Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

FRED VARGAS - KORKU İKLİMİ

Resim
  Aşağıda özgeçmişini gördüğünüz Fransız tarihçi ve arkeolog Fred Vargas'ın ilk kitabı ''Neptün Rüzgarları Altında'' yı kitapçıda öylesine görüp almıştım... polisiye öyle çok okuduğum bir tür değildir ama romanı o kadar çok sevdim ki iki kere okudum... yazarın kitaplarının baskısı yoktu, keşke yeniden yayımlasalar diye bir dilek dilemiştim, Epsilon duydu ve buradayız... çok okumasam da polisiyede keşfettiğim için çok memnun olduğum, tüm romanlarını kaçırmadan okuduğum birkaç yazarım var, Fred Vargas'da onların arasında en üst sıralarda yer alıyor ve Epsilon'dan diğer kitaplarını da bekliyorum:)) Fred Vargas romanlarının hikayeleri de çok güzel ama beni asıl etkileyen Başkomiser Adamsberg ve ekibinin her bir üyesinin nev'i şahsına münhasır olması ve konuyu kişiliklerine uygun bir biçimde, inceden inceye birbirlerini eleştirerek ağır ağır çözmeleri oluyor... ayrıca polisiye hikaye içerisinde tarih, mitoloji vb. ilave bir konu da mutlaka yer alıyor ve ya

PER PETTERSON - SİBİRYA HAYALİ

Resim
Per Petterson'dan ikinci kitabımı okumuş bulunuyorum, yazardan ilk hangi kitabı okuyayım diye çok zor seçim yapmış ve Reddediyorum 'u okumuştum... romanı beğenmekle birlikte (Norveç'li yazarları sevmeme rağmen), yazar bende devam etme isteği pek uyandırmamıştı... Sibirya Hayali ise görür görmez ilgimi çekti ve okuyayım, yazar hakkında da emin olurum diye düşündüm... İkinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Danimarka'nın küçük kasabasında 6-7 yaşlarında küçük bir kız, hayran olduğu abisi Jesper, aşırı dindar annesi ve hayat karşısında ezilen marangoz babası ile yaşıyor... küçük kızın gözünden ailesi anlatılıyor, abi-kardeşin çocukluk oyunları ve hayalleri (küçük kız Sibirya'ya, abisi de Fas'a gitmek istiyor) ile devam ediyor, sonrasında Almanlar geliyor, ülke işgal ediliyor ve ailenin hayatını okumaya devam ediyoruz... İlk okuduğum kitabın sonunu zayıf bulmuştum ama bundan daha akıcıydı ve daha çok ilgimi çekmişti... bu roman çok daldan dala atlıyordu, s

LAWRENCE DURRELL - Balthazar

Resim
İskenderiye Dörtlüsü 2 Ağustos'ta, İskenderiye Dörtlüsü'nün ilk kitabı ''Justine'' yi okudum, bazı yönlerini çok sevip, bazı yönlerini de zorlayıcı bulmuştum ama bu sonrasını merak etmemi engellemedi ve ikinci kitapla devam ediyorum... hemen başlangıçta yazayım bu romanı çok sevdim, yine kentin, çölün, tüm mekanların içindeymişim gibi hissettim, mükemmeldi... hem karakterlere hem yazarın tarzına alışmak Balthazar'a daha kolay adapte olmamı sağladı, birde aynı konunun farklı bakış açılarından anlatılmasını zaten çok severim, bu seride de beni yanıltmadı... Anlatıcı (Darley) bir adada kitabını yazar ve arkadaşı Balthazar'a gönderir, Balthazar metnin üzerinde ''satırların arasını dolduran tümcelerle, paragraflarla, soru işaretleriyle dağlanmış, süslenmiş (syf:24)'' bir biçimde bir sürü değişiklik yaparak ona geri verir... ve Justine ile Darley'in, Justine ile kocasının ve Justine ile diğer kişilerin arasındaki ilişkilerin hiçte Darley

KATE GRIFFIN - GECE YARISI VALİSİ

Resim
MATTHEW SWİFT SERİSİ 2. KİTAP Arada bir değişiklik olsun, kafam dağılsın diye okuduğum hafif bir kitapla buradayım... aslında bu kitabı almaya karar vermem biraz garip oldu, marketteki indirimliler sepetinde gördüm, fantastik edebiyat iyi güzel okuyayım dedim ama üzerinde bir serinin ikinci kitabı olduğunu ifade eden ibare var ve birinci kitap ( Meleklerin Çılgınlığı ) ortalıkta görünmüyor, bu durumda rasyonel davranış vazgeçmek olur ama kitap bir şekilde ilgimi çekti ve tek başına da okunuyordur, anlarım herhalde diye düşünüp aldım... ve evet, birinci kitaptan yeteri kadar bahsediyordu, sorun olmadan okudum... Asıl adı Catherine Webb olan ve Birleşik Krallık'ta 1986'da doğan yazar, Kate Griffin ismiyle fantastik, Claire North ismiyle bilimkurgu romanları yazıyor. İlk kitabını 14 yaşında yazan Griffin, London School of Economics'te ve Royal Academy of Dramatic Art'ta eğitim gördü. Hayatı boyunca Londra'da yaşayan ve yirmiden fazla kitabı olan yazar, Londra şeh

GONÇALO M. TAVARES - Babasını Arayan Yüzyılında Kayıp Bir Kız

Resim
Şimdi geldik benim için gizem niteliğini hala koruyan Gonçalo M. Tavares'e; hem yazarı pek sevemiyorum, hem de dilimize çevrilen bütün kitaplarını sektirmeden okuyorum ve bu durumu bir türlü anlamlandıramıyorum... ki bu neredeyse hiç başıma gelmez daha ilk cümlelerden yazarı/kitabı sevip/sevmediğime karar veririm ve sevmezsem de devam etmem... ama Tavares'te öyle olmuyor, bu 5. kitap ve hala karar veremedim, eğer okumazsam da çok önemli bir şeyler kaçıracakmışım hissine kapılıyorum ve yayımlanır yayımlanmaz okumaya koyuluyorum... durum ila nihaye böyle devam edecek gibi... Gelelim romana; başlangıçta Down sendromlu kaybolmuş küçük bir kızın babasını aramasıyla başlıyor, Marius, Hanna'nın babasını bulmak için etraftaki herkese soruyor, Hanna'yı bu tip çocuklara eğitim veren bir kaç okula götürüyor ama kimse onu tanımıyor ve Hanna babasının Berlin'de olduğunu söylediği için birlikte Berlin'e gidiyorlar... başlangıç Down sendromunun özelliklerine yoğunlaşmış

CHRISTINA STEAD - KÜÇÜK OTEL

Resim
Bu kitabı yazarı dikkatimi çektiği için aldım, konusu da ilginçti ama hiç beklediğim gibi çıkmadı... İsviçre'de küçük ve ucuz bir otelde kalan birkaç yaşlı çiftin karmakarışık hayatları anlatılıyor, hepsinin hem parasal hem de ülkeleriyle ilgili sorunları var, ayrıca sürekli Ruslar gelirse ne olacak? muhabbeti yapılıyor... anlatımını da karakterleri de hiç sevemedim, çok sıkıcıydı, yarıdan sonrasını zorla okudum, uzun bir kitap olsaydı yarım bırakmıştım, durum bundan ibaret... Yazar: Christina Stead Çevirmen : Bülent O. Doğan Özgün Adı: The Little Hotel Sayfa Sayısı : 200 Basım Yılı : 2022 Yayınevi : T. İş Bankası İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Cenevre Gölü’ndeki küçük bir otelde, hepsi de hayatlarındaki finansal, kişisel veya politik sorunlardan kaçan bir grup insan bir araya gelir. İsviçre-Turu Oteli’nin sahibi Madam Bonnard, konuklarının kendi arkadaşlarına, ailelerine ya da avukatlarına söyleyemeyeceği birçok sırrına vâkıftır. Her bir konuğun tuhaflıkları, çaresizlikl

BERNHARD SCHLINK - Olga

Resim
Bernhard Schlink yine okumakta geç kaldığım yazarlardan, dilimize çevrilen son romanıyla olsa da yakaladığıma memnunum... sadece yazarın meşhur kitabı ''Okuyucu'' dan uyarlanan filmi seyretmiştim ama ne kitaptan uyarlandığını ne de yazarını biliyordum... Gelelim romana; Olga müthiş güzel bir karakter olmuş bayıldım önce onu yazayım, hikaye Olga ve Herbert'in çocuklukları ile başlıyor, tanışmaları, birbirlerine aşık olmaları, Olga'nın hayatını inşa etmekle uğraşması buna mukabil Herbert'in yerinde duramaz, maceraperest halleri ile devam ediyor... Almanya'nın sömürgeciliği, I. Ve II. Dünya Savaşı'da dahil 20. yüzyılın önemli olayları da fonda yer alıyor... kitabın son bölümü Olga'nın Herbert'e yazdığı mektuplardan oluşuyor, onlarda mükemmeldi çok sevdim... sonuçta elimden bırakamadan okuduğum bir roman oldu, yazarın diğer kitaplarından devam edeceğim, kaçırmayın okuyun diyorum...  Yazar: Bernhard Schlink Çevirmen : İlknur Özdemir Özgün Ad

