ERLEND LOE - Doppler
Bu romanı gördüğümde beni çeken şey, insanlardan kaçan bir adam ve takas ekonomisi
oldu, ilginç olabilir diye düşündüm ve muhteşem bir kitap buldum... inanılmaz
güzel bir dili / tarzı var, ironiden ironiye atlıyor, mizahi bir dille sizi
peşinden koşturuyor... çok güzeldi bayıldım... bu roman, galiba bir Norveçli
yazardan okuduğum ilk kitap, eğer unuttuğum başkaları varsa da çok değil ondan eminim... hem bu kitabın devamını (son sayfada devam
edecek diyor, bir sonraki sayfa da ise inşallah diyor) hem de başka Norveçli
yazarları okumaya karar vermiş bulunmaktayım...
Norveç
bizim ülkemizle kıyaslandığında tam manasıyla ‘’fantastik’’ duruyor, gerçek
değilmiş gibi ‘’Norveç’te
yaşıyorsan, koşullar hakkında doğru bir fikrin olmuyor, diye düşünüyorum. Norveç’in
bankalarda milyonlarca kronu var. Şaka gibi bir rakam. Sanki bir şeyin ne kadar
çok olduğunu anlatmak için öylesine seçilmiş bir rakam. Ama bu, gerçek bir
rakam. Norveç’in binlerce milyar kronu var. Bu para petrolden geliyor. Dünyada petrol
fiyatlarını tetikleyen her sorunun ardından, paraları istifliyoruz. İnsanların arasına
karıştığımız da yok. ‘’Denizin dibindeki petrolün sahibi kim?’’ diye
sorulabilir, insan öyle düşünecek olursa. Ayrıca insan herhangi bir şeyi nasıl
olur da alıp satabilir? Çünkü Norveç gerçek dünyanın önemsiz bir banliyösü. Biz
de buralardan giderek uzaklaşıyoruz.’’(syf 116)
Ve kahramanımız
Doppler hem insanları sevmemesi hemde medeniyetten epeyce sıkılması nedeniyle ormana
bir çadır kuruyor ve orada yaşamaya başlıyor... hikayenin devamını yazmayacağım
zaten çok kısa bir kitap, alıntıladığım paragrafta yazılanlara paralel bir sürü
düşünceyle tüm dünyayı sorguluyor... yazdıkları vurucu bir o kadar da neşeli,
mizahi, keyifli...
‘’Düze çıkmak istiyorsak, dünya halkları ve
dinleri birbirlerine ellerini uzatmalılar. Ama bunun işe yarayacağına hiç
inanmadığımı da itiraf etmeliyim. Sanırım tren kaçtı. Şimdi hayatta olanların
yok olması ve yerlerine yeni bir insanlığın gelmesi gerek. Boş bir sayfa
açılması lazım. İnsan ırkının saldırgan nitelikleri bir miktar azalmalı. Daha az
yufka yürekli bir insanoğlu, büyük resmi görebilme yeteneğine sahip yeni bir
tür ortaya çıkmalı.’’ (syf:110) ben
de aynen böyle düşünüyorum...
Romana
çok sayıda etiket yapıştırdım ama daha fazla yazmayacağım... çok iyi bir yazar ve çeviri, okuyun pişman
olmayacaksınız...
Yazar: Erlend Loe
Çevirmen : Dilek
Başak Carelius
Sayfa Sayısı : 124
Basım Yılı : 2016
Yayınevi : YKY
Dün bir geyik avladım.
Ne diyebilirim.
Ya o ya ben, birimiz canından olacaktı.
Andreas Doppler: Bir başarı abidesi! İki çocuklu başarılı bir aile babası; başarılı bir tadilattan geçmiş güzel bir evi ve çok başarılı olduğu iyi bir işi var. Bir gün ormanda dolaşırken bisikletten düşüyor. Otların arasında yarı baygın bir halde uzanırken, uzun zamandır hissetmediği bir huzur doluyor içine: Neredeyse hiç tanımadığını fark ettiği babasının ölümü iyiden iyiye içine otururken, yeni banyo için fayans seçimi gibi banal düşüncelerden ve beynini kemiren o anlamsız çocuk şarkılarından kurtuluveriyor.
Birkaç gün sonra işini, evini ve ailesini terk edip ormana taşınıyor. Doğa güzel, karanlık ve derin; ayrıca Bongo var: Kendini geyikten başka her şey sanan ve kart oyunlarından zerre kadar anlamayan bu afacanla bir "avcı toplayıcı" gibi yaşamaya çalışan Doppler, yağsız süt krizine girince, bir adım daha ileri gidip takas ekonomisine geçiyor...
Norveç'in en çok okunan yazarlarından Erlend Loe, 1969'da, Norveç'in kuzeyindeki Trondheim şehrinde doğdu. Normal bir Norveçli çocuğun gitmesi gereken bütün okullara ve birkaç tane de çocuk yuvasına devam etti. Öğrenci değişim programı çerçevesinde Fransa'da bulundu. Ayrıca üniversitede sinema ve edebiyat eğitim gördü. Askere gitmeyi reddedip sivil kuruluşlarda zorunlu hizmette yer aldı. "Stella Polaris" tiyatro topluluğunda her işe koşan adam olarak çalıştı. Kurt Kudurdu adlı çocuk kitabı 2001'de, Kadının Fendi adlı romanı 2007'de beyazperdeye aktarıldı. Senaryosunu yazdığı "Varoluş Mücadelesi" adlı dizi film, NRK kanalında halen gösterilmektedir.
(Aschehoug Ödülü, 2013)
İyi okumalar Eralciğim, ben de Göğü Delen Adam'ı alacağım. sevgiler :)
YanıtlaSilyazar da kitap da ilginçmiş. bi de zaten yky çok seviyom ben :)
YanıtlaSilSon zamanlarda ben de YKY'den daha çok okuyorum :)
SilAaaa çok güzelmiş hemen ekliyorum listeme ...
YanıtlaSilSevgiler ...:)
Umarım seversiniz, iyi okumalar. sevgiler:)
Silbu okunasıymış gerçekten , Göğü Delen Adam'ı şiddetle tavsiye ederim ...Okunması gerekenlerden diye düşünmekteyim :)
YanıtlaSilHem Eral, hem de Siz önerince kesin okumalıyım o zaman:) teşekkürler Eylem Hanım...
SilNe güzel, ben de hiç Norveçli bir yazar okumamıştım, denemeyi -hem de sizin böyle beğendiğiniz bir kitapla- çok isterim, paylaşımınız için teşekkürler, sevgiler:)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. umarım sizi yanıltmam:) sevgiler:)
SilYKY'nin kitapları güzel oluyor genelde :)) Norveçli bir yazar okudum mu hatırlayamadım ama okumadıysam Loe ilk olabilir, notumu aldım :))
YanıtlaSilKağıt Salıncak; teşekkürler sevgiler :)
SilHiç Erlend Loe okumadım.Yorumları da görünce en kısa zamanda okumalıyım diyorum.Teşekkürler :)
YanıtlaSilGaliba dilimize çevrilen ilk kitabı. kesinlikle öneririm. ben teşekkür ederim:)
SilBen de yazdım Doppler'i blogumda. Beğendim ama olağanüstü bulmadım. Yazının sonunu şöyle bağlamıştım:
YanıtlaSil''Ayrıca , az gelişmiş ülke halklarının bir ömür peşinden koştuğu özgürlük - eşit haklar- adalet gibi kavramları en hakiki şekliyle yaşayıp sonra da ''Çok mutsuzum yeaaa'' havasına giren bu İskandinav ırkına da sinir oluyorum. Nedir kardeşim bu depresyon? Gidip ormanda zavallı geyiğin annesini öldüreceğine gel bak, Yunanistan'ı geçince ne aksiyonlar, ne dramlar, ne maceralar var. Vallahi bir an bile sıkılmaz, o kaçmaya uğraştığın medeniyetin topraklarına dönmek için adak üstüne adak adarsın. (Erlend Loe kusuruma bakmasın, bugün böyle :)''
Elif Hanım, insanların en belirgin özelliği gözünün doymamasıdır ve hep kendinden kötüye değil, daha iyisine takılır kalır (sağlıklı olmanın kıymetini ancak hasta olduğumuzda anlamamız gibi), ne elde ederse etsin başka şey ister ve olmadığında da mutsuz olur (bunu doğruladığım için değil basit gerçek olduğu için yazıyorum) dolayısıyla herkesi kendi ortamında değerlendirdiğimizde Norveçlilerin depresyona girmesi de doğal bir durum. Ayrıca yazar ülkesini yüceltmiyor tam aksine fazlasıyla dalga geçiyor. Dünyada olan bitenin farkında bence kitabın en iyi yanı o. Ayrıca bizim bu derece kötü durumda olmamızın sebeplerinden biri de toplum olarak fazlasıyla aptal olmamız. Herkesin oyununa o kadar çok geliyoruz ki muassır medeniyet hayal oluyor.
SilGül , ülkenin son halinden midir nedir, biz ''Hukuk Devleti'' kavramını bile anlatamazken , sosyal haklar konusunda zirvede olan yazarların, PR'la şişirilmiş Kavgam, Doppler gibi kitaplarını sevemedim. Hele Kavgam'ın 100 sayfasını zor okudum. İsyanım biraz da bu sebeplerle yoksa herkesin kitabı kendine..
SilBenim söylemek istediğim herkes kendi ülkesinin şartlarında yazıyor kendilerinden kötü durumdaki bizleri düşünüp aman abartmayalım demezler. Herkesi kendi koşullarında değerlendirmek gerek, biz sadece insanların medeniyetten sıkılma şansları var diye düşünüp kendi halimize üzülebilir ve becerebilirsek bunu düzeltebiliriz... Kavgamı okumayı hiç düşünmedim onun nasıl çıkacağını tahmin etmiştim bloglardan okuduğum yorumlara göre de yanılmamışım. Ayrıca Doppler için PR çalışması görmedim hiç, bu kitabı biz okurlar severek tanıttık... tabii siz sevmeyebilirsiniz çok normal bir durum...
Sil