HENRY FIELDING - Tom Jones
Henry
Fielding’in (1707-1754) başyapıtını yine çok uzun zamandır bekliyorum...
yaklaşık on yıl önce okumak istemiştim ama baskıların tamamı tükenmişti ve bu
yıla kadar da yeniden yayımlanacağına değin bir umudum yoktu... ama İletişim
yayınları birkaç ay önce yeni baskıyı çıkardı meğer bundan önce de (1990'da) yine aynı yayınevinden çıkmış... Türkçe’ye ilk çevirinin de 1950’lerde
olduğunu Mina Urgan’ın önsözünden öğreniyoruz... yine Mina Urgan’ın çevirisiymiş
ama Türkçesi kötü olduğu (çok Osmanlıca kelime bulunduğu) için Urgan bunu çöpe
atarak 1990 yılında yeniden çevirmiş...
1749 yılında yayımlanan
bu eser, ‘’Ne var ki okuyucum,
sen bu sayfayı okuduğun sırada, onların yazdıklarının çoktan ölmüş olacağını
biliyorum; çünkü yaratıcılık dönemim ne kadar kısa olursa olsun, benim
yazdıklarım, kendi sakat bedenimden de beni aşağılamaya kalkan çağdaşlarımın
cılız yazılarından da daha çok yaşayacaktır herhalde.’’ (2.Cilt syf:418) aradan
geçen iki asırdan fazla zamana rağmen hala canlı, hala muhteşem ve hala okunuyor...
Romanı
çok sevdim ama mesele yazarı daha çok sevmiş olmam, bu kadar kısa ömürlü olması
büyük talihsizlik... ‘’Lady
Montagu, Fielding’in ölüm haberini duyduğunda ‘’Hiç kimse hayattan onun kadar
zevk almamıştır... Neşeli yaratılışı (çektiği büyük acılar yüzünden bir kısmı
yok olmuş olsa da), önüne etli bir börek konulduğunda veya bir matara
şampanyayı devirdiğinde her şeyi unutmasını sağlar ve eminim ki mutluluğu
dünyadaki tüm prenslerden fazla tatmıştır.‘’ diyerek oldukça farklı bir
anlatımda bulunmuştur. Ancak bu anlatım da, oyun yazarı ve avukat, polemikçi
gazeteci ve ahlakçı romancı, öykücü ve öğrenci, girişimci ve entelektüel Henry
Fielding’in sadece bir yönünü bize gösterir; oysa Fielding modern polis
teşkilatının kurulmasına aracı olan, siyasi taşlamaları yüzünden tiyatroya
yönelik sansür yasası çıkarılmasına neden olan ve kendinden sonra gelen
edebiyatçılar tarafından ‘’İngiliz romanının babası’’ olduğu iddia
edilen biri olarak, birbirine zıt birçok özelliğe sahip bir insandı.’’ (Linda
Bree’nin önsözü)
Yayınevi,
hem eseri hem de yazarı daha iyi anlatabilmek adına kitaba, biri Mina Urgan’a
ait olmak üzere üç önsöz, iki de sonsöz eklemiş... bunlar çok ayrıntılı ve
açıklayıcı metinler ve bu anlamda çok da faydalılar ama bir yandan da tüm
hikayeyi anlatıyorlar (sanırım akademik bir çalışma olarak ve sunulan herkesin
kitabı okuduğu varsayımıyla yazılmışlar)... dolayısıyla daha romanın en başında
hikayenin sonunu öğrenmek hiç hoşuma gitmedi (ki buna rağmen çok severek okudum
bu da yazarın ne denli başarılı olduğunu gösteriyor)... o nedenle eğer bu eseri
okuyacaksanız Linda Bree’nin önsözü hariç (o yazarı anlatıyor) diğerlerini
atlayıp romanı bitirdikten sonra geri dönüp okuyun derim...
Nihayet
romana gelirsek;
- 18 kısımdan oluşuyor, her kısımın başında kısa denemeler (tiyatrodaki ‘’prolog’’ benzeri) var... kimi hikaye ile ilgili, kimi değil, yazar bunlar için eğer sıkılırsanız okumayın diyor ama çok muhteşemler o yüzden mutlaka okuyun...
- Yazar birebir olayın içinde, bir baş karakter olarak daha doğrusu orkestra şefi gibi en önde o duruyor, karakterlerini de, okuyucuyu da, olayları da, sen sen sen diyerek yönetiyor... sanki omuzunuzun üzerinde biri sürekli sufle veriyor gibi... ama bunu o kadar incelikli, esprili bir dille ve zekice yapıyor ki rahatsız olmadığınız gibi yazarla kol kola mutlu mesut okuyup gidiyorsunuz...
- Konu evlilik dışı doğmuş bir çocuğun varlıklı bir adam tarafından bir beyefendi olarak büyütülmesi, çevresindeki insanlar tarafından kabul edilmek istenilmemesi, iyi ve coşkun ruhu nedeniyle yaptığı hatalar, yörenin en güzel kızına aşık olması ve soyu sopu belli olmadığı için ona kavuşamaması çevresinde sürüp giden klasik bir hikaye... ama yazar aslında sanayi devriminin başlaması ve aristokrasiden burjuvaziye geçiş dönemi toplumunu anlatıyor... özellikle kadınların durumunu ve evlilik kurumunun nasıl işlediğini ortaya seriyor... yayımlandığı yıl ahlaksız bulunup bir deprem yaratmış olan bu eser, günümüzde bu durumda görülmese de para için yapılan evlilikler halen geçerliliğini koruyor...
Sonuç
olarak ben romanı çok beğendim, yazarın bu kadar müdahil olduğu daha doğrusu
resmen sizinle konuşarak birlikte okuduğunuz bir başka kitaba daha
rastlamamıştım... Mr. Fielding’i çok özleyeceğim ve bundan sonra okuduğum her
romanda kendimi yalnız hissedeceğim, kaçırmayın okuyun mutlaka...
Yayınevine
not: Mümkünse Yazarın ‘’Amelia’’ romanını da
yayımlamanızı rica ediyorum. Teşekkürler...
Çevirmen : Mina
Urgan
Sayfa Sayısı : 1064 (2 Cilt)
Basım Yılı : 2015 (1990 İletişim ilk basım)
Yayınevi : İletişim
1. Cilt: Mina Urgan ve Linda Bree'nin önsözleri, Nicholas Hudson'un sonsözü, Yazar ve dönem kronolojisiyle,
Henry Fielding'in başyapıtı Tom Jones, 18. yüzyıl İngiliz hayatını, soyluları ve namussuzları, aşırılıkları ve erdemleriyle muazzam bir panorama halinde resmediyor. Kapısına bırakıldığı iyi kalpli asilzadenin malikânesinde büyüyen yetim Tom Jones, komşunun ulaşılmaz ve güzel kızı Sophia Western'ne vurulur; buna rağmen çapkınlıktan ve köyün kızlarını baştan çıkarmaktan da geri kalmaz. Söz dinlemeyen genç Tom nihayet kapı dışarı edilip gerçek kimliğinin ve alın yazısının peşine düştüğünde, İngiltere'nin kırlarından Londra'ya kadar uzanacak bir serüven de başlamış olur. Yazarı Fielding'in yaşam neşesini bulaştırdığı Tom Jones, neredeyse üç asır sonra bile İngiliz romanının en keyifle okunan, eğlenceli örneklerinden biri.
"Aradan geçen iki yüzyıl Fielding'in gerçekçiliğinden bir şey götürmedi. Mizah anlayışı bizim için, bulunduğumuz asırdaki herhangi bir yazarınkinden daha tanıdıktır."
-Kıngsley Amis-
2. Cilt: Dhoroty Van Ghent'in önsözü, William Empson'ın sonsözü,
Tom Jones aslında kötü biri değildir; biraz kendine hâkim olabilse ne kadar ahlâklı ve faziletli olduğunu herkese gösterecektir. Asabiyeti ve kasabanın kızlarına düşkünlüğü yüzünden üvey babasının evinden kovulan Tom tüm parasını kaybeder ve kendini hovardaların, ahmakların, ikiyüzlülerin, müşfiklerin ve alçakların karşısına çıktığı bir yolculuğun ortasında bulur. Yayımlandığı 1749 yılında "gayrimeşru ilişkiler, zina ve türlü cinsel münasebetlerle dolu karmakarışık bir hikâye" olmakla eleştirilen bu kitabın kahramanı, bugün hâlâ yazıldığı günkü gibi okurlarını şaşırtmayı sürdürüyor.
"İngiliz romanının babası olan yüce Henry Fielding'in eşsiz, halkına özgü mizah anlayışı ve karakterlerini derinlemesine ama kendiliğinden sergileyişine bugün onu takip edenlerden kimse erişemedi."
-Walter Scott-
çok fena merak ettim ama Gül Hanım , ne yapsam , nasıl yapsam da hemen ediniversem :D bu arada blog temanız harika olmuş emeğinize sağlık :D
YanıtlaSilgüzel yorumunuz için teşekkür ediyorum, sevgiler :)
YanıtlaSilHarika bir tanıtım. Gül'üm öncelikle bunun için seni kutlarım. Hııı hiç duymadığım bir kitap desem çok mu ayıp ederim:( Sayende öğreniyorum. Sevgiler arkadaşım.
YanıtlaSilO kadar çok eser var ki bilmemek çok normal niye ayıp olsun :) ben de blogları okudukça hayret ediyorum niye hiç duymamışım diye... sevgiler arkadaşım teşekkürler:)
SilMerhaba
YanıtlaSilSuç ve Cezadan sonra ağır bir isteksizlik yaşadım klasikleri okuma konusunda. Geçen sene yavaş yavaş ısınmaya başladım ve seçtiğim kitap beni gerçekten klasik konusunda ısındırdı. Ama hem klasik hemde ingiliz olunca şüpheli bakıyorum biraz. Sizde baya sevmişiniz kitabı, kararsız kaldım yinede.
Ben romanı çok beğendim hakikaten ama asıl yazarı çok sevdim... çok bilinen klasiklerden değil ama aklınızda bulunsun yine de :) katkınız için teşekkürler :)
SilBen bu kitabı aşkın kitabı filmin de gördüm okuduğu kısım biraz sapıkça ama bende ona benzer cümleler kullanırım sevdiğim kadına mesela o yüzden merek ettim ve alacağım normalde asla bu tür kitaplar okumam aslında ama demek bazen insan ilgilenebiliyor
YanıtlaSilAmelia romanının çevirisi var mı? Bilgilendirir misiniz?
YanıtlaSilMaalesef bu konuda hiçbir şey bilmiyorum.
SilTemanız harika ;))elinize sağlık
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim:)
SilSon yazınızı okurken en alttaki bu blogdaki popüler yayınlar önermesi sayesinde kitapla bir göz temasım oldu ki şahane oldu:)
YanıtlaSilKitapla silahı yan yana getirmek pek hoş değil ama okuduğum yazının etkisi fazlası ile dayatıcı... Bana söylediği şu: Bu kitabı kesin okumalısın... Çaresizlik bazen çok güzel:)
Çok teşekküler:)
Benim çok sevdiğim bir klasik eser bu, okuyun hakikaten:) Ben teşekkür ederim.
SilHemen bütün edebiyat tarihi/ teorisi kitaplarında bahsedilen bir kitap. Hemen edinsem iyi olacak bu yazıdan sonra:)
YanıtlaSilÇok sevip, okurken çok eğlendiğim bir kitap oldu, umarım sizde seversiniz:) teşekkürler, sevgiler.
Sil