İHSAN OKTAY ANAR - Yedinci Gün

Yıllar önce yazarın ilk kitabı ‘’Puslu Kıtalar Atlasını’’ okumuş, tarzını oldukça değişik bulmuş ve takip etmem gereken bir yazar olduğunu düşünmüştüm ancak, ‘’Yedinci Gün’’e kadar başka bir romanını da okuma fırsatım olmadı...Bu yüzden de bu romanı çok gecikmeksizin okumak istedim...

Hikaye 3 bölümde anlatılmış baba, oğul ve hayalet şeklinde...bu bölümlemede işaret edilmek istenilen neydi tam olarak bilemiyorum ama kitapta bir baba, babanın habersiz olduğu bir oğul ve kamil insan olma fikri var o yüzden yapılmış diye tahmin ediyorum...Romanda ön planda fantastik bir hikaye anlatılıyor arkasında da tarihsel bir kurgu var...İlk bölüm (ki kitabın en uzun bölümü bu) çok heyecanlı, ilginç ve temposu yüksek bir hikayeyle başlıyor, zaman zaman mizahi bir yanı da var anlatımın, çok güzel buldum ve muhteşem bir kitap bu diye düşündüm...ama bu yaklaşık 50 sayfa kadar sürdü, ondan sonra çok keskin bir şekilde başka bir hikayeye geçildi (ki kitabın sonuna kadar bu hikaye devam ediyor), tempo düştü ve o güzel başlangıç, inanılmaz sıkıcı bir roman haline geldi...bundan sonra kendimi satır/sayfa atlamamak için zor tuttum....Kitabın tamamının 240 sayfa olduğu düşünülecek olursa oldukça vahim bir durum bu...

Fantastik hikayenin (ki bir açıdan aşk hikayesi gibi duruyor sonunda da kamil insana ulaşmaya bağlanıyor) arka planında anlatılan tarihsel kurguya göz atacak olursak ilk bölümde II. Abdülhamit’in istibdatından başlıyor, ittihatçılardan devam edip birinci dünya savaşına kadar geliyor.. ikinci bölümde savaş ve Sarıkamış faciası anlatılıyor... üçüncü bölümde ise insanlığın başlangıcından ikinci dünya savaşına kadar olan dünya tarihine yer veriyor yazar... benim en beğendiğim bölüm de kitabın başlangıcı ile bu genel tarih bölümü oldu...

Yazarın dilini (ki oldukça eski bir türkçe kullanıyor), hikayelerini tarihsel olaylarla kurgulayarak anlatmasını çok sevdim...ama bunun dışında sıkıcı bir kitaptı, hikayeler arasında keskin geçişler yapıyor ama okuyucunun ilgisini, tempoyu koruyamıyor...dolayısıyla bunca uzun aradan sonra yazarın yanlış bir kitabını okuduğum fikrine sahip oldum...Son olarak bu yazardan daha önce okumamış okuyucu bu kitaptan başlamasa iyi olur diye düşünüyorum....

Yazar: İhsan Oktay Anar
Basım Yılı: 2012
Sayfa Sayısı: 240
Yayınevi: İletişim

Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak.

İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolculuk edeceksiniz. Alışık olmadığınız bu dünyanın kapısından girdiğinizde âşinalık hissedecek, sadeliğin ihtişâmına teslim olmanın rahatlığıyla kendinizi akışta yolculuk ederken bulacaksınız.

Yorumlar

  1. bu kitap diğerlerine benzemeyen , bir kitap..hemen efrasiyabın hikayelerini tavsiye ederim ... susukunlar da çok güzel ama benim favorim puslu kıtalar atlası şimdiye kadar. Ben de bu kitapta zorlandım, koptum sürekli. Sonra Güzel bir inceleme okudum ve anladım... Erteledim " yedinci gün"ü. keyifli okumalar. Benim için güzel bir keşif oldu bloğunuz :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

STEFAN ZWEIG - İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH