Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ROMAIN ROLLAND - Tolstoy'un Yaşamı

Resim
Stefan Zweig’in otobiyografisinde Fransız yazar Romain Rolland’a (1866-1944) rastladım, adını hiç duymamıştım ama Zweig o kadar iyi bahsediyordu ki bir eserini okumak istedim... ancak en önemli eseri ‘’Jean Christophe’’nin baskısı bulunmuyor, kitapçıda yalnızca bu kitap vardı; Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910), üstelik Tahsin Yücel çevirisiyle daha ne olsun... Bu bir biyografi değil,  Tolstoy’un eserleri ve felsefesi üzerine bir inceleme... hemen hemen her eserinin üzerinden geçiyor, tek tek mektuplarından, hikayelerinden, Çocukluk, Delikanlılık öykülerinden, Günlük’ünden, İtiraflar’ından, Savaş ve Barış/ Anna Karanina ve tüm büyük eserlerinden, yarım bıraktığı çalışmalarından ve ölümünden sonra basılanlardan uzun uzun bahsediyor... bunu yaparken yazarın o sırada ne düşündüğü, ne yaptığı, eserlerindeki hangi karakterin kendisi olduğu ve onun ağzından söylediklerinin yaşamının o bölümüne ne kadar uyduğunu belirtiyor... Bu eserde belli bir kronolojik sıra izleniyorsa da bazen

CARL-JOHAN VALLGREN - DENİZADAMI

Resim
Vallgren’den 2012’de Bir Garip Aşk Öyküsü’nü okumuş ve çok sevmiştim, Denizadamı’nı da çıkar çıkmaz okumak istedim ama o iki çocuğun (Nella ve Robert) canımı acıtacağını düşündüğüm için bugüne kadar kaldı... ve öyle de oldu çocukların hali içime oturdu ama roman çok güzel, okuduğuma değdi... Yazar her iki romanında da gerçek bir hikaye içine fantastik/olağanüstü bir yaratık (ilk romanda insanların düşüncelerini okuyan Quasimodo benzeri biri, bu kitapta da denizkızlarının erkek versiyonu) ekliyor ve hikayeyi öyle mükemmel kurguluyor ki bu olağanüstü figürler size çok normalmiş gibi geliyor... Bu romanda; suçlu bir baba ve alkolik bir annesi olan Nella, ebeveynlerinin sorumsuzlukları yüzünden çok çok küçük yaşlarından itibaren gözleri çok bozuk ve okuma güçlüğü olan küçük erkek kardeşine bakmak, evi çekip çevirmek, ayrıca da okuldaki zorba çocuklardan hem kendini hem de kardeşini korumak zorundadır... zar zor kendi hayatlarını idame ettirebilirken hikayeye bir de denizadamı

STEFAN ZWEIG - DÜNÜN DÜNYASI

Resim
BİR AVRUPALININ ANILARI Son okuduğum kitaplarda aradığımı bulamamışsam arkasından bir Zweig kitabı okumak gelenek oldu ve bu sefer yazarın otobiyografisini seçtim... Dünün Düny ası ben de öyle bir ruhsal yoğunluk oluşturdu, bugün bu ülkede yaşadıklarımızı Zweig’in 20.yüzyılda yaşadıklarına o kadar çok benzettim ki nasıl anlatsam nereden başlasam bilemiyorum ama şu net: elinizdeki tüm kitapları bırakın önce bu otobiyografiyi okuyun... Stefan Zweig (1881- 1942) altmış yıllık ömrüne sığan iki dünya savaşı sonucu gadre uğramış, edebiyata, sanata, kültüre hayatını vakfetmiş, hümanist bir entelektüel... ve bu  kitap otobiyografisi ama kendinden çok çok az bahsediyor hatta bundan biraz utanıyor gibi ‘’Hiçbir zaman şahsımı, yaşam öykümü başkalarına anlatmayı arzu edecek kadar önemsemedim. Kendimi başkişisi, daha doğrusu merkezi yapacağım bir kitabı yazma cesareti bulabilmem için, normalde tek bir neslin yaşayabileceği olaylar, felaketler ve sınavlardan çok daha fazla şeylerin olması

TÜRKER ARMANER - HÜKÜM

Resim
Türker Armaner, 1968 İstanbul doğumlu halen Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde öğretim üyesi olan, toplamda 3 öykü kitabı, 2 romanı olan bir yazar... Hüküm romanına kadar ne kendisinden ne de diğer kitaplarından haberdardım... T. Armaner’in 9 yıl aradan sonra yazdığı bu kitap, edebiyat sitelerinde çokça karşıma çıkmaya başlayınca ve yazarın öğretim üyesi olması da dikkatimi çektiğinden okumaya karar verdim... Konu 1920 yılında İstanbul’da geçiyor, bir yanda işgal kuvvetleri ve onların gizli servisleri, bir yanda İstanbul hükümeti, Ekim devriminden sonra buraya gelmiş olan Bolşevikler, Anadolu’daki milli mücadeleye destek olan Karakol vb. gizli örgütler var ve herkes kendi ajandasına uygun faaliyetler içinde... tüm bunlardan bağımsız olarak yalnızca bir isyan hareketi olduğunu ifade eden, mutlak olarak yukarıda sayılan unsurların ne yanında ne de karşısında olan Teşkilat adında kimin kurduğu, ne yaptığı bilinemeyen başka bir örgütlenme daha var... işte bu Teşkilat , yurt

CHRISTOPHER ISHERWOOD - Prater'in Menekşesi

Resim
Bu kitabın arka kapağını okuduğumda bir mücadele romanı bulacağımı düşünmüştüm, ama pek öyle değilmiş... Isherwood -kendisi olarak- romanın kahramanlarından biri, diğeri de film yönetmeni Herr Bergmann... birlikte fakir bir çiçekçi kız ile bir veliaht prensin aşkına dair bir çeşit cinderella filmi çekiyorlar, Isherwood başta, hikayenin çok kötü olduğunu kabul ediyor ama Bergmann’ın etkisiyle projeye devam ediyor... kitabın bir boyutu bu ama bana göre lüzumsuz bir kurgu olmuş, özellikle filmin çekim aşamalarını anlatan kısmı çok sıkıcıydı... kitabın asıl önemli kısmı ise Hitler’in iktidarı ve savaş ihtimaline İngilizlerin kayıtsızca yaklaşmaları ve kendilerine dokunmadan gideceğini düşünmeleri idi... ayrıca  Reichstag yangını ile Almanya’daki daha sonra da Avusturya'daki sosyalist ve diğer muhaliflerden kurtulması da iyi resmedilmişti... Bu kadar kısa bir kitapta hem çok beğendiğim hem de sıkıldığım bölümler olması çok ilginçti, ayrıca Bergmann'ı ve romanın İngilizleri açık

NECİP MAHFUZ - Şeker Sokağı

Resim
KAHİRE ÜÇLEMESİ III. KİTAP Kahire Üçlemesi’nin üçüncü kitabında 1936-1944 arası anlatılıyor, Abdülcevat ailesinin üçüncü kuşağının hayatlarına ve Mısır’ın siyasi durumuna odaklanıyoruz... son kitap o dönemdeki siyasi ortama yoğunlaşıyor, bu süre zarfında başa geçen yöneticileri, partileri ve siyasi görüşleri uzun uzadıya anlatıyor, bir de savaş mevzuu var ona da ara ara değiniyor... Ahmet Abdülcevat’ın kızı Hatice’nin oğullarından Abdülmünim Müslüman Kardeşlere üye, kardeşi Ahmet ise ateist bir sosyalist, dolayısıyla ailenin üyelerinde de her türlü görüşe ve inanca sahip kişiler var... ailenin felsefeye gönül vermiş öğretmen oğlu Kemal'in ‘’kuşkuculuğa’’ düşmüş ruh halini, gönül dünyasını izlemeye ve hem ailenin hem de Mısır’ın nereye gittiğini okumaya devam ediyoruz... Bu son kitapta tüm akrabalık hitapları yanlış çevrilmişti dayılar amca, yeğenler kuzen, gelinler görümce, halalar teyze yazılmıştı, ayrıca birkaç yerde de isimler karışıyordu... ben bu hitapların yanlış çevri

NECİP MAHFUZ - Şevk Sarayı

Resim
KAHİRE ÜÇLEMESİ II. KİTAP Kahire Üçlemesi’nin ikinci kitabından (I.Kitap Saray Gezisi için bkz) devam ediyorum... zaman akıp gitmiş 1926 yılına gelinmiştir, Ahmet Abdülcevat’ın otoritesi devam etmekte ama çocuklarda yavaş yavaş kendi hayatlarını şekillendirmektedir... bu kitapta hikaye, Ahmet Abdülcevat ve büyük oğlu Yasin’in sefih yaşamları ve küçük oğul Kemal’in eğitim hayatı ve aşkı bulması üzerinden anlatılıyor... ailenin diğer fertlerine de kısa kısa yer veriyor... Ahmet Abdülcevat yaşlanıyor olmasını kabullenemiyor, Yasin kadınlara düşkünlüğünden bir türlü kurtulamıyor, yanlış bir evlilikten bir başkasına savruluyor, baba oğul her ikisi de içki ve gece hayatından vazgeçemiyor... diğer yanda Kemal, liseden mezun olmuş üniversiteye başlamak üzere, babasının ve çevrenin beklentisinin dışında hukuk fakültesini değil öğretmen okulunu seçiyor çünkü edebiyata ve felsefeye çok düşkün ve kendisini tatmin edecek okulun öğretmen okulu olduğunu düşünüyor... tam bu sırada liseden arkadaşın

WOLFGANG SCHORLAU - Münih Komplosu

Resim
W. Schorlau 1951 doğumlu, 68 hareketine katılmış, uzun yıllar sanayi şirketlerinde yöneticilik yapmış, 50 yaşından sonra yazarlığa başlamış bir Alman, 8 adet kitabı, birçok ödülü var... kitap polisiye olarak etiketleniyor ama aslında siyasi polisiye/derin devlet romanı olarak sınıflandırmak daha doğru olur... Tanıtımdan da görüleceği üzere 1980’de Münih’te Oktoberfest sırasında gerçekleşen Almanya’nın en büyük terör saldırısını esas alarak hikayesini kurguluyor. Olay resmi makamlarca çok derinine inmeden soruşturulmuş, Almanya Federal Polis Teşkilatının (BKA) olaya karışmasına engel olunmuş, münferit bir Neonazinin yaptığı bir saldırıdır denilip çalakalem kapatılmış ve Alman Halkının daha sonra da anımsamaması için de her şey yapılmış... Yazar sonsözünde tanımadığı iki polisin bu dosyayı getirip yanlarında okumasına izin verdiklerini, fotokopi çekmesine ve not tutmasına izin vermeden kayıtdışı olarak bu konuda roman yazmasını istediklerini belirtiyor. Dosyadan aklında kalanlar

KAZUO ISHIGURO - DEĞİŞEN DÜNYADA BİR SANATÇI

Resim
Ishiguro’nun bu romanı çok uzun zamandır bekliyor, bir türlü elim gitmedi... bu arada yazarın başka iki kitabını okudum ama bu beklemeye devam etti, oysa ki çok incelikli yazılmış, mükemmel bir dönem romanıymış... Ishiguro bu romanı 1986’da yazmış ve aynı yıl Whitbread Yılın Kitabı Ödülünü almış... Roman 1948’de başlıyor geri dönüşlerle savaş öncesini ve savaş sonrasını, değişen yaşam koşullarını irdeleyerek anlatıyor... zamanında etkili ve meşhur bir ressam olan Ono emekli olmuş ve büyük evinde geçmişin hesaplaşmasını yaparak yaşamaktadır. Otuzlu yıllarda sanatını Japonya’nın genişleme politikasının hizmetine sunan ve yurtseverlik karşıtı eylemlere karşı çalışan bir komitenin danışmanlığına getirilen Ono’nun savaş sonrasında itibarı tartışmalıdır. ‘’Kenji gibileri böyle cesurca ölsünler diye oralara gönderenler bugün nerede? Tıpkı eskisi gibi hayatlarına devam ediyorlar. Amerikalıların huzurunda terbiyelerini takınıp eskisinden de iyi durumda olanların birçokları bizi felakete s

STEPHENIE MEYER - KİMYAGER

Resim
S. Meyer’den ‘’Göçebe’’ kitabını çok severek okumuştum, sonrasında vampir serisi başladı ve benim yazarla olan ilişkim bitti... açıkçası başka bir kitabını okuyacağımı düşünmüyordum ki bu ay ‘’Kimyager’’ yayımlandı, tanıtım ilgimi çekti ve okumaya koyuldum... Alex (birçok farklı takma ismi daha var), tıp fakültesi mezunu, moleküler biyoloji ve monoklonal antikorlar konusunda uzman olan çok zeki, becerikli ama antisosyal bir kadındır. Amerikan hükümetinin gizli bir birimi tarafından işe alınır, hazırladığı kimyasallarla terörist vb. suçlulardan bilgi almaktadır (açık olarak yazarsak işkencecidir). Günün birinde farkında olmadan öğrendiği bir şey, çalıştığı birimin kendisini ve ekibini öldürmek istemesine sebep olur. Tesadüf sonucu bu saldırıdan kurtulur ve 3 yıl boyunca kaçar ama peşindekiler de onu öldürmek için bir kaç teşebbüste daha bulunurlar. En sonunda o birimin başkanından bir e-posta alır ve büyük bir biyolojik tehdit nedeniyle kendisine ihtiyaçları olduğu, eski defte

TAYFUN PİRSELİMOĞLU - BERBER

Resim
Bu Pirselimoğlu’ndan okuduğum ikinci roman, ilki (Kerr) muhteşemdi, bu ondan da güzel... arka kapakta bahsedildiği üzere kara bir kitap, ben bu tür kitapları pek sevmem ve çok çok az okurum... normalde bakmadan geçmem gerekirdi ama Pirselimoğlu ismini görür görmez hemen aldım ve elimden bırakamadan da okudum, mükemmeldi... Yazarın okuduğum iki romanında da bir görünen hikaye, birde alt metin var, asıl çarpıcı olan o ikinci kısım... bu romanda distopik bir ülke kurgulanmış, faili meçhul cinayetler, orada burada patlayan bombalar, ışık hızıyla yükselen siyasiler, çok acayip geçen bir kara kış, sarı yağan kar, güve istilası gibi her türlü acayiplik var... işte tam da kıyamete beş kala ana karakterimiz, baba mesleği olan berberliğin yanı sıra kiralık katillik de (o da baba mesleğidir(!) yapmaktadır...  bu işle; ne bir davası olduğu, ne para için, ne de siyasi bir nedenden iştigal etmektedir... sadece babadan kalma bir alışkanlık (bir çeşit rutinlik) gibi devam etmektedir, bu işten ka

TARIK TUFAN - Şanzelize Düğün Salonu

Resim
Yazardan ilk okumam ve bu kitabı almama sebep olan ise ismiydi... Şanzelize Düğün Salonu inanılmaz bir ad (oksimorona benziyor biraz), mutlaka bir yerlerde bu isimde gerçek bir düğün salonu da vardır... açıkçası konunun bu düğün salonu ile daha çok ilgili olacağını düşünüyordum ama pek öyle olmadı sadece yan karakterlerden biri orada çalışıyor ve orada bir kız kaçırıyor tüm ilişki bu kadar... belki yazar ana karakterin geçmişi ve bugünü arasındaki uçurumu işaret etmek istediği için bu adı seçmiş olabilir bilemiyorum... Yazarın anlatımı, dili güzel, roman çok akıcı ilerliyor, merak hissiniz korunuyor, özellikle ilk 30-40 sayfa çok iyiydi ama kitabı bitirdiğimde bana bir şey vermediğini fark ettim... yani ee okudum da ne oldu hissinden hoşlanmıyorum ve şeyhler, müritler, tekkeler bölümleri de sinirimi zıplattı... velhasıl bu roman bana uymadı tek söyleyeceğim bu... Yazar:  Tarık Tufan Sayfa Sayısı : 292 Basım Yılı : 2015 Yayınevi : Profil "Şeyh babamın vefatınd

HERMANN HESSE - Rosshalde

Resim
Hermann Hesse’den okumak istiyordum ama bir türlü olmadı, bu kitabı yine Sevgili Eren Hanımın  ‘’Okuma Günlüğüm’’ blogunda görünce zamanı geldi diye düşündüm ve fevkalade güzel bir roman buldum... Hesse’nin 1914 yılında yazdığı, otobiyografik bir yanı ve psikolojik yönü olan Rosshalde, evlilik romanı olarak anılıyormuş... ‘’Kitaba konu olan mutsuz evliliğin tek nedeni yanlış seçim değil; sorun çok daha derinlerde, bir sanatçının ya da düşünürün evliliğe yatkın olup olmadığında. Bunun cevabını bilmiyorum, ama benim durumum kitaba alabildiğine yansıdı; burada sona eren bir şey var, umarım gerçek hayatta onunla başka türlü başa çıkabilirim.’’(Hesse’nin babasına yazdığı mektuptan) Hesse’nin de ressam olması (kitap kapağındaki resim yazara ait) ve savaş zamanı yaşadığı ağır bunalım da romana yansımış gözüküyor... Arka kapak açıklaması konuyu ayrıntılı olarak anlatıyor, hatta bu kadar çok detay verip tüm hikayeyi açık etmesine inanamadım, okuma zevkinin sihrini ortadan kaldırıyor,

KIM STANLEY ROBINSON - 2312

Resim
Amerikalı yazar Kim Stanley Robinson 1952 doğumlu olup,  lisans eğitimini San Diego Üniversitesi’nde, yüksek lisansını ise Boston Üniversitesi’nde edebiyat üzerine yapmıştır... 18 adet romanı, çok sayıda ödülü bulunan yazarın en ünlü eseri Mars Üçlemesi’ dir (Kızıl Mars/1993, Yeşil Mars/1994, Mavi Mars/1996)... bilimkurgu konusunda önemli bir yazar olmasına karşın, yayıncılık sektörümüzün neredeyse hiç ilgi göstermediği bir yazar olmuştur... 2003’de Kızıl Mars , 2010’da Science In The Capital serisinin ilk kitabı Yağmurun Kırk İşareti yayımlanmış ama her iki serinin de devamı gelmemiştir... bu kez başka bir serinin ilk kitabı 2312, İthaki tarafından ekim ayında yayımlandı, umuyorum bu bir milat olur ve çok sevdiğim bu yazarın diğer romanları da -Mars üçlemesinin kalan iki kitabından başlayarak- İthaki tarafından basılır... Bana göre Robinson en iyi bilimkurgu yazarlarının başında gelir ve dilimize çevrilen üç kitabı da severek okudum, özellikle Kızıl Mars  muhteşemdir  (yaz