LEONİD ANDREYEV - ŞEYTAN'IN GÜNLÜĞÜ

Leonid Andreyev'i ilk kez okuyorum, bildiğim bir Rus yazar değil... kitabın başında çevirmenin yazarı anlattığı geniş bir önsöz var, aydınlatıcı ve detaylıydı çok memnun kaldım...

Arka kapak açıklamasından roman diye düşünmüştüm ama denemeye daha çok benziyor, insanı, dini, ruhban sınıfını yerdiği görüşlerinden oluşuyor... yazarın son eseriymiş ve 1919'daki ölümüyle yarım kalmış, çevirmenin önsözünde (birkaç yerde daha) ucu açık kalmış denilse de bana hiç öyle gelmedi, bu şekilde de bitebilirdi...

Konu adeta şeytana pabucunu ters giydirmek deyimini anlatıyor, insana dair görüşlerine katılıyorum, kitabı sevdim, akıcı bir anlatımı var, konu ilginizi çekiyorsa okuyun derim...

''Görüyorsunuz ya, insanın yapıp ettiği her şey taslak halindeyken ne kadar güzel, ama resme dökülünce ne kadar iğrenç. Sözgelimi İsa'nın dağdaki vaazının eskizini alın: Leylaklarıyla, başaklarıyla ne kadar büyüleyicidir! Oysa zangoçlarıyla, kamp ateşiyle ve Kardinal X. ile tablo haline geldiğinde ne kadar da çarpık! Yapıtı bir deha başlatıyor, bir budala sürdürüyor ve bir hayvan tamamlıyor. Denizin tertemiz, serin, köpüklü dalgaları kir çamur içindeki sahile vuruyor da bütün o kir ve çamurlarla karışmış halde geri çekiliyor. Aşklarımızın ya da ömrümüzün başlangıçları, Roma'nın ya da Fransız Devrimi'nin başlangıçları -bütün başlangıçlar ne kadar güzel! Peki ya sonları? Tek bir insan, ömrünü doğduğu kadar güzel bitirebilse bile kitlelerin, evet kitlelerin Wandergood, bütün toplu ayinleri mutlaka ve mutlaka rezaletle sonlanır!

-Öyle mi? Peki neden Magnus?

-Neden mi? Anlaşılan insanın hayvani varoluşu bunu emrediyor; insan kitle halindeyken kötücülleşiyor, sınırlanıyor, akıldışılığa savruluyor. Kitle halinde insana her türlü hastalık kolayca bulaşabiliyor ve bütün geniş yollar, dönüp dolaşıp bir çıkmaz sokağa varıyor. İnsan, sanatı tam da bu yüzden yaşamdan üstün tutuyor!..

-Anlamıyorum.

-Anlamayacak ne var bunda? Sanatı dahiler başlatır, dahiler bitirir. Anlıyorsunuz ya, dahiler! Budalalar, taklitçiler ya da eleştirmenler, Velasquez'in tablolarını, Michelangelo'nun heykellerini, Homeros'un dizelerini çarpıtamazlar da bozamazlar da. Doğru yok edebilir, yırtıp parçalayabilir, yakabilir, kırabilirler ama o yapıtları kendi düzeylerine çekmeye güçleri yetmez -tam da bu nedenle gerçek sanattan o kadar nefret ederler. Anlıyor musunuz Wandergood? Pençeleri çaresiz kalır! (syf:148-149)'' bu alıntıdaki özü en iyi biz anlayabiliriz; Atatürk bu güzel Ülkeyi, Cumhuriyeti kurdu, yüz yıl dolmadan geldiği hale bakınız!..

Yazar: Leonid Andreyev

Çevirmen: Barış Zeren

Özgün Adı: ДHEBHИK CATAHЪI

Sayfa Sayısı: 224

Basım Yılı: 2020 (6. Basım) 2018 (1. Basım)

Yayınevi: T. İş Bankası

Cehennem’de canı sıkılan Şeytan bir yandan yalanlar söyleyip oyunlar oynamak, ama esas olarak insanoğlunu yakından tanımak için yeryüzüne iner. Amerikalı milyarder Henry Wandergood’u öldürerek onun kalıbına girdikten sonra Yaşlı Avrupa’da çıktığı yolculuğun varış noktası Roma’dır. Macera ve eğlence peşinde koşarken insanda içkin özelliklerle; açgözlülük, gaddarlık, kurnazlık ve ikiyüzlülükle tanışır. İnsanın Şeytan’a “pabucunu ters giydiren” türlü hile ve düzeniyle kandırılır, aşağılanır, alaylara maruz kalır ve servetinden olur. Şeytan’ın bile saf ve temiz kaldığı bu karanlık dünya tasavvurunun barındırdığı keskin yergiden Batı uygarlığı ve Katolik Kilisesi’nin temsil ettiği ruhban sınıfı da nasibini alır.

LEONİD NİKOLAYEVİÇ ANDREYEV (1871-1919): Rusya’nın Oryol yönetim biriminde dünyaya gelen Andreyev, burjuvazi ve aristokrasiyi eleştirirken, umutsuzluk ve kötümserlik duygularını yapıtlarına taşıma  yeteneğiyle dikkat çeker. Roman ve öykülerindeki güçlü temaları ve insanlığın acılarına alaycı yaklaşımıyla tanınan yazar, 1902-1914 yılları arasında Rus edebiyatının önde gelen isimlerinden biriydi. En başarılı yapıtları arasında Kızıl Kahkaha (1905), Vali (1905) ve Yedi Asılmışların Hikâyesi (1908) sayılabilir. Yirmi yaşlarında Petersburg Üniversitesi’nde hukuk  öğrencisiyken ağır bir depresyon geçirdi. Birkaç kez intihara kalkıştı. Daha sonra Moskova Üniversitesi’ne geçti. Avukatlık, sonra da adliye muhabirliği yaptı. Erken dönem öyküleri “Uçurum” ve “Sis Altında” gazete ve dergilerde yayımlandı. Maksim Gorki’nin desteğiyle yazmayı sürdürdü ve onun yakın arkadaşı oldu. İki dostun yolları yıllar sonra siyasi görüş ayrılıkları yüzünden ayrılacaktı. 1905’te tiyatro eserleri yazmaya başlayan Andreyev Ömrümüzün Günleri (1908) ve Tokat Yiyen (1916) gibi başarılı alegorik oyunlar kaleme aldı. 1905 Devrimi ve çarlık rejimine son veren Ekim Devrimi’nin Andreyev üzerinde sarsıcı bir etkisi oldu. Ateşli bir devrim düşmanı olan yazar, Bolşeviklerin iktidara gelmesinin ardından Finlandiya’ya yerleşti ve ölümüne dek burada yaşadı.

Yorumlar

  1. Konu ilginçmiş gerçekten Gül Hanım, sayfa sayısı da makul:) bakayım buna, elinize sağlık, sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Akıcıydı da rahat okunuyor, keyifli okumalar Eren Hanım sevgiler:)

      Sil
  2. Yarım kalmışlık hissi kötü, üzücü bir şey:( ama yazarın yaşasaydı nasıl tamamlayacağı üzerine fikir yürütmek, zihin jimnastiği yapmak iyi olabiliyor. Teşekkürler, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  3. Merhaba.
    Ben de geçtiğimiz seneler de okumuştum. Yazarın anlatımını sevmiştim. Özellikle insanın o beşeri özellikleri, yol bulunca nerelere, hangi yollara basvurabilecegini, bazen de kibirden, bazen de hırstan, geride kalmanın getirdiği duygudan ve para için neler yapabileceğini kısa öz anlatmıştı...
    Yeni kitabınızı keyifle okuyun Gül Hn. 🌸

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Andreyev çalkantılı zamanlarda yaşamış ve insanların nasıl tepki verdiğini çok iyi gözlemlemiş, çok doğru tespitleri vardı. Yorumunuza çok teşekkür ederim Gülşah Hanım size de keyifli okumalar:)

      Sil
  4. Kitap kapağına göre alınmaz, derler. Yine de İş Bankası beni kendisine çekiyor. Şeytanın insan kılığına girip insan tarafından aşağılanması, fikir olarak muhteşem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen kitap kapakları çok etkileyici olabiliyor:) konu fikir olarak da anlatım olarak da iyiydi. Yorum için teşekkürler.

      Sil
  5. Enteresan bir şekilde yazar ismi bakımından hem çok tanıdık fakat bir o kadar da uzak geldi bana, anımsayamadım diye düşünse bile sanırım edindiğim hiç kitabı yok, ama bir yerlerde gözüme ilişmiş olmalı, teşekkür ederim hatırlatma için Gül Hanım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İş Bankası yayınlarına göz attıysanız belki oradan aklınızda kalmış olabilir, keyifli okumalar Eylem Hanım sevgiler:)

      Sil
  6. Hem yazarı hem de konuyu ilginç buldum. Rus yazarlarını severim ama ben de bu yazarın ismini hatırlamıyorum. Yazdığı kitaplardan sonra ateşli bir devrim düşmanı olmasını yadırgadım doğrusu. Hem burjuvazi ve aristokrasiyi eleştirecek hem de Çarlık tarafında yer alacak! Yanlış ya da eksik anladığım bir şey var sanırım. Kitabı okumak isterim, teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Andreyev; soyut düşünen, irrasyonalizme düşkün ve karamsar bir kişiymiş. 1905 Burjuva Devrimi desteklemiş ancak devrimin başarız olması ve Çarlığın otoriteyi yeniden sağlaması üzerine moral çöküntüye uğramış, Çarlık düzeninden nefret ettiği kadar yaklaşan yeni egemenlerden, burjuvaziden de nefret ediyormuş. Kitlelerin kalkışmasını olumluyor, ama zihni, isyanın devrime, yeni bir düzene evrilmesi ihtimaline kapalıymış. Çevirmenin önsözünden devam edersem; 1917 Şubat Devrimini coşkuyla kutlasa da Ekim'deki Bolşevik Devrimi, Andreyev'in kafasındaki soyut kategorilere bütünüyle yabancı bir dünyanın kapılarını açıyordu. Andreyev çok geçmeden Rusya'dan ayrıldı. Yıkımın soyut halini seviyordu ama somut haliyle, devrimle barışamadı, belki de barışacak vakti olmadı. Andreyev muhafazakarlar gibi eski değerlere sarılmamış ya da çoğu nihilist gibi psikolojizme düşmemiş, zihni mistik düşüncelere boğmamıştı; ama siyaset dünyasına yeni çıkan sosyalistlerin öğütlediği gibi ''Halka''a da başkaldıran işçiye güvenmek de Andreyev gibi rahatsız bir ruha inandırıcı gelmeyecek denli uzak bir tutunma noktasıydı. Sonuçta Andreyev, günah ve sevapları eşit olanların durduğu yerde, Araf'ta kaldı.

      Kitabın başındaki önsöz çok iyiydi ben çok kısa bir bölümünü özetleyerek buraya yazdım umarım size bir fikir vermiştir. Keyifli okumalar, teşekkürler

      Sil
  7. eleştirilere yer vermiş anladığım kadarıyla... yeni bir kitap sayılır, ilgi çekici de... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlgi çekici evet. keyifli okumalar, teşekkürler.

      Sil
  8. geçen sene keşfetmiştim bu yazarı, üç kitabını okudum, üçünü de çok sevdim, hatta bu yazarın dilini dehşet verici bir atmosfer yaratan bir dil olarak görüyorum :) hayranım bu yazara, başka kitabını bulabilirsem okuycim :) (bu arada son yazımda per petterson var, ya ne roman ama yaa, petterson da bütün eserlerini okuycim :), iskoçya turnuvası da iyi de mi, higgins, macgill, gilbert filan :) )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diğer kitaplarına bende bakacağım. Snooker turnuvaları peş peşe geliyor, bugünde World Grand Prix başlıyor, seyretmesi çok keyifli ve gençler birer birer kazanmaya başladılar o da çok iyi oldu:) sevgiler

      Sil
  9. Kitap okuma listemde. Merak ettiğim kitaplardan. Teşekkürler canım:)
    Bu arada mail abonelik butonu eklersen daha rahat takip edebiliriz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mail Butonu nasıl ekleniyor bilmiyorum ama bakacağım. keyifli okumalar, sevgiler

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

SEZGİN KAYMAZ - Kün

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH