ALAIN-FOURNIER - ADSIZ ÜLKE
Bu kitabı yıllar önce Can Yayınlarından alışveriş yaparken hediye etmişlerdi... yazar çok genç yaşta ölmüş, 1913 yılında yayımladığı bu romanda tek kitabı ve klasikler içinde yer alıyor... Özdemir İnce romanın sunuş yazısında ’'Elinizdeki roman, yalın, süssüz, içten, durgun su gibi saydam ve sanki biraz daha ‘çocuksu’ bir yapıt. (...) Ama Adsız Ülke’ye girdikçe kahramanlarıyla ortak yanlarımız belirmeye, özlem ve düşlerimiz örtüşmeye başlayınca olağanüstü bir yapıtla karşı karşıya olduğumuzu kavramaya başlarız.’’ diyor...
Yazar kendi çocukluğunu, okul hayatını, aile fertlerini, aşık olduğu kızı, karakterleri üzerine işleyerek bir hikaye oluşturmuş... lise çağlarında bir okulda eğitim gören delikanlılardan biri (Meaulnes) bir yolcuyu karşılamaya giderken kaybolur ve bilmediği bir yerde bir malikaneye rastlar, orada bir nişan kutlaması yapılmaktadır, o da kalabalığa karışır bir iki günü onlarla geçirir, o sırada damadın kız kardeşini (Yvonne) görür ve hoşlanır, fakat nişan bozulur (gelin vazgeçer), damat evi terk eder, davetliler de yavaş yavaş ayrılmaya başlarlar ve Meaulnes’i de bulunduğu kasabaya konuklardan biri arabasıyla bırakır... sonraki günlerde Meaulnes’in tek amacı yeniden o malikaneyi bulmak (kaybolduğu için yolu tam çıkaramamaktadır), Yvonne’na açılmak ve büyük üzüntüsüne şahit olduğu damadı nişanlısı ile barıştırmak için çalışmak olur... bu konuda ona yardım eden arkadaşı François’nın ağzından tüm hikaye anlatılır...
Konu bu minvalde devam ediyor ama romanın bana hissettirdiği çocuksuluk bölümünde kaldı daha ötesine geçemedi maalesef, bir türlü o olağanüstü yapıtı göremedim... sürükleyiciliği iyi, dostluğa, arkadaşlığa önem veren bir konusu var, bana uymadı ama sonuçta klasik bir eser deneyebilirsiniz...
Alain-Fournier (1886-1914) daha 28 yaşındayken, cephede vurularak öldü. Koca Meaulnes (Le Grand Meaulnes), onun yayınlanmış tek romanı.
Ünlü Fransız düşünürü Marcel Arland, Koca Meaulnes, çağdaş edebiyatın belki de ilk ve biricik klasik kitabıdır diyor.
Benim sanat ve edebiyat ilkem, çocukluktur diyen Alain-Fournier, bu ilk ve tek romanında, gerçek yaşamında karşılaşıp aşık olduğu, bir daha göremediği, ama bir türlü unutamadığı uzun boylu sarışın bir kızı, gerçekten çocuksu bir dünya içinde canlandırır.
Yazar, uzun bir şiiri andıran bu romanını sarsıcı bir yalınlıkla yazmaya büyük özen göstermişti. İnsanı insan yapan, özüne ilişkin ne varsa, bu romanda korunmuştur: sevgi gibi, arkadaşlık gibi, dostluk duygusu, dayanışma, özveri, sevecenlik gibi. Bu erdemler, insanın, insanlık tarihinin kirleri pasları altında kalsalar bile, bizim onları bulundukları yerden çıkarmamız gereken, baş köşeye oturtmamız gereken değerler. Bu kitapta işte bunlar var. Alain-Fournier'in yapıtının zenginliği, büyüklüğü, ölümsüzlüğü, insanın yalın varlığını, onun gerçek duygularını sergilerken, zaman zaman düş ortamına kaysa bile, gerçekliğinden kaynaklanmaktadır.
Bir zamanlar Ataç'ın Adsız Köşk adıyla çevirdiği bu romanı, Özdemir İnce'nin çevirisiyle ve Adsız Ülke adıyla sunuyoruz.
merabaaa. iyisiniz di miiii. görüşürüz ki yineee. furnie de bilip de okumadığım bi yazar. okurum bi ara :)
YanıtlaSilMerhaba, iyiyim... yorum için teşekkürler :))
SilBana konu ilginç geldi. Okumak isterim, aklımda olsun. Teşekkürler:)
YanıtlaSilÇok ünlü bir kitap keyifli okumalar, teşekkürler:)
Sil