RALF ROTHMANN - O Yazın Tanrısı

Resim
  Ralf Rothmann'la Nisan ayında okuduğum Baharda Ölmek romanıyla tanıştım ve hem yazarı hem de ailesinden izler taşıyan hikayesini çok sevince devamı O Yazın Tanrısı ile buradayım... İlk kitapta 17-18 yaşındaki süt sağıcı çocukların (Walter'ın) savaş neredeyse bitmişken istemeye istemeye askere alınmaları ve savaşın vahşetiyle büyümelerini anlatıyordu... bu romanın epigrafı ' ''korukları babalar yedi ama dişleri kamaşan oğullar oldu'' her şeyi anlatıyor zaten... O Yazın Tanrısı ise; '' Bu dünyayı seyrettim ve kutsadım hemen: Karşılaştım çünkü dünyanın tüm korkusuyla tek bir günde. Günleri sayarsanız eğer, genç ölmüş sayılırım. Ama çok yaşlı, bilebilirseniz kapıldığım korkuyu.''   dizeleriyle başlıyor ve bu kez cephe gerisindekileri, çiftlikte yaşayan aile (özellikle küçük kız Luisa) üzerinden anlatıyor... Luisa 12 yaşında, süt üretilen bu çiftlikte annesi ve ablası ile yaşıyor, babası da yakın bir şehirde Nazilerle çalışıyor ve arada

ROY JACOBSEN - Rigel'in Gözleri

Resim
Bu roman, Görülmeyenler ve Beyaz Deniz olarak devam eden üçlemenin son kitabı... Jacobsen'in tüm kitaplarını sevmiştim ama bu serinin ve Ingrid'in yeri çok ayrı o yüzden yayımlanır yayımlanmaz okumak istedim... Yıl 1946, savaş bitmiş ama etkisi henüz geçmemiş durumda, Ingrid'in adada Almanlardan sakladığı ve sonrasında kaçmasına yardım ettiği Rus askerinden bir çocuğu olmuş, adada hayatları az biraz yoluna girmiş durumda ama Ingrid Alexander'a ne olduğunu, yaşayıp yaşamadığını, ülkesine dönüp dönmediğini çok merak ediyor... ve bir gün, bir yaşına bile gelmemiş çocuğunu bir şal ile göğsüne bağlıyor, eline küçük bir çanta alıp Alexander'ı bulmak üzere yola koyuluyor... Alexander'ın kaçmasına yardım eden bir insandan diğerine ulaşarak onun yolunu izlemeye ve hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyor, bu şekilde Norveç'ten İsveç'e oradan yeniden Norveç'e epey bir yol kat ediyor, bir sürü insanla konuşuyor ama herkesin bir şeyleri gizlediğini düşünüyor

KİTAP BAĞIŞI

Resim
Kitaplarımdan kolay kolay vazgeçemem, fakat artık o kadar çok oldular ki hiç bir yere sığmıyor o yüzden bir kısmını bağışlamaya karar verdim... aklımdan geçen kadın cezaevine bağışlamaktı, neden okul değil de cezaevi? Çünkü vereceğim kitapların çoğu, benim sudan kitap kategorisi diye adlandırdığım edebi değeri yüksek olmayan, vakit geçirmek için okuyup geçilecek romanlardan oluşuyor, o yüzden okula hitap etmez diye düşündüm... Cezaevi fikri iyiydi ama mümkün olmadı, aradığımda çok kitapları olduğunu (1.079 adet kitapları varmış) sadece son yıllarda basılmış kitapsa alabileceklerini, başka istemediklerini söylediler... burada anlamadığım iki nokta var; herhangi bir kurumun kütüphanesinde 1.079 kitap (rakamı telefonda yanlış mı anladım acaba diye de düşünmüyor değilim belki de 10.079 adettir, ki umarım öyledir) nasıl çok olarak niteleniyor, benim mütevazi kitaplığımda bile 1.300'e yakın kitap var (üstelik ben haftada bir, ayda 4-5 kitap okuyan biriyim öyle çok sayıda okuyorum sayıl