LARS SAABYE CHRISTENSEN - Üvey Kardeş

Bu kitaba sıra geldiğinde; Norveçli yazarları seviyorum, konu güzel görünüyor, kalın bir kitap üstelik (tam istediğim gibi), içine dalıp uzun uzun okurum ne güzel, diye düşündüm... ''ne dilediğine dikkat et, gerçekleşebilir'' diye bir laf var bilirsiniz, tam da öyle oldu... üç haftadır uğraşıyorum bitmedi bitmedi bir türlü, roman kabusum oldu resmen... hatta bu ay içinde bitirmekten umudumu kesmiştim ama azıcık hileyle (400. sayfadan sonra atlaya atlaya okudum) sonuna ulaştım nihayet... bu arada atlaya atlaya okunabiliyor hiç kopukluk olmuyor konuyu fevkalade iyi bir şekilde takip edebiliyorsunuz, çünkü hep aynı mutsuzluk anlatılıyor (hani olur da benim gibi sıkılıp bu yöntemle okumak isterseniz diye bunu da yazayım)...

Yazar bu kitapla 3 tane filan ödül almış ama bana hiç uymadı, ilk sayfalardan itibaren elime her aldığımda 3-5 sayfadan fazla okuyamadım... kısa kısa öyküler gibi yazılmıştı biraz ondan, biraz da karakterlerinin çok çok mutsuz ve arızalı hallerinden daral geldiğinden sevemedim... ayrıca bu kadar uzun zamana okuyunca alternatif maliyeti çok yüksek oldu ve buna da sinir oldum... özetle sevmediğim, verimsiz bir okuma oldu... 

Not: Ben kendi okuyamama maceramı anlatmaktan konuya dair pek bir şey yazmadığımı gelen yorumlar sayesinde fark ettim... bugün (29.01.2021) kısa bir ilave yazmak istedim... hikayedeki kişiler şöyle;

Büyük anneanne (İhtiyar): sessiz film zamanında Danimarka'da film yıldızıymış, sevdiği adam (kızının babası) Grönland'a gidip orada donarak ölmüş, İhtiyar da Norveç'e gelerek kızını büyütmüş... hem Danimarka /Norveç ikilemi hem de eşinin kaybı ile yaşıyor...

Anneanne (Boletta): Postanede telefon santralinde çalışıyor, kızının babası ile ilgili bir gizem var, tek başına bir kız büyütmek, sonrasında da hem kendi alkol sorunları hem de kızının ailesinin sorunları arasında kalıyor...

Anne (Vera): Çok güzel bir kadın, 20 yaşındayken tecavüze uğruyor, hamile kalıyor ve doğuruyor... daha sonra bir evlilik ve bir çocuk daha yapıyor ama hep mutsuz bir kadın...

Baba (Arnold Nilsen): Kuzey Norveç'te bir adada doğuyor, çok kısa boylu ve zayıf bir çocuk, o sert iklimin şartlarına uymuyor, herkesin alay konusu oluyor... çocukken el parmaklarından birini kaybediyor, biraz büyüyünce adadan kaçıp, ülkeden ülkeye dolaşıyor, ne iş yaptığı belirsiz... savaş sırasında bir parmağı eksik elinin bütünüyle deforme olduğunu söylüyor, sürekli eldivenle dolaşmak zorunda kalıyor... bu el konusu tüm roman boyunca diğer olaylara işaret ediyor veya bağlanıyor burada da bir gizem var... Vera ile evlendikten sonra ailenin hayatlarına girip çıkıyor, kimse ne yaptığını veya kim olduğunu çözemiyor...

İlk Çocuk (Fred): Hem bir tecavüz sonucu doğması hem de disleksi gibi bir probleminin olması sonucunda huzursuz, ne yaptığı bilinemeyen, travmadan travmaya savrulan bir çocuk...

İkinci Çocuk (Barnum): Romanın anlatıcısı... babası tarafından komik bir isim konulan, çok zeki, hayaller kuran, sorunlu ailesinin içinde kaybolmuş bir çocuk... o da babası gibi çok kısa boylu ve hem ismi hem de boyu nedeniyle okuldaki çocukların itip kaktığı biri... kısa boy ve alkol sorunları tüm olağanüstü özelliklerinin önüne geçen bir yetişkin oluyor...

Barnum'un arkadaşları:

Peder: çok şişman bir çocuk, onun ailesi de ayrı sorunlu...

Vivian: çok güzel bir kız ama onun ailesi de çok sorunlu...

Mahallelinin de hepsi birbirinden sorunlu, neredeyse normal, sıradan bir kişi bile yok, hepsinin yıllara yayılmış hayatlarını okuyoruz... 

Yazar: Lars Saabye Christensen

Çevirmen: Deniz Canefe

Özgün Adı: Halvbroren

Sayfa Sayısı: 700

Basım Yılı: 2015

Yayınevi: Aylak Adam

2. Dünya Savaşı'nın sonunda yirmi yaşındaki Vera bilinmeyen bir saldırgan tarafından vahşice tecavüze uğrar. Bu tecavüz sonucu dünyaya gözlerini açan Fred ileride yetenekli bir boksör olacaktır. Vera'nın küçük oğlu Barnum tarafından anlatılan Üvey Kardeş, Barnum ile Fred'in özel ve tuhaf ilişkisine odaklanırken, iki kardeşin aralarındaki rekabeti, bağımlılığı ve sevgiyi gözler önüne seriyor. İnce bir detaycılıkla işlenmiş karakterlerle dolu bu ödüllü roman Norveç edebiyatını yakından tanımak isteyenler için bulunmaz bir fırsat.


"Ertesi gün Arnold denize açılıyor. Aurora ilkin karşı çıkıyor ama babası diretiyor. Oğlanın sertleştirilmesi gerek. Çocuk sağ kalmayı öğrenecek. Başka bir düşünceye yer yok. Bu yalın, aydınlık ve güzel. Her şey buna bağlı."

Lars Saabye Christensen: 1953 Oslo doğumlu, Norveçli / Danimarkalı bir yazardır. Oslo'nun Skillebekk semtinde büyüdü, ancak uzun yıllar Kuzey Norveç'te Sortland'de yaşadı, her iki yer de çalışmalarında önemli bir rol oynamaktadır. Saabye Christensen üniversitede edebiyat, Norveççe ve sanat tarihi okudu. Çok sayıda şiir, oyun ve birkaç film senaryosu yazmıştır, ancak en çok romancı olarak bilinmektedir. Oslo'nun üniversite bölgesi Blindern'de yaşamaktadır.

Yorumlar

  1. aman aman hem zor demekki hem de mutsuzluk, kalsııın hihihi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitabı severseniz okuması zor olmazda bana uymadı işte ve şu sıralar ekstra mutsuzluk çekilir şey değil:) Sevgiler.

      Sil
  2. Bazı kitaplar maalesef öyle :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet her romanı seveceğiz diye bir kural yok:) teşekkürler

      Sil
  3. ben de sevmeye başladım kuzey ülke yazarlarını. ama bu yazarı hiç okumadım.
    uzun da bir kitapmış, eğer sıkıcı oluyorsa hiç bitmiyor insanın elinde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben çok sayıda kuzey yazarının ikişer üçer kitabını okudum şu ana kadar zorlandığım hiç olmamıştı (bir tek Erlend Loe'nun devam kitabını sevmemiştim) onun için bana çok şaşırtıcı geldi. Öykü öykü gitmesi de etkili oldu sanıyorum ama okunacaksa bile iyi bir gününüzde okumakta fayda var:) Teşekkürler, sevgiler

      Sil
  4. Severim bende Kuzeyli yazarları. 😊
    İlerlemeyen kitap hele de sayfa sayısıda fazla ise zor ve sıkıcı.
    Selamlar, sevgiler 🌸

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kuzeylileri seven çok kişiyiz ne güzel:) arada böyle ters çıktığı da oluyor ama genel olarak iyiler. Sevgi benden:)

      Sil
  5. Kuzeylileri ben de seviyorum ama.mutsuz karakter istemiyorum ya :) biz kendimiz yeterince mutlu değilken

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okumak için doğru zamanı seçmek gerekiyor kesinlikle. Teşekkürler, sevgiler:)

      Sil
  6. II. Dünya Savaşı günlerinde eksende yaşananları ilgiyle okurum belki beni cezbedebilir. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Savaş bittiği için kutlama yapılan günde başlıyor, Vera'nın başına gelen anlatılıyor ve savaş ve sonrası ile ilgili şeyler, kitabın başındaki sayfalarda kalıyor. Tabii ki zaman ilerliyor bunu sadece ailenin hayatında olanlardan okuyoruz. Arka kapak biraz ilgiyi çekmek üzerine yazılmış, mesela ''Fred ileride yetenekli bir boksör olacaktır.'' cümlesi de doğru değil, boksör olmak için çalışıyor aslında. Sonuçta okuyun tabii, çok seveceğiniz bir kitap olabilir. Teşekkürler.

      Sil
  7. Fazla detay bazen sıkıyor, yorumunuz aydınlatıcı, teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısınız:) teşekkür ediyorum, sevgiler:)

      Sil
  8. kabus gibiymiş gerçekten, kapaktaki kum torbası aslında ip ucu veriyor sanki yaşanacak iç sıkıntısıyla ilgili:D keyifli okumalar Gül Hanım.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kum torbası fikri çok iyi Eren Hanım hiç aklıma gelmemişti:) size de keyifli okumalar, sevgiler:)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

STEFAN ZWEIG - İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH