MİNE G. KIRIKKANAT - SİNEK SARAYI

‘’Bu romanı;
Solaklara, altı parmaklılara, tek çocuklara, eşcinsellere, uzun kitaplardan canı sıkılanlara, sakarlara, tepegözlere, kekemelere, üç böbreklilere, iyi yüreklilere, harcananlara, harcamaya kıyamayanlara, sevgili Gâvur Kâzım ve büyük aşkı Lâdiye’ye armağan ediyorum.’’

Kitap, böyle ilginç bir hitapla başlıyor ve bundan daha ilginç karakterlerin hikayeleriyle devam ediyor... Mine Kırıkkanat bu romanı 1990 yılında yazmış, çeşitli yayınevleri tarafından basılmış, geçen ay da Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yeniden yayımlandı... Önceki basımları kaçırmışım ama bunu görür görmez aldım ve bir solukta da okudum...

O kadar sevdim ki bitmesin diye yarıdan sonrasını azar azar okudum... ince bir kitap olmasına rağmen içinde yazılanlardan sanki çok daha kalın bir kitapmış gibi duruyor, dolu dolu denilenlerden yani... karakterlerin tamamı yaralı insanlardan oluşuyor, hepsine ayrı ayrı hayret ettim ama en ilginci, yazarın 1990 yılında, toplumun geldiği bugünkü durumu tahmin etmesi ve ona göre yazmasıydı... bakın ne kadar tanıdık değil mi?

‘’Az önce gördüğümüz, zavallı bir deliydi. Bu ülkede, bu tüylü örümceklerden milyonlarcası var. Üstelik daha tehlikeliler, çünkü sonradan olma değiller. Öyle doğuyorlar artık. Kendi kendine çiftleşen amipler gibi, gün geçtikçe çoğalıyorlar. Karısına çarşaf giydirdi ya da kızını boğmaya kalktı diye karakolluk, tımarhanelik olacak sayıyı aştılar. Üstelik, tanık olduğumuz olay iki kadına karşı zorbalıktı. Yani kadınlar, sokulmak istedikleri şemayı, temelinde reddediyorlar; henüz umut var onlar için. Adamdan kaçabilirler ya da onlar onu öldürürler, bilmiyorum, bir şeyler olabilir işte. Ve sorun iyi ya da kötü bir çözüme ulaşabilir... Ötekiler öyle değil! Bağnazlık ve hoşgörüsüzlük, onların neredeyse özgür seçimleri denebilir. Yapışık düzen, bireysellikten yoksun bir kitle mazoşizmi yaşıyorlar. Kimse kendi aklıyla ve tek başına düşünmüyor. Hep bilmem hangi kitapta konulan toplu kurala göre davranıyor. Bence kitlesel faşizmin en başarılı biçimi bu’’

Çok güzel bir roman bu, hala okumadıysanız kaçırmayın diyorum...

Yazar:  Mine G. Kırıkkanat
Sayfa Sayısı : 144
Basım Yılı : 2015
Yayınevi : Kırmızı Kedi

“...Trakya köylerinde evin başköşesinde durur. İncecik çöplerden yapılmış, minyatür bir Uzak Doğu tapınağını andırır. Üstünü renk renk, küçücük çaput parçaları süsler, rüzgârda kımıl kımıldır. Suyun dibinde balıkların kandığı olta tüyleri gibi, sinek sarayının görevi de sinekleri üstüne çekmektir. Evin içindeki sinekler, bu kımıl kımıl ince sarayın üstüne toplanırlar; renkli çaput parçalarına, incecik çöplere pislerler. Evin diğer eşyaları bir ölçüde temiz kalır. Rüzgârda salınan narin gövdesi ve güzelim renkleriyle sinek sarayının gerçekte ne işe yaradığını görmek, insanı hüzünlendirir. Kimi evler ve kimi yaşamlar da sinek saraylarına benzerler. Görevleri temiz olmak değildir, ama boşuna oldukları da söylenemez. Güzellikleri ise bizim hanemize kazanç yazılır...”
Fransız bir baba ve Türk bir annenin oğlu olan Sinan Laforge, Paris’teki ideale yakın hayatını bir süreliğine askıya alarak geleceği hakkında düşünmek için İstanbul’a gelir. Yakın dostunun ona açtığı Cihangir’deki apartman, âdeta Burlesk bir gösteriden fırlamış gibidir. Cüce bir kapıcı ve mongol oğlu, gece kulüplerinde çalgıcılık yaparak geçimlerini sağlayan ikiz kız kardeşler, bir fahişe, bir travesti ve umutsuz bir yaşlı kadın ile dul kızı... Bu insanlar da, parçalanmış kimlikleri ve ikiye bölünmüş yaşamlarıyla Bülbül Sokağı gibi bir çıkmazdadır sanki.
Cihangir sokaklarındaki renkli manzaraları, çetrefilli ilişkileri, ümitleri ve hayal kırıklıklarını, sevinci ve hüznü son derece sade, canlı ve akıcı bir üslupla kaleme alan
Mine G. Kırıkkanat, Sinek Sarayı’nda okura insan ruhundan çarpıcı bir kesit sunuyor.

Yorumlar

  1. Yaptığın alıntılama çok iyi, sanırım bende okuyacağım. Tanıtımın için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok çarpıcı olduğu için buraya aldım ama ana konu bu değil yanıltıcı olmasın diye belirteyim... bir apartmanda bir araya gelmiş yaralı ve toplumca çok fazla kabul görmeyen insanların birbirleriyle kesişen hayatını anlatıyor... arada da bunun gibi 1-2 tane çok güzel toplumsal saptama var... ben çok sevdim... size de iyi okumalar...teşekkürler...

      Sil
  2. Paylaşım için çok teşekkürler.Kitaplığımda okunmayı bekleyen bazı Mine G.Kırıkkanat kitapları var ama bir türlü başlayamadım.Sanırım içlerinden birini okuma vakti geldi.Tekrar paylaşım için teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için ben teşekkür ederim... iyi okumalar...

      Sil
  3. kırıkkanat iyi yazıyor , aldım not , teşekkür ederim ...

    YanıtlaSil
  4. bu romanı ilk çıktığında okumuştum..gerçekten o zaman için çok çarpıcı gelmişti.iyi bir seçim..tebrik ediyor başarılarınızın devamını diliyorum..

    YanıtlaSil
  5. bu arada hikmet temel akarsu'nun kaybedenler 4 lüsü ( oldukça eskidir umarım hala bulunuyordur )Kaybedenler klubü,media ,ingiliz , küçük şeytan kitaplarını hatırlatmak isterim 2000 li yılların dejenerasyonu ile ilgili altı çizilesi tespitleri var..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahsettiğiniz bu seriyi de yazarı da duymamışım bakacağım, öneri için ayrıca teşekkür ederim.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

STEFAN ZWEIG - İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH