Korku-gerilim-polisiye
ilgi alanıma pek girmez o yüzden bu türden çok az okurum dolayısıyla da bu
yazarla hiç tanışmamıştım, kitabı da indirimliler arasından konusu cazip
geldiği için almış ama kitaplıkta unutmuştum... bu sefer hangisini okuyayım diye
düşünürken direkt Gaia Teorisine elim gitti... ve bu senenin başından beri
okuduğum romanlarda süregiden karamsar tabloya bir taş daha eklenmiş oldu...
Gelelim kitaba; konu, İngiliz bilim adamı James Lovelock(1919-) ve Amerikalı
mikrobiyolojist Lynn Margulis’in(1938-) ortaya koyduğu Gaia Hipotezi üzerine
konumlandırılmış...
Gaia
Hipotezi, biyosferin ve yerkürenin fiziki bileşenleri sayılan atmosfer, buzullar, vb.
karmaşık bir karşılıklı etkileşim sistemi içinde bir araya gelerek bir bütünlük
oluşturduğunu ileri süren ekolojik bir kuram ya da hipotezdir. Hipotez sıklıkla,
yerkürenin tek bir organizma gibi göründüğü/davrandığı (olduğu değil) olarak
anlaşılmaktadır.
Dünyanın
(Gaianın) tek bir canlıymış gibi davranarak kendisini koruması ve kendine zarar veren türlerin yok olmasına sebep olduğu, bu kez de sıranın insanlara geldiği ve soyumuzu kurutacak olanın da bizatihi bizler olduğu,
Gaianın evrimle bunu zaten başından ayarladığı şeklinde bir kurgusu var...
Biyolojist
ve Genetik Bilimci profesör Peter, karısı Paleoantropoloji doktoru Emma ve kayınbiraderi Sosyoloji profesörü Ben Avrupa Komisyonu tarafından çok acil
ve gizli bir görev için çağrılırlar, onlara neredeyse hiçbir bilgi verilmez
gittikleri yerde öğrenecekleri söylenir, erkekler Fransız Pirenelerindeki Midi
Doruğuna, Emma ise Güney Pasifikteki Fatu Hiva adasına gönderilir...
Midi’deki
rasathanede astronomlardan ayrı olarak Avrupa Komisyonunca finanse edilen
bilimsel bir çalışma yürütülmektedir, bir bacağı da Fatu Hiva adasındadır... bir usulsüzlük olduğu şüphesiyle komisyondan bir görevli ve bilim adamları araştırmak
üzere gönderilmiş gibi gözükmektedir... ne beklediklerini bilmeseler de
karşılaştıkları durum ve çözmeye çalıştıkları giz üçünü de şaşkına çevirir,
üstüne bir de hayatlarının tehlikeye girmesi, olağan dışı iklim koşullarıyla mücadele ile Emma’nın kocası ve kardeşiyle
iletişimini kaybetmesi işi iyice içinden çıkılmaz bir duruma sokar...
Gaia
hipotezini bilmiyordum çok ilgimi çekti, insanların kötülüğü, hemcinslerimize
ve doğaya yüzyıllardır zarar vermemize ilişkin yazarın aktardıkları bana çok mantıklı geldi o
nedenle okuduğuma çok memnunum...
Yazarın
anlatımını beğendim (Emma'nın komandolara taş çıkartan performansı pek
mümkün gelmese de), hem sürükleyiciliği iyi koruyor hem de tüm bilimsel
verileri sıkılmadan okutuyor, bu yönden çok başarılı buldum... bilim, aksiyon,
korku, gerilim ilginizi çekiyorsa okuyun derim...
Yazar: Maxime
Chattam
Çevirmen : Alev
Özgüner
Sayfa Sayısı : 368
Basım Yılı : 2009 (4. Baskı)
Yayınevi : Doğan Kitap
Avrupa Komisyonu yetkilileri çok önemli, son derece gizli bir meselenin çözümü için sizin yardımınızı istedi.
Karınız hiç tanımadığınız bir adamla birlikte dünyanın öbür ucundaki bir adaya gönderildi ve onlardan hiçbir haber alamıyorsunuz.
Korkunç bir fırtına yüzünden bir dağın zirvesinde, gizemli bilimsel olayların ortasında mahsur kaldınız.
Bu arada son elli yılda seri katillerin sayısı on kat arttı.
Ve şiddet kapıda…
Hâlâ korkmuyor musunuz?
Korksanız iyi olur…
Maxime
Chattam 1976 yılında Fransa'nın Herblay kentinde
doğdu. Lise yıllarında tiyatro dersleri almaya başladı.
Üniversite yılları küçük rollerle geçti, ancak bu arada öykü
ve roman denemeleri yazmaya başlamıştı. Daha sonra polisiye
tutkusunu gerçekleştirmek için bir yıl kriminoloji eğitimi aldı.
Adlî tıp, suçlu psikolojisi ve kriminal polislik konularında da
kendini geliştirdi. Ve ilk romanı “L’ame du Mal” (Kötü Ruh)
2002 yılında yayımlandı. Onu aynı kahramanın hikâyelerini
anlatan iki roman izledi: “In Tenebris / Karanlığın Soluğu”
(2003) ve “Malefices / Kara Büyü” (2004). Yazarın Türkiye'de
Doğan Kitap tarafından çıkarılan öteki yapıtları şunlardır:
"Le sang du temps / Zamanın Kanı" (Mart 2008), "Les
Arcanes du Chaos / Kaosun Sırları" (Temmuz 2008), Le theorie
Gaia / Gaia Teorisi" (Ağustos 2009)
maxime chattam hiç okumadım,sırf ismine karşı bir önyargım olduğu için... nedenini bilemiyorum ama sanki çok sıkılıcakmışım gibi geldiğinden hiç elim gitmemişti!:) ama anlatımı akıcıymış madem okuyabilirim:)
YanıtlaSilGrange'dan bile sıkılan ben, sizinle aynı fikirdeydim ama çok beğendim... tabii diğer kitapları nasıldır bilmiyorum, ayrıca bana Gaia Hipotezi çok cazip geldi kitabın kalan kısmını çok didiklemedim... nihayetinde sürükleyicilikte sorun yok o kesin :)
Silyazarı keremden biliyorum, başka bir dünyasını okumuştum , ne düşündüğümü hatırlamıyorum :(
YanıtlaSilBen de de aynı şey oluyor bu tür kitapları biraz zaman geçince hiç hatırlamıyorum:)
Sil