhmmm değişikmiş, siz de çok güzel anlatmışsınız, emeğinize sağlık.. sakin bir dönemde okumalık gibi geldi bana o yüzden sakin dönem kitabı diye notumu alayım mı Gül Hanım?:)
YanıtlaSilÖyle yapabilirsiniz, etraftan soyutlanıp yalnızca okumak istediniz zamanlar için:)
Sil