YUKİO MİŞİMA - Şafak Tapınağı / Bereket Denizi 3

Yukio Mişima'nın Bereket Denizi Dörtlemesinin 3. kitabına gelmiş bulunuyorum, kitaplar tek başına okunabiliyor, ölüm (intihar), yeniden doğuş, idealizm, feda, sadakat, güzellik ve anlam arayışı gibi Mişima'nın temel felsefi ve estetik temaları ile reenkarne olduğu düşünülen karakterlerle bir seri oluşturuyor... ilk iki kitabı sevmiştim, hatta 2. kitap Kaçak Atlar'ı hepsinden çok sevmiştim ve bu doğrultuda da devam edeceğini düşünüyordum... maalesef olmadı; Şafak Tapınağı iki bölümden oluşuyor, ilk bölümde Budizm ve benzeri dinler anlatılıyor da anlatılıyor (baygınlık geçirecektim neredeyse) tamam din benim ilgi alanıma girmiyor ama iyi de anlatılmamıştı sanki ve epey zamanımı aldı... ikinci bölüm biraz daha iyiydi ama bu bölümde cinsellik ve reenkarnasyon ağırlıklıydı, illa bu konuyu okumak istiyor muydum tartışılır... velhasıl ne konular ne de anlatım ilgimi çekti...

ChatGPT'ye sorarsanız ''dörtlemenin en mistik, felsefi ve belki de en zorlayıcı kitabı, özellikle doğu ve batı felsefeleri, varoluşçuluk, aydınlanma, ruhun sürekliliği gibi temalarla örülüdür ve anlatımı önceki iki kitaba göre çok daha soyut bir düzeye çıkar'' diyor... ne mistisizm ne de varoluşçuluk bana uyar sevmemem normal diye düşündüm... bakalım 4. kitap nasıl olacak? umarım buraya kadar yazdıklarım size bir fikir verebilir...


Yazar: Yukio Mişima

Çevirmen: Püren Özgören

Özgün Adı: Akatsuki no tera

Sayfa Sayısı: 352

Basım Yılı: 2025 (7. Baskı) 1994 (1. Baskı)

Yayınevi: Can


İkinci Dünya Savaşı arifesinden savaş sonrasına, Japonya’ya özgü niteliklerin birer birer yok olmaya başladığı yıllara kadar uzanan Şafak Tapınağı, Yukio Mişima’nın başyapıtı sayılan Bereket Denizi dörtlemesinin üçüncü kitabı. Bir yandan geçmiş takıntılarını yeniden canlandıran güzel bir kadının peşinde koşan, diğer yandan yine aynı tutkuyla mistik aydınlanmayı arayan bir adamın hikâyesi. Yazarın Budist felsefe ve estetik anlayışı ile Japon değer yargılarının yok olacağına dair öngörüsünün damgasını vurduğu bir roman.

“Bu kitaplara,” diyor Yukio Mişima, “yaşamla ve bu dünyayla ilgili hissettiğim ve düşündüğüm her şeyi yansıttım.” Bereket Denizi, Japonya’yı asırlar boyunca besleyen kültürel unsurların birer birer yok edilişinin destansı hikâyesi. Hayatı da romanları kadar çarpıcı olan Yukio Mişima’nın sayfalarında gezindikçe, bir kültürle birlikte bu kültüre inanmış yazarın da kendi sonuna doğru nasıl ilerlediğini görebiliyoruz.

YUKİO MİŞİMA, asıl adı Hiraoka Kimitake. 1925’te doğdu. İlk hikâyelerini çocukken yazmaya başladı. Babasının ısrarıyla Tokyo Üniversitesi’nde Hukuk okudu. Mezun olduktan sonra girdiği memuriyette ancak bir yıl çalışabildi. İstifa ederek tüm zamanını yazmaya ayırdı. Mişima’nın kısa sürede uluslararası bir ün kazanmasını sağlayan Bir Maskenin İtirafları, 1948’de yayımlandı. Çok sayıda romanın, popüler dizi romanların, öykü kitaplarının, denemelerin ve edebiyat eleştirilerinin yanı sıra kabuki tiyatrosu ve geleneksel no oyunları için çağdaş metinler kaleme aldı. Çağdaş Japon edebiyatının en önemli yazarı olarak kabul edilen Mişima, 1970’te ününün ve prestijinin doruğundayken Henry Miller (Reflections on the Death of Mishima) ve Marguerite Yourcenar (Mişima ya da Boşluk Algısı) gibi yazarların kitaplarına konu olacak bir şekilde intihar etti.

Yorumlar

  1. Mişima okumadım daha. Dazai gibi intihar etmiş demek ki.🧐

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İntihara karşı romantik (soylu) bir his besliyorlar gibi geliyor bana, ayrıca bir son olduğunu da düşünmüyorlar herhalde (reenkarnasyon malum), o dönem yazarlarda epeyce yaygın, Kawabata'da intihar etmiş mesela, muhtemelen başkaları da vardır. Mişima için ilk iki kitabı öneririm. Keyifli okumalar:)

      Sil
  2. mişima önemlilerden :) bu seri bakalım o zaman, ilk kitapları belki :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seri olduğunu bilmeden okumaya başlamıştım, şimdiye kadar iyi gitti:)) size de keyifli okumalar.

      Sil
  3. Merhaba 🍀🪷☺️
    En en en sevdiğim serilerden biri bu dortleme. Özellikle duygusal ve psikolojik aktarimlari çok hissetmiştim okurken.
    Kitaplı günler,. selâmlar ☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba:) kesinlikle bir başyapıt, ben kitaplar arasında 10 yıl ara vermeme rağmen hemen o ortama girebildim, karakterlerin ruh durumlarını duyumsadım müthişti. Sadece bu 3. kitap konu olarak bana hiç uymadı hatta önceki iki kitaptan da ayrılıyor gibi geldi, buna rağmen çok akıcıydı rahatlıkla okudum yazarın ne kadar iyi olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Size de keyifli okumalar, sevgiler:)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

STEFAN ZWEIG - İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR

STEFAN ZWEIG - ÜÇ USTA: BALZAC, DICKENS, DOSTOYEVSKİ

STEPHENIE MEYER - KİMYAGER