Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

GERHART HAUPTMANN - SEVGİLİ WANDA

Resim
G. Hauptmann'dan hiç okumamıştım, özgeçmişi kayda değer gözüküyordu denemek istedim... kitapları arasında Sevgili Wanda'nın hikayesi ilginç duruyordu, ana karakter yazar gibi heykeltıraştı, güzel olacağını düşündüm ve bu kitabı seçtim... yazarın anlatımını, romanın akıcılığını sevdim, üzerine muhteşem çeviriyi de ekleyin buraya kadar her şey iyiydi... AMA aşk görüntüsünde aptallık hikayesi okumaktan hiç hoşlanmadım, konusu beklediğim gibi çıkmadı... dolayısıyla şu an ne diyeceğimi pek bilemiyorum ortada kaldım, en iyisi okuyup kararınızı kendiniz verin derim... Senenin son yazısını adet olduğu üzere ''Mutlu Yıllar'' dileyerek bitiriyorum... Yazar: Gerhart Hauptmann Çevirmen : Ahmet Arpad Özgün Adı: Wanda Sayfa Sayısı : 248 Basım Yılı : 2020 Yayınevi : Everest 1912 Nobel Edebiyat Ödülü, Gerhart Johann Robert Hauptmann'a ‘Öncelikli olarak dramatik sanatlar alanındaki verimli, çeşitli ve olağanüstü üretimi nedeniyle' verilmiştir." Nobel

ARTURO PÉREZ-REVERTE - DUMAS KULÜBÜ

Resim
Arturo Pérez-Reverte'nin 1993 yılında yazdığı, Türkçe'de 1998 yılında basılan bu kitabı da yazarı da bilmiyordum, bu yeni baskı ile haberdar oldum... Alexandre Dumas ilgimi çektiği için okumak istedim... Dumas'nın Üç Silahşörler ve Monte Cristo Kontu başta olmak üzere önemli eserlerini biliyorum ama hep film veya dizilerini izledim... bu kitabın ana eksenini Üç Silahşörler romanı oluşturuyor; Dumas'nın hayatı ayrıntılı anlatılıyor, Üç Silahşörler'deki tüm karakterlerin hangi gerçek kişilerden kurgulandığı, karakter özellikleri detaylı bir biçimde tek tek açıklanıyor... ayrıca 15.-17. yüzyıllar arasında basılan çok sayıda kitaptan bahsediliyor... bu eski kitapların hiçbirini bilmiyordum o yüzden ilgimi pek koruyamadım, ayrıca Şeytan'ın konu edildiği kitapların bölümleri çok uzatılmıştı bir miktar sıkıldım... Eski kitapları araştıran, satışlarına aracılık eden bir kitap avcısına (Corso), hem Üç Silahşörlerin Dumas'nın el yazısıyla olan bir nüshası, hem de Ş

CAMİLO JOSÉ CELA - ARI KOVANI

Resim
Bu kitabı yazarı için aldım, "İspanyolcanın Cervantes'ten sonraki en önemli yazarı'' cümlesi çok cezbediciydi... 1945-1950 yılları arasında yazdığı 'Arı Kovanı' da önemli eserlerinden biri olarak kabul ediliyor... önce uzun bir sansür süreci geçiren roman, tam anlamıyla 1963 yılında basılabilmiş, bu durumda merakımı artırdı ve okudum... sonuç; romanı da yazarı da başarılı buldum ama zamanlamam daha iyi olabilirdi... Bu roman, mümkünse ara vermeden okunmalı çünkü çok fazla karakter var (arka kapakta üç yüzden fazla diyor) ve sürekli birinden diğerine geçip duruyor (bir kaç cümlede bir bile değişiklik yapabiliyor) kolaylıkla takip edebilmek için süreklilik sağlamak iyi olur... ama ben buna uyamadım, tamamen kendimden kaynaklanan nedenlerle çok bölük pörçük okudum, kitabı elime alamadım, 1-2 sayfa okuyup bıraktım filan yanlış bir yöntem oldu, daha yoğunlaşacağım bir zamanda okumalıydım... ayrıca 1943 yılı İspanya'sını bizim bugünümüze benzettim, bu içimi çok a

