BROOKE DAVIS - Yalnızca Millie
Yazar,
Avustralyalı genç bir kadın, bu romanı da doktora tezinin ön çalışması olarak
yazmış... benim bu kitabı seçmemdeki sebep ise karakterleri oldu... Millie 7
yaşında, Agatha 82 yaşında, Karl 87 yaşında ve bir tesadüf sonucu üçü birlikte
hareket etmek zorunda kalıyor... ben insanların çocukluğu ile çok yaşlılığının
aynı kategori olduğunu düşünüyorum... dolayısıyla bu kitapta da bu üç çocuğun
ne yapacağını merak ettim, yazarında 90’ını aşmış bir büyükannesi varmış ve
yaşlılarla ilgili hikayeleri oradan gözlemlemiş...
Millie
çok meraklı bir çocuk ve ençok sorduğu da, neden herşey ölüyor? ölünce ne
oluyor? nereye gidiliyor? gibi konular... bunlar sürekli kafasını meşgul
ederken birde babası ölüverince tek konu bu kalıyor... tanımadığı kişilerin yanına gidip ‘’öleceksiniz bunu
biliyorsunuz değil mi’’ gibi sorular sorup insanları şaşırtıyor... bu
yetmemiş gibi annesi de küçük kızı bir alışveriş merkezinde terk edip gidiyor
(bir kadının çocuğunu bırakmasını da aklım hayalim almaz o da ayrı konu)... ondan
sonra da her yere ‘’buradayım anne’’
diye yazıyor... 2 gün bu alışveriş merkezinde annesini bekliyor ve bakımevinden
kaçıp orada saklanan Karl ile tanışıyor... daha sonra da aralarına evinden hiç
çıkmayan münzevi Agatha katılıyor, üçü birlikte Millie’nin annesini aramaya
koyuluyorlar ve macera başlıyor... Karl olumlu, mutlu bir adam, Agatha ise aksi,
huysuz bir kadın... hem geçmişleriyle yüzleşip, hem şimdiki hallerini
kabullenmeye çalışıyorlar, hem de meraklı bir çocuğa göz kulak olmaya
çabalıyorlar... açıkçası yaşlılar benim çevremde gördüklerime nazaran çok
başarılı ve uçuk kaçık çıktılar...
Yazar,
kasvetli bir konuyu, okuyanı rahatsız etmeyecek, içinizi çok acıtmayacak, zaman
zaman sevimli bir biçimde yazmıştı, ilk roman için çok başarılı buldum... akıcı
bir anlatımı var, karakterleri çok iyi, Millie’nin ölüm konusuna bulduğu
cevaplar ve üçlünün diyalogları güzeldi... konu ilginizi çekiyorsa
deneyebilirsiniz...
Yazar: Brooke
Davis
Çevirmen : Begüm
Kovulmaz
Sayfa Sayısı : 256
Basım Yılı : 2015
Yayınevi : Doğan Kitap
Kaybettiğini arayan üç kayıp…
Millie Bird yedi yaşındayken etrafındaki her şeyin ölmekte olduğunu fark eder. Ölü Şeyler Defteri’ne yirmi yedi isim kaydederken yirmi sekizinci Ölü Şey’in babası olacağından ve annesinin kendisini bir mağazada terk edip gideceğinden habersizdir…
Agatha Pantha sarmaşıkların arkasına gizlenmiş penceresinin önünde oturup gelene geçene bağırır, kızgınlığını hiç tanımadığı insanlara haykırır. Kocası öldüğünden beri evden dışarı çıkmayan seksen iki yaşındaki Agatha’nın kaderi, karşı kaldırımdaki küçük kızı fark ettiği gün değişir…
Daktilograf Karl oğlu onu bakımevine bıraktığında, seksen yedi yaşında ve eşini kaybetmiş bir adamdır. Anlık bir uyanışla, hayatta yapmak isteyip de yapamadığı tüm çılgınlıkların peşine düşmeye karar verir. Bakımevinden kaçar ve yolu Millie ile kesişir...
Millie, Agatha ve Karl kurallara karşı gelip yaşamanın neye benzediğini keşfediyor…
kapağı çok hoşuma gitmişti benim:) konu da güzelmiş, bir olumlu yorum daha okumuştum instagramda, denk gelirsem alayım :)
YanıtlaSilsevgiler...:)
İyi okumalar, sevgiler :)
Silnot ediyorum , yine yeni bir yazarla tanışacak olmanın hevesiyle.
YanıtlaSilgenel olarak ben kitabı sevimli buldum, arada denenebilir:)
Silikinci paragrafta anlattığın konu bence çok çok iyi ya. okunur bu. sevceğime eminim.
YanıtlaSilEvet çok iyiydi:) iyi okumalar, sevgiler :)
SilÇok hoş bir kitaba benziyor .
YanıtlaSilÇok güzel kitaplar seçiyorsunuz.
Sevgiler; )
Çok teşekkür ederim :) sevgiler:)
Sil