MICHEL ZÉVACO - PARDAYANLAR

 PARDAYANLAR 1

Michel Zevaco 1860 yılında Korsika adasının Ajaccio kentinde dünyaya gelmiştir. Edebiyat Fakültesi’nde okurken yıldız bir öğrenci olan Zevaco, daha sonra Viyana’daki Isere Koleji’nde retorik (güzel söz söyleme sanatı) profesörü olmuştur. Fakat, dönemin hükümeti kendisini ilerici düşüncelerinden dolayı görevden uzaklaştırınca Zevaco’nun profesörlük yaşamı çok kısa sürmüştür. Bunun üzerine Paris’e giden Zevaco, L’Egalite'nin yazı işleri müdürü olarak çalışmaya başlar. 1890 yılından başlayarak daha çok Polemik Adamı niteliğiyle ün yapan Zevaco, zamanın devlet yöneticileriyle giriştiği mücadeleler sonucunda Saint-Pelagie siyasi mahkûmlar hapishanesinde bir süre yatar. L’Egalite kapanınca, Zevaco Coirrier Français'in sanat ve edebiyat eleştirmeni olur. Kırk yaşına ulaşan Zevaco, tarihi yazılar yazmaya başlar ve asıl ününe 1900 yılında tefrika olarak yayımlamaya başladığı Pardayanlar Serisi ile ulaşır. Bir süre sonra Le Matin gazetesinde genç Jean-Paul Sartre, yazılar arasında Şövalye de Pardaillan’ı bulur ve dönemin editörlerinden biri Pardaillan hikâyelerini ciltler halinde toplayarak o günden bu yana ilgi çekmeye başlayan 10 ciltlik Pardaillan serisini yayımlar. Michel Zevaco’nun olgunluk çağının en verimli yıllarında yazdığı yapıtları on sekiz yıllık bir döneme yayılmaktadır ve tam otuz adettir. Michel Zevaco, en verimli çağında, 8 Ağustos 1918 yılında 58 yaşındayken ölmüştür. (Vikipedi)

Yukarıda özgeçmişini gördüğünüz Michel Zévaco'nun Pardayanlar Serisi Ülkemizde ilk kez 1910’da Arap harfleriyle, 1940’ta mevcut alfabemizle basılmıştır... bende Dedalus tarafından yayımlanan bu son baskı ile bu ünlü yazar ve eserden haberdar oldum... seri 1553 tarihinde başlıyor ve takip eden yüz yılda Fransa tarihindeki olayları anlatıyormuş, bu ilk kitapta 1553 tarihinden itibaren 19-20 yıllık dönemde ortaya çıkan kraliyet mücadeleleri/entrikaları, din savaşları, gücü elinde tutmaya çalışan soylular/ana kraliçeler vs. tarihi olayları anlatıyor... kurgu olarak da baba-oğul Pardayanların maceraları çerçevesinde bir hikayeyi okumaya devam ediyoruz...

Kitap çok çok minik puntolarla basılmıştı gözlük filan hak getire neredeyse büyüteçle okuyacaktım, bu kalın kitabı bitirene kadar neler çektim anlatamam... (sonraki baskılar için bu soruna bir çözüm bulunması yayınevine duyurulur)..

Bu tip romanları sevmeme rağmen -çözemediğim bir nedenden- olması gerekenden uzun bir sürede okudum, zaman zaman tarihi kısımlardan biraz sıkıldım ama sonuçta romanı beğendim, baba-oğul Pardayanlar çok sempatikti, onları çok sevdim, tarihi romanları seviyorsanız okuyun derim...


Yazar: Michel Zévaco

Çevirmen: Murat Sertoğlu

Özgün Adı: Les Pardaillan

Sayfa Sayısı: 582

Basım Yılı: 2021

Yayınevi: Dedalus


“Ne darağaçlarına çevrilecek bir ormanım, ne fena niyetlerimi dindirecek bir köyüm, ne zindanlı bir şatom, ne de bana yaltaklanacak, dalkavukluk yapacak adamlarım, muhafızlarım var. Bu bakıma ve bu ölçüye göre ben büyük bir senyör sayılmam. Fakat insanlık ve şeref bakımından aramızda hiçbir fark olmadığına inanıyorum. Tıpkı kılıçlarımız arasında fark olmadığı gibi.”

Yıl 1553.

Dışarıdaki savaşlardan çok, içerideki entrikalarla boğuşan Fransa diken üstündedir. Üstelik Protestanlarla Katolikler arasındaki mezhep savaşı cephelerden taşmış Paris sokaklarına dek ulaşmıştır. Bu hengamede, aşklarını yaşayamadan ayrı düşen François de Montmorency ile Jeanne de Piennes’in başına gelen korkunç bir olay, bundan 16 yıl sonra bambaşka nefretleri, bambaşka sevgileri ve bambaşka maceraları beraberinde getirir.

Bu maceranın merkezinde ise baba-oğul Pardaillanlar vardır. Pardaillanlar kahramanlıklarıyla nam salan, kazandıkları parayı sürekli dağıttıklarından ötürü eski püskü kıyafetlerle gezinen, yazın susuzluğa, kışın açlığa talim eden iki gezgin şövalyedir. Ancak yeri geldiğinde yemeğin en iyisini yemeği, kızların en güzeline sevdalanmayı da bilen bu iki şövalye, aşk ve dostluk için canlarını tehlikeye atmaktan çekinmezler.

Michel Zévaco’nun 1900’de tefrika şeklinde yayınlamaya başladığı, Sartre’ın keşfi ve teşvikiyle bir efsaneye dönüşen Pardayanlar serisi, gözden geçirilmiş eksiksiz çevirisiyle yeniden okurlarının karşısında.

Yorumlar

  1. Günaydın 🎊
    Çok severim tarihi romanları. Dedalus Yay
    Genel de hoş kitaplar basıyor. Tek düşündürücü tarafı, puntolarin küçük olması 🙈
    Selamlar, sevgiler 🌸

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bu kitaba kadar küçük puntodan hiç şikayet etmedim ama bu zorlayıcıydı. Şu ana kadar Dedalus'tan okuduğum kitaplarda yazarlar hep kayda değerdi, edebi kitaplardı o yönden memnunum. Teşekkürler, sevgiler:)

      Sil
  2. İlginç görünüyor. Kitabın kalın olup bir de küçük puntolarla basılması düşündürdü. Küçük ve iç içe geçmiş yazıları okumayı hiç sevmem. Sonraki baskılarında düzelir umarım. Tanıtım için teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yakın gözlük zorunluluğu olmadan önce küçük yazıları çok severdim, gözlük kullanmaya başladıktan sonrada çok şikayet etmedim, bu kitap ilk oldu. Bu ekonomik koşullarda çok az kitap basılıyor zaten düzeltilmesi biraz zor gözüküyor ama yine de isteyelim:)) teşekkürler, sevgiler:)

      Sil
  3. pardayanlar serisinin tümünü okudum, galiba 10-11 tane idi, dedemin kitaplığında, bu baskıyı okumadım, 1960'larda basılanları okudum, rengarenk kapaklı, nette görebilirsin, çok güzel kapakları :) çok severim, böyle eski roman serilerinden bir de nefis şey var, rokambol (ponson du terrail), sahaflarda var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa ne güzel dedenizin kitaplığından okumak, umarım torunlarımda (olduğunda yani:)) benim kitaplarımı okurlar:) Bu seri birkaç kez basılmış aslında ama ben yeni görüyorum çok utandım:) Neyse bir yerden yakalamakta bir şey sonuçta. Keyifli okumalar, sevgiler:)

      Sil
    2. pardayanlar evet daha yeni baskıları da var, biraz üç silahşörler gibi, rokambol da çokzel, böyle eski seriler, o zamanlar her hafta yayınlanırmış, abd de olanları 1 sent filan, o yüzden o zaman bunlara ucuz roman diyorlar, arsen lüpen, mike hammer ve özellikle fantoma serisi nefis nefis, sahaflarda var, fantoma, suç serisi :) bu arada oiimpiyatlarda kötü şeyler oluyormuş, su baskınları, işkenceler filan :)

      Sil
    3. Evet evet üç silahşörler gibi. Sahaftan kitap alamıyorum illa gıcır gıcır olması lazım:)) Tabii sahafta çok değerli kitaplar bulunabilir ama benimki de böyle bir takıntı işte:) olimpiyatla ilgili yazdıklarınızı hiç duymadım gerçek mi?

      Sil
  4. Tarihçi E. S. Gürkan'dan duymuştum kitabı. Dedalus iyidir ama puntolar beni de düşündürdü açıkçası, gecenlerde göz doktoru yakın gözlüğü takıyor musunuz diye sordu, hayir dedim ama yüzunden anladığım yakında başlarsınız diyordu:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar gecikseniz de en nihayetinde gözlüğe başlanıyor:) İlk gözlüğü aldığınızda okuyun o zaman birden bire her şey netleşiyor:) teşekkür ediyorum yorumunuza, sevgiler:)

      Sil
  5. hakkında daha önce duymuştum yiine sanırım ama okuyamadım hala

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zamanı gelecektir nasılsa:) Teşekkürler.

      Sil
  6. Önemli ve ilginç bir seriye benziyor Gül Hanım yalnız cüssesi ve puntosu beni korkuttu:)) elinize sağlık sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başka kitaplara diyelim o zaman:) Keyifli okumalar Eren Hanım, sevgiler:)

      Sil
  7. duymuştum seriyi, sizin perspektifinizden bir bilgi almış oldum, teşekkür ederim:)
    emeklerinize sağlık, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  8. son yazımdaki seven seconds adlı dizi çok heyecanlı, amerikan suç, polisiye, hukuk, mahkeme, ırkçılık dizisi :)

    YanıtlaSil
  9. Merak ettiğim kitaplardan. Birkaç defa kitap gruplarda gördüğünde bir ara deneyeyim demiştim. Merak ettiğim bir seri olduğu için de yazınızı ve yorumunuzu ilgiyle okudum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım kitabı okuduğunuzda seversiniz. Yorum için teşekkür ediyorum.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

STEFAN ZWEIG - İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH