ERICH KÄSTNER - Bok Yoluna Gitmek
Erich
Kästner’in (1899-1974) en önemli eseri sayılan bu romanı gördüğümde
dikkatimi çeken, sansürlenmiş-yasaklanmış-yakılmış bir kitap oluşunun yanı sıra arka
kapakta yazan ‘’1930'ların Almanya’sından 2000'ler Türkiyesi’ne dikkate değer
bir pencere açacağını düşündüğümüz’’ ibaresi oldu... ve iyi ki okumuşum
çok beğendim...
Roman
1931 yılında, hem siyasi eleştirileri hem de erotik bulunarak yayıncısı tarafından isminden başlayarak sansürlenerek ‘’Fabian.
Bir Ahlakçının Hikâyesi’’ olarak orjinalinden çok farklı bir metinle
yayımlanmış... 1933’de yakılmış, savaş sonrasında 1946 ve 1950’de yazarın
kendisinin yazdığı önsözle ve küçük rötuşlarla yayımlanmış, 1959 ve 1969’da
yine yazar tarafından düzenlenip basılmış ve sonunda orjinal ilk metnin nasıl
olduğu kimse tarafından bilinemiyor noktasına gelinmiş... orjinal metnin el
yazması korunuyormuş, 2013 yılında yazarın ilk yazdığı şekliyle ve
ısrarla savunduğu isimle özel baskı olarak yayımlanmış bizde de bu baskı esas
alınmış... kitabın sonunda benim özetlemeye çalıştığım bu serüven çok detaylı
olarak (yaklaşık 70 sayfa) editör
notları olarak yer alıyor...
‘’Büyük işsizlik, ekonomik buhranı takip eden
ruhsal depresyon, tereddüt nedir bilmeyen partilerin faaliyetleri, kendini
uyuşturma bağımlılığı, bunlar yaklaşan krizin fırtına öncesi işaretleriydi. Fırtına
öncesi sessizlik, yani kalplerin salgın halinde tutukluk yapması dahi eksik
değildi. Bazıları fırtınaya ve sessizliğe karşı durmaya çalıştı. Yana itildiler.
Onların yerine, millete kocakarı ilaçlarını ve kesin çözümlerini empoze eden
lunapark çığırtkanlarına ve savaş tamtamlarına kulak verildi. Onların peşinden
gidildi ve uçurumdan aşağı, şu anda yarı canlı yarı ölü halde bulunduğumuz
çukura atlandı.’’(Erich Kästner 1946 önsöz syf:230) işte
böyle bir ortamda roman kahramanı Fabian (ki yazarla çok fazla benzeşiyor)
edebiyat eğitimi almasına rağmen bir reklam firmasında oldukça düşük ücretle
reklam spotları yazmaktadır, beklemediği bir zamanda işten kovulur, en sevdiği
arkadaşı intihar eder, gönül ilişkilerinde istemediği şeyler yaşar ve hikaye
devam eder....
Roman çok akıcı, çok
keyifliydi, ‘’Heinrich Mann, Fabian’ın onda ‘’samimi bir duygudaşlık uyandırdığı’’ndan hikayenin ‘’duygusallığa düşmeden duygusallaştırdığı’’ndan ve romanın ‘’tüm sarsıcılığına
karşın okura keyif verdiği’’nden bahseder’’ (syf:290) çeviri mükemmeldi (yayınevi çevirmenin özgeçmişini kitaba neden
eklememiş bilemiyorum ama büyük eksiklik) ben çok beğendim kaçırmayın derim...
Çevirmen : Suzan
Geridönmez
Sayfa Sayısı : 302
Basım Yılı : 2016
Yayınevi : Sel
"Çöküş ve ahlaki çürümeye karşı, devlet ve ailede namus ve disiplin için; Heinrich Mann, Ernst Glaeser ve Erich Kästner´in yazdıklarını ateşe veriyorum."
10 Mayıs 1933'de Berlin Opera Meydanı bu sözlerle yankılanırken, Kästner kenarda, kitaplarının genç Naziler tarafından yakılışını izliyordu.
Kästner'i faşist histerinin hedef tahtasına oturtan eserlerinin arasında Bok Yoluna Gitmek de vardı. Almanya'daki politik ve ahlaki çöküşü eleştiren ve yükselen Nasyonal Sosyalist tehlikeye karşı insanları harekete geçmeye çağıran roman, uyarıcısı olduğu yozlaşmanın hışmına uğramıştı. Üstelik ikinci kez! İlk yayımlandığı sırada, Naziler henüz iktidarda bile değilken ağır bir sansüre uğrayan kitap, bu kez tamamen yasaklanıp ateşe mahkûm edilmişti.
Elinizdeki edisyon, bu önemli eserin, yayınlanışından yıllar sonra, Sven Hanuschek'in yoğun mesaisi ve değerli editörlük notlarıyla titizlikle hazırlanan sansürsüz tam metnidir. 1930'ların Almanyası'ndan 2000'ler Türkiyesi'ne dikkate değer bir pencere açacağını düşündüğümüz Bok Yoluna Gitmek (Der Gang vor die Hunde), politik ve ahlaki yozlaşmanın sonuçlarıyla erken bir yüzleşme şansı veriyor...
ERICH KÄSTNER, Şair, yazar, tiyatro eleştirmeni ve
senarist. 1899’da Dresden de doğdu. 1917’de orduya alındı. Ona bir kalp
rahatsızlığına da mal olan, sert ve acımasız ordu eğitimi ve sürmekte olan
dünya savaşının dehşeti, antimilitarist ve pasifist kimliğinin temeli oldu.
Savaş sonrası, Leipzig Üniversitesi’nde Alman dili ve edebiyatı, tarih, felsefe
ve tiyatro tarihi okudu. ‘’Bok Yoluna Gitmek (Der Gang
vor die Hunde) ’’ romanı ise
sansürlenerek, farklı bir isimle (Fabian. Bir Ahlakçının Hikâyesi) 1931’de
yayımlandı.
Nasyonal Sosyalist tehdide karşı, solu birliğe
çağıran; Dringender Appell für die Einheit / “Birlik İçin Acil Çağrı”
bildirisinin imzacılarından oldu. Nazi iktidarı döneminde kitapları yakıldı,
yazması yasaklandı, Gestapo tarafından sorgulandı. Georg Büchner Ödülü, Hans
Christian Andersen Ödülü, Lewis Carroll Ödülü, Lessing Büyük Alman Edebiyat
Ödülü gibi pek çok ödüle de layık görülen yazar, 1974’deki ölümüne dek üretmeye
ve savaş karşıtı harekete destek vermeye devam etti.
Çok merak ettim bu kitabı .
YanıtlaSilUmarım punto çok küçük değildir.
Sevgiyle kalın .:)
Hayır küçük puntolu değil, Gözyaşı Konağı ile aynı diye hatırlıyorum. Sevgiler:)
SilAaa süper teşekkürler .:)
SilKitap Sesleri, ben teşekkür ederim:)
Silduymadım. okunurmuş evet. sel de çok severim :)
YanıtlaSilİyi okumalar o zaman:) sevgiler:)
SilKitapçıda incelemiştim bu kitabı, diğer gidişimde direk alayım :))
YanıtlaSilKağıt Salıncak umarım seversiniz:) sevgiler:)
Silbaksanaaa, "olasılıksız" yorumlarında sevda şahin yorumu. sence, bu romanı ve yazarı türkler neden çok seviyor? o yorumlarda söleseneee bişi düşünebildiyseen :)
YanıtlaSilBlogunuza yazdım:)
Silokudum ivit :)
Silson yazıma bi baksan yaaaa amaa :)
YanıtlaSilBaktım:) Jodi Picoult iyi seçim:)
Silyine not aldım :D
YanıtlaSil:)) teşekkürler
Silbaktın mı kiii son zamanlarda yazdığım romanlaraa :) john fante öğütlerim. bi de bi yeni yazarımız var. ceyda kılınç. :)
YanıtlaSilHepsine baktım, John Fante iyiydi haklısınız bir ara bakacağım ama Ceyda Kılınç konusunda tereddütlerim var... son zamanlarda yeni çıkan Türk yazarlarda çok fazla sükutu hayala uğradım, hiç beğenmiyorum çok eleştiriyorum o yüzden de cesaret edemiyorum... tabii bahsettiğiniz kişi çok iyi olabilir bilemiyorum benimkisi öyle bir his sadece:)
Silfanteyi sırayla okumalı. ceyda kılınç hafif yazıyor popüler edebiyat. ben popüler edebiyattan yana değilim, saf edebiyattan yanayım ama nerdeyse gecede bir kitap bitiriyom bu nedenle ne bulursam okuyom ama tabisi gözdelerim var o ayrı :) ceyda da o zaman kesmez seni :) bu arada, ben de bi türlü hasan ali toptaş'a başlayamadım ki başlarsam çok sevcedğimi de biliyom işte :) yaşasın kitaplar :)
SilPopüler veya hafif kitapları ben de bir gecede bitiriyorum hatta öyle okuduklarımın bir kısmını hiç yazmıyorum bile... sadece çok iyi çıkarsa veya çok kötü çıkarsa buraya yazıyorum...
SilToptaş konusunda bende aynı durumdayım. Gölgesizler romanını aldım epey oldu ama nedense elim gitmiyor ama okuyacağım vakti gelince:) ve evet yaşasın kitaplar:))
çok ilgimi çekti bu kitap! zavallı kitabın başına gelmeyen kalmamış, e tabi bu da okumamız için daha cazip kılıyor kitabı:))
YanıtlaSilKitabın ilk yayımlandığı dönem hakikaten çok ilginç, dönem bilinerek okunursa daha iyi anlaşılıyor... o dönemi çok iyi anlatan Anna Funder'in Herşeyimle Ben romanını daha önce okuduğum için bu romanın başına gelenleri anlamak kolay oldu... iyi okumalar olsun:)
SilKitabı çok beğendim günümüze de cekersek o yaşanmışlıkları sanki bizi anlatıyor çoğumuz hangi alanda ve yerde olursak olalım BOK YOLUNA GİTMİYOR MUYUZ...okumanızı tavsiye ederim.
YanıtlaSilGüzel kitaptı, yorum için teşekkürler.
Sil