LEONİD ANDREYEV - ŞEYTAN'IN GÜNLÜĞÜ

Resim
Leonid Andreyev'i ilk kez okuyorum, bildiğim bir Rus yazar değil... kitabın başında çevirmenin yazarı anlattığı geniş bir önsöz var, aydınlatıcı ve detaylıydı çok memnun kaldım... Arka kapak açıklamasından roman diye düşünmüştüm ama denemeye daha çok benziyor, insanı, dini, ruhban sınıfını yerdiği görüşlerinden oluşuyor... yazarın son eseriymiş ve 1919'daki ölümüyle yarım kalmış, çevirmenin önsözünde (birkaç yerde daha) ucu açık kalmış denilse de bana hiç öyle gelmedi, bu şekilde de bitebilirdi... Konu adeta şeytana pabucunu ters giydirmek deyimini anlatıyor, insana dair görüşlerine katılıyorum, kitabı sevdim, akıcı bir anlatımı var, konu ilginizi çekiyorsa okuyun derim... ''Görüyorsunuz ya, insanın yapıp ettiği her şey taslak halindeyken ne kadar güzel, ama resme dökülünce ne kadar iğrenç. Sözgelimi İsa'nın dağdaki vaazının eskizini alın: Leylaklarıyla, başaklarıyla ne kadar büyüleyicidir! Oysa zangoçlarıyla, kamp ateşiyle ve Kardinal X. ile tablo haline geldi

SUAT DUMAN - 1918 Kalbim, Kimsesiz Yurdum

Resim
Ne Suat Duman'dan ne de kitaplarından haberim vardı internet sitelerinin birinde 1918 serisini gördüm, isim çok ilgimi çekti ilk kitabı deneyeyim seversem devamını da okurum diye düşündüm... halihazırda üç kitaptan oluşuyor, diğerleri: 1918 – Ah Dehşet Dehşet Dehşet! (2. Kitap) 1918 – Bir Hayalet Dolaşıyor (3. Kitap) şeklinde ve galiba 10 kitaplık bir seri olacakmış... Açıkçası sipariş verdiğimde uzun öykü şeklinde olduğunu bilmiyordum, bu incecik kitabı elime aldığımda hayal kırıklığı yaşamadım dersem yalan olur... neyse ki öyküyü de yazarı da sevdim... Ferda bir Paşanın kızı, Fransa'ya eğitim için gitmiş, hukuk okumuş, adli tıp ile ilgileniyor, savaşın bitimiyle ülkeye geri dönüyor ve yanında gazeteci bir kadın arkadaşı da var... daha doğu ekspresindeyken polisiye vakaları çözmeye başlıyor, İstanbul'a geldiğinde de devam ediyor... işgal günleri İstanbul'undan da aralarda bahsediliyor... kolay okunuyor, anlatımı güzel, sizi peşinden sürüklüyor... tek mantıklı olmay

SARAH PINBOROUGH - GÖZLERİNİN ARDINDA

Resim
Sarah Pinborough, 1972 doğumlu YA ve yetişkinlere yönelik gerilim ve fantezi türler arası romanlar yazan bir İngiliz yazardır. Romanlarından TV uyarlamalarının yanı sıra özgün projelerde de senaristlik yapmıştır. Yazarın özgeçmişi internette bu kadar yer alıyor (ilave olarak eserlerinin listesi var) İthaki ise özgeçmiş yazmaya gerek görmemiş (önceleri yazarın özgeçmişine yer verirdi, bu yayınevi de bozulmaya başladı demek?), o yüzden bu kadarla idare edeceğiz... Bu romanın dizisini görmüştüm ama klasik aşk üçgenidir diye düşündüğüm için izlemedim sonra blogger arkadaşımız Sevim'li Kitaplar 'da romanı olduğunu öğrendim ve okumak istedim... Tür olarak fantastik gerilim denilebilir, yazarı ve romanı başarılı buldum, çok sürükleyiciydi kısa sürede bitirdim, sonu her yerde yazdığı gibi bana da çok şaşırtıcı geldi, özetle güzel bir kitaptı sevdim... sadece bu tür bana pek uymuyormuş (ürkütücü buldum) onu fark ettim, ayrıca Louise'i biraz aptal kurgulamıştı yine o sona ulaşsay

KAZUO ISHIGURO - Klara ile Güneş

Resim
Atam saygı, sevgi, minnetle anıyor ve özlüyoruz... Ishiguro'ya 2008'de Beni Asla Bırakma ile başladım ve bu son romanı ile yazarın 7 kitabını okumuş bulunuyorum... okuduklarımın içinde Gömülü Dev dışında hepsini çok sevmiştim... bu son kitap yayımlandığında -Gömülü Dev'in etkisiyle- sanki bu romanda olmamıştır düşüncesiyle, bir süre okumak istemedim ama yazarı çok sevdiğim için merakımı yenemedim ve buradayız... Bu; geleceğe, çevre kirliliğine, insanlar arasındaki eşitsizliğe, bilimin ilerlemesinin eşitsizliği azaltmak yerine artırabilmesine, yapay zekanın insanlarda yarattığı hoşnutsuzluğa, yapay zekanın insana ne kadar benzeyebileceğine (onun yerine geçip geçemeyeceğine) dair bir kurgu... Beni Asla Bırakma 'yı andırsa da onun kadar başarılı değil, bazı noktaları geliştirmeden bırakmış ama bu romanı da sevdim, çok akıcıydı elimden bırakamadan okudum, konu ilginizi çekiyorsa deneyin derim...   Yazar: Kazuo Ishiguro Çevirmen : Lâle Akalın Özgün Adı: Klara

MARK SULLIVAN - KIZIL GÖĞÜN ALTINDA

Resim
Bu kitabı yine indirimliler arasında buldum ama bildiğim bir romandı, II. Dünya Savaşı'nın ''Unutulan Cephesi'' olarak adlandırılan İtalya cephesine dair çok az okuma yaptığım (yazılanlar da az zaten) ve biyografik bir eser olduğu için okumak istedim... ''Belgelerin yakılması, kolektif bellek yitimi ve hikayeyi öğrendiğim sırada karakterlerin bir çoğunun ölmüş olması nedeniyle zaman zaman yalnızca geriye kalan tek fiziksel kanıt olan Pino'nun onlarca yıl sonra hatırlayabildiklerine dayanan sahneleri ve diyalogları yeniden kurmakta zorlandım ve hayal gücümün yakıtı yaptığım araştırmalar ve bilinçli şüpheler oldu. Bazı örneklerde, anlatı tutarlılığı nedeniyle olayları ve karakterleri de kaynaştırdım ya da kısalttım ve bana kırpılarak anlatılmış olanları tamamen süsledim. Sonuç olarak; okumak üzere olduğunuz bu hikaye kurgu dışı bir anlatı değil, Pino Lella'nın 1943 yılının Haziran ayından 1945 yılının Mayıs ayına kadar yaşadıklarına bağlı kalan biyogr

EDMUND CRISPIN - Kaybolan Oyuncak Dükkanı

Resim
Edmund Crispin , asıl adıyla Robert Bruce Montgomery , 1921'de Buckinghamshire'da doğdu. 1943'de Oxford, St. John's College'dan mezun olduktan sonra aralarında Kingsley Amis ve Philip Larkin'in olduğu ünlü bir edebiyat çevresine girdi. Edmund Crispin adıyla dokuz polisiye roman, kırk iki kısa hikaye yazdı. Polisiye alanında şöhret elde eden Montgomery aynı zamanda başarılı bir piyanist ve bestekardı. Montgomery 1967'den sonra Sunday Times için polisiye kitap eleştirileri yazdı, pek çok bilimkurgu antolojisinin editörlüğünü üstlendi. 1950'lerdeki altın çağından sonra emekliye ayrıldı ve 1978'deki ölümüne dek Devonshire'da yaşadı. Bu romana değin özgeçmişini gördüğünüz yazardan haberim yoktu, polisiyeye de meraklı değilim ama kitabın hem ismi hem de kaybolan oyuncakçı dükkanı (ve ceset) ilgimi çekti ve okudum... Roman 1946'da yazılmış, konu 1938'de geçiyor, ünlü bir şair (Richard Cadogan) ve İngiliz dili ve edebiyatı profesörü (Gervase

MICHEL DEL CASTILLO - KARAR GECESİ

Resim
Bu romanı; kitapçıdaki indirimliler arasında tamamen tesadüf eseri buldum, indirimlilerin ağırlıkla macera ve popüler kitaplardan oluştuğunu gördüğümden bu kitap beni çok şaşırttı, iki polisin hayatı hiç ilgimi çekmemesine rağmen hem şaşırtıcı bulduğum, hem de Franco diktatörlüğünü anlattığından okumak istedim ve bir hazine bulmuş oldum... mükemmel bir romandı, bu sene okuduğum en iyi kitap oldu... Özdemir İnce'nin kitaba dair yazdıkları şöyle: ''Genç müfettiş Laredo, Avelino Pared Costa'nın doğum günü olan 21 Ekim 1907'den yola çıkar; bu ''dehşet yolculuğu''nda, kendi yaşamı, Avelino Pared'in yaşamı ve İspanya'nın yakın dönem tarihi iyice birbirine girer. (....) Don Avelino Pared'in hem gülünç, hem şövalye portresi, tinsel düzenin bu çılgın ''misyoner''inin portresi, aynı zamanda, Franco İspanyasının da portresidir. Bağışlamazlık adına, beyin ve ruhlarda kurulacak biricik ve sarsılmaz düzen adına milyonlarca çocuğun kan

LEÏLA SLIMANI - Başkalarının Ülkesi (Birinci Kısım: Savaş, Savaş, Savaş)

Resim
Leïla Slimani sevdiğim bir yazar ve yeni kitabını görünce hemen okumak istedim... yukarıda gördüğünüz diğer iki kitap konu itibariyle psikolojik ve değişik bir üslupla yazılmıştı, bu seferki daha düz bir şekilde yazılmış ve anneannesi ile dedesinden hareketle tarihi bir kurgu yapmış... kendisi ile yapılan bir röportajda ailesinden ilham almış olsa da tamamı kurgu şeklinde bir ifadesi var, umarım öyledir anneannesinin Matilde'den daha şanslı olduğunu düşünmek isterim açıkçası... bu kitabı üçleme şeklinde; anne ve babası ile kendisinin jenerasyonunu da kurguladığı iki ilave romanla tamamlayacakmış... Romanda iki konu var, biri Ülkenin sömürgecilerle yaşama/kurtulma hikayesi, diğeri de hiç bilmediği bir topluma gelmiş genç bir kadının ve orada çaresizlik içindeki diğer kadınların öyküsü... özgürlüğe ulaşma savaşını Yasmina Khadra'nın Günün Geceye Borcu kitabında Cezayir için okumuştum bu romanda da benzer bir anlatım var konuya ilgi duyanlar için Khadra'nın kitabını da öne

GERBRAND BAKKER - DOLAMBAÇ

Resim
Hollandalı bir yazardan ilk kez okuyorum, yayınevinin sitesinde görüp aldığım bir kitap... Galler'de taşrada, bir ev kiralayıp yaşamaya başlayan Hollandalı yalnız bir kadını (Emilie) anlatıyor... ıssız bir ev, koyunlar, inekler ve kazlar var, doğa ile iç içe bir yaşam... kadın çok az eşyası ile eve yerleşiyor, evde bulduğu veya satın aldığı alet edevat ile ot bürümüş evi düzeltmeye çalışıyor, sarmaşıkları buduyor, patikayı düzeltmeye çalışıyor, çiçek dikmek istiyor... etrafta geziyor, ara sıra yakındaki köye gidip ekmek vs. alıyor, herkesin birbirini tanıdığı köy ahalisi kadının orada ne yaptığını pek çözemiyor ama dostça davranıyorlar... kadının peşinde hayatını keşfetmeye ve böyle ıssız bir yerde ne aradığını çözmeye çalışıyoruz... Tasvirler mükemmeldi, hem doğayı hem de evi görmüş kadar oldum, sanki Emilie ile beraber bende oralarda geziyormuş gibi hissettim... yazar bir erkek olmasına rağmen Emilie'nin ruh dünyasını o kadar iyi anlatıyordu ki bir kadın yazsa ancak o kada