MURIEL BARBERY - Kirpinin Zarafeti

Bu romanı ilk gördüğümde konusu çok ilgimi çekti, zeki ve entelektüel bir kapıcı kadın ile intihar etmeyi düşünen yine çok zeki küçük bir kız, buna Japon bir beyefendi, dolayısıyla da Japon kültürü de ilave olunca arayıp ta bulamadığım bir kitap olduğunu düşünmeye başladım ve hemen aldım... birçok ülkede çok satan olmuş, hemen herkesin çok beğendiği bir roman bu... özellikle felsefeye, sanata, dilbilgisine ilgi duyanların sevebileceği bir kitap gibi duruyor... bizde de çok seviliyor, epeyce bir övgü dolu yorum okudum kitaba başlamadan önce...

Buraya kadar her şey iyi giderken, üstelikte kitabı çok seveceğime ilişkin neredeyse kesin bir beklentim varken şu an boşlukta kaybolmuş gibi hissediyorum... roman kötü mü? hayır değil, sıkıcı mı? hayır değil, zor mu okunuyor? hayır değil, peki sevdim mi? bu da HAYIR... gerçi sevmedim lafı pek doğru değil daha çok kayıtsızım (sevmedim olsa daha iyiydi olumsuzluk olsa da bir duygu en azından), yani romanın son 30 sayfasına kadar ben de hiçbir iz düşümü olmadı okuyup geçtim ve bir anlam ifade etmedi son sayfaları ise gerçekten kötüydü, eski Türk filmleri gibiydi resmen... aşağıdaki paragrafı ‘’ekşi sözlük’’ten aldım gerçi onlar kitabı beğenmişler sadece sonuna itirazları var, benim ise tamamına...

‘’okurken henüz okumayanların çok şanssız olduğunu düşündüğüm, bitmesin diye ağırdan aldığım kitap son 12 sayfasıyla beni öfke krizlerine sürükledi. bu kadar arabesk ve dram ağırlıklı bir sonun böyle elit bir kitaba hiç yakışmadığını düşünüyorum. muriel barbery ile imkanım olsa bu konu üzerinde değil tartışmak ciddi ciddi kavga etmek istiyorum. sanki son anda kemalettin tuğcu'nun ruhu girmiş içine!’’

Sonuç olarak bu kitabın bana hiç uymadığını düşünüyorum, yine yanlış bir seçim oldu... ama görünen o ki tüm dünyada azınlıkta kalıyorum, tek söyleyebileceğim bu...

Yazar:  Muriel Barbery
Çevirmen: Işık Ergüden
Sayfa Sayısı : 300
Basım Yılı : 2014
Yayınevi : Kırmızı Kedi

Paris'in merkezinde, gösterişli bir apartmanda, müzik, resim ve felsefe meraklısı, Rus edebiyatı ve Japon sineması tutkunu elli dört yaşında bir kapıcı kadın. Son derece zeki ve üstün yetenekli ama içe dönük ve yaş gününde intihar etmeyi planlayan on iki yaşında bir kız çocuğu. Utangaç bu iki özel insanı birleştiren bağ binaya yeni taşınan kibar Japon beyefendisi olacaktır. Sessiz insanların zengin iç dünyalarında gelişen, göze çarpmayan güzellikleri yücelten, sınıflar ve nesiller ötesi bir dostluğu konu edinen Kirpinin Zarafeti, pek çok ülkede yayımlanmış, milyonlarca okura ulaşmış, zarif ve etkileyici bir roman. 

"Her şeyin, özellikle de hayata dair mutlak olguların ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteren nefis bir kitap." 
-Le Soir- 
"Barbery hayatın küçük keyiflerini, her şeyin Marcel Proust'un o sonsuz nostaljisi ile dengede olduğu muhteşem anları yakalamayı başarıyor."
-L'Express- 
"Bütün büyük yapıtlar gibi bu hikâye de kalbinizi kıracak, ama bazen hayatın bu hüzne değeceğini anlamanızı ya da hatırlamanızı sağlayacak." 
-Chicago Sun-Times- 

Yorumlar

  1. Merhaba, bloğunuzu yeni keşfettim ve hemen takibe aldım. Bana da beklerim ;) Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler, blogunuz çok canlı ve sevimli gözüküyor:)

      Sil
  2. Gül bu eser çok beğenildiği için bende almıştım. Henüz okumadım. Yorumunu okuyunca acaba kitabın bendeki hissiyatı ne olacak merak ettim.
    sevgiler kitap dostum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet oku bakalım sen ne düşüneceksin, ben de merak ettim şimdi :) yorumunu bekleyeceğim... sevgiler....

      Sil
  3. Ben kitabını okumamıştım de filmini seyretmiştim. Doğrusu filmin sonu beni de çok şaşırtmıştı:) Kitabını okumayı düşünmem yazınızdan sonra, paylaşımınız için teşekkür ederim, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  4. lListemde alım sırasını bekleyen kitaplardan biri.Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman sizinde yorumunuzu bekliyorum... sevgiler...

      Sil
  5. oluyo öyle arada:) sonunu ben de farklı tahmin ediyordum ama yadırgamadım da, abartı gelmedi yani...belki de hayatı bir anda altüst olmuş kişiler tanıdığımdan yadırgamadım bilemiyorum... ama büyük beklentilerle başlayıp hüsrana uğramak çok can sıkıcı oluyor gerçekten. sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet aslında çok beklentiye girmeden okumak gerek...o zaman daha iyi oluyor :) teşekkürler, sevgiler...

      Sil
  6. bilemedim. kitabın adı kapağı ve çevirmeni iyimiş ama :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çeviri çok başarılıydı özellikle dilbilgisi ile ilgili konularda fransızca yanlışları türkçeye uydurmak zor olmalı ama çok iyi çevrilmişti...

      Sil
  7. Azınlıkta kalıyorsunuz çünkü "iyi edebiyat" hatırı sayılır bir kitlenin üzerinde mutabakata vardığı standartlara sahiptir ve dilbilgisel yanlışlarınız, kitaba dair hiçbir şey söyleyemeyişiniz yalnızlığınızın sebebinin bu standartlardan bîhaber oluşunuz olduğunu söylüyor. Tüylerim ürperdi, edebiyat üzerine konuşmak izne tabi olmalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle böyle sert (hatta hakarete varan) bir yorum yazıyorsanız adınızı da yazabilecek bir öz güvene sahip olmanızı beklerdim... ikinci nokta ben bu kitap için iyi edebiyattan sayılmıyor veya çok kötü bir kitap gibi bir ifade kullanmadım (yazımı bir kez daha okumanızı öneririm)... sadece SEVMEDİM dedim ki buna benim de her okuyucunun da hakkı vardır... malum zevkler ve renkler meselesi... siz beğendiyseniz ne ala ama farklı görüşlere de saygı duymalısınız...

      Sil
  8. Filmini de öneririm. Sonu pek hüzünlü olduğundan (kişisel beğeninizi de dikkate alarak) kitabını okumayacağım sanırım.

    https://arakolpa.blogspot.com/2013/04/the-hedgehog-yahut-le-herisson-yahut.html

    bu da filmin yorumu..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmi izledim galiba ama pek hatırlamıyorum. Denk gelirsem yeniden bakayım. Yorum için teşekkürler:)

      Sil
  9. Gül, ben de dün bitirdim. Şu Japon adam işin içine hiç girmeseydi keşke. Fazlasıyla Türk filmine döndü hikaye Bay Ozu'dan sonra. Çıkış noktası sahiden çok iyi, o koca koca lafları (fenomenoloji vb) bir kapıcının ağzından dinlemek ya da 12 yaşında bir çocuktan, şaşırtıcı .Peki mümkün mü? Bence biraz abartılmış. Sevdim mi sevmedim mi emin değilim ama altını çizdiğim ve not edip unutmak istemediğim cümleler oldu. Bugün yarın bloga koyacağım.

    Not: Şubat 2016'da yorum yazan saygı yoksunu yorumcuya hiç katılmıyorum. İyi edebiyat standartlara sahip değildir ve keşke izne tabi olacak onca şeyin arasında edebiyattan konuşmak hiç geçmeseydi!

    YanıtlaSil
  10. Elif, sonu konusunda tereddüt yok gibi:) bloguna bakacağım. Adsız yorumcu için söylenecek şey farklı görüşlere saygı duyması olacak. Yorumun için teşekkür ediyorum sevgiler:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

STEFAN ZWEIG - İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH