TAHİR MUSA CEYLAN - Kızböcekleri
Yılın
sonuna yaklaştıkça favori yazarlarımın kitapları peşi sıra yayımlanmaya
başladı... Ishiguro, Murakami, Kaymaz derken Tahir Musa Ceylan’ın da yeni
romanı çıktı... bende mutlu mesut sırayla okumaya koyuldum... geriye bir tek
Murakami kaldı onu da yakında okuyacağım...
Böyle
bir benzetme yapmak ne kadar doğru bilmiyorum ama ben Ceylan’ın ilk romanını
okuduğum günden beri Türkiye’nin Murakami’si olduğunu düşünüyorum... hem
tarzını hem de hikayelerini benzetiyorum, en azından bende uyandırdıkları his
aynı; tek kelimeyle MUHTEŞEM...
Gelelim
bu romana; Bektaş, iki ablası ve annesi ile büyümüş, halihazırda yalnız yaşayan, temizlik ve birçok konuda takıntıları ve evhamları olan bir öğretmen...
takıntıları bir yana bırakıldığında öğrencilerine düşkün, işini en iyi şekilde
yapmaya çalışan, düzgün, iyi bir insan... ama ne yaparsa yapsın o bir kaybeden
veya tutunamayan bir insan... her şekilde toplumda kabul görmüyor, bir şeyi
yapsa da yapmasa da kabahat hep üstüne kalıyor... romanın başında Bektaş’ı tanıyor toplumun ona
bakışını, onun da insanları anlamaya çalışmasını okuyoruz... insanlarla
ilişkilerine bir çözüm bulmaya çalışıyor ama doluya koyuyor almıyor, boşa
koyuyor dolmuyor... zaten yalnız
olmaktan yana pek fazla bir şikayeti yok ama insansız da yaşanmıyor bir şekilde
ilişkilerini yürütmesi gerek... konu böyle ağır ağır başlıyor ve sonra
inanılmaz bir hikayeye dönüşüyor... tüm Ceylan kitapları gibi buna da bayıldım...
insanı didik didik inceleyen bir romandı... zaman zaman kasvetli ve üzücü
oluyor, zaman zaman da kahkaha atmanıza sebep oluyor...
İnsan
türünün cinsiyete bakılmaksızın kötü olduğunu ben de düşünüyorum ama yazar bu romanda kadınlara –romanın
isminden başlayarak- biraz haksızlık yapıyor gibi geldi bana (sonunda
toparlamaya çalışsa bile)... Son söz olarak; çok güzel bir roman kaçırmayın mutlaka okuyun diyorum...
Sayfa
Sayısı : 260
Basım
Yılı : 2014
Yayınevi
: Doğan Kitap
Kadınlar yırtıcı hayvan misali, adamlar ise korka korka ölüme giden sürüler…
Kızböcekleri gündelik dilin yavanlığına dilin sonsuz olasılıklarıyla başkaldıran bir metin.
Bir ayrıkotunun; düzenin dişlileri arasında hayatta kalma uğraşı veren bir “tutunamayan”ın; erkeğin kadınla imtihanını sorgulayan Bektaş Toztoprak’ın romanı.
Maalesef Murakam in henüz bir eserini okumadım. Bu yazarı da ilk defa senden duyuyorum. Derim ya hep sayende bir çok yazarın varlığından haberim oldu. Bunu da okuma listeme almam lazım. Sevgiler canım.
YanıtlaSilBu benim sıkı takip ettiğim psikiyatrist yazarlardan.. bir tanesi hariç tüm romanlarını okudum... Murakami'ye benzetmem daha çok tarzı yüzünden... oldukça farklı yazıyor özellikle benim çok sevdiğim ''Kestane Kıranında Kadınlar'' ve onun devamı ''Elli Yıl Sonra Kül''de bu tarz daha belirgindi...
SilMurakami okuyacaksan da ''Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında'' romanıyla başla... hem yazarın tarzını güzel yansıtır hem de belirgin bir hikayesi vardır, hoş bir romandır seversen diğerlerinden devam edersin... sevgilerr
Tamamdır. Senin tavsiyene göre sıralama yapacağım.
YanıtlaSilmurakami , okudum fakat ben de inanılmaz muhteşem etkisi yaratöadı , bunu 2 kitabını okuyup söylemek erken belki de ve fakat yerli murakami , ilginç , bakılır...
YanıtlaSilAslında karar vermek için 2 kitap yeterli diye düşünüyorum... her yazar her birimizde farklı tatlar bırakıyor doğal olarak :) Benim benzetmemi bir kenara bırakın ama Ceylan'ın tarzı hakikaten özgündür o nedenle denemekte fayda var...
Sil