NICCOLÒ AMMANITI - ANNA
Ölümcül
bir virüs konusu bu aralar çokça işleniyor, dünyayı parmağında
oynatan küresel güçlerin bunu deneyeceklerini de düşünüyorum
ama sanırım ucu kendilerine dokunur diye korkuyorlar veya
medeniyetin çökmesini göze alamıyorlar...
Bu
hikayede de 14 yaşından büyük herkes ölmüş, bu yaşı
dolduranlar da ölmeye devam ediyor... Anna ve kardeşi Astor
kırsaldaki evlerinde yalnız kalmışlar, Anna hem kendine hem de
kardeşine bakmak zorunda... anneleri ölmeden çocukları için bir
deftere yapılması gerekenler/önemli şeyler listesi yapmış, bir
çeşit hayatta kalma kılavuzu... Anna içinde yazanları ezberlemiş
durumda ama zaman ilerledikçe orada yazılanlar sorunları
çözmüyor... Anna kardeşini dışarıdaki vahşi ortamdan korumak
için evde bırakıp yiyecek aramaya çıkıyor ve dışarıda
onlardan başka kimse olmadığını söylüyor... günün birinde
Anna evde yokken diğer çocuk çeteleri gelip Astor'u buluyorlar ve
Astor başka çocukları görünce o kadar şaşırıyor ki onların
peşine takılıp gidiyor... eve gelip kardeşini bulamayan Anna
kaçırıldığını düşünüp onu bulmak için yola koyuluyor ve
yolda kendi yaşlarında Pietro ile karşılaşıyor, Astor'u
birlikte arıyorlar ve hikaye devam ediyor...
Bu
yazarı ilk defa okuyorum (Anna dilimizde yayımlanan 5. kitabı) ve konu zaten çok ilgimi çektiği için
iki günde elimden bırakamadan bitirdim... akıcı yazılmış rahat
okunuyor, sadece biraz daha duygulara ağırlık vermesini isterdim,
çocukların çektiklerinin zorluğu/vahşiliği bana beklediğim
kadar geçmedi... ama nihayetinde kitabı beğendim ve herkese
öneririm...
Yazar:
Niccolo Ammaniti
Çevirmen:
Yelda Gürlek
Sayfa
Sayısı: 300
Basım
Yılı: 2018
Yayınevi:
Can
Yıl 2020. Ölümcül bir virüsün Belçika'da ortaya çıkıp kısa sürede tüm Avrupa'ya yayılmasından dört sene sonra. Tüm yetişkinlerin öldüğü, geriye sadece çocukların kaldığı hayalet coğrafyalar. Baştan sona felakete sürüklenmiş Sicilya’da hayatta kalma mücadelesi veren on üç yaşında, inatçı ve gözüpek bir kız ile küçük erkek kardeşi. Yanmış tarlaların, gizemli ormanların, harabeye dönmüş alışveriş merkezlerinin, terk edilmiş şehirlerin ve hayatta kalabilen vahşi toplulukların arasında Anna’ya yol gösteren tek şey, annesinin ölüm döşeğindeyken çocuklarına hazırladığı kurallar defteridir. Ne var ki Anna, geçmişe ait bu kuralların zamanla işe yaramadığını fark eder. Tek çare, yeni kurallar koymaktır...
Çağdaş İtalyan edebiyatının usta kalemi Niccolò Ammaniti, bizleri belleklerden silinmeyecek, tekinsiz bir post-apokaliptik dünyanın içine fırlatırken, güçlü Anna karakteri üzerinden karanlığın içindeki ışığı da görünür kılıyor. Belirsizlikleri, endişeleri ve yaşamın kontrol altına alınamayan gücünü ortaya çıkarmak için çapını her defasında daha da genişleten bir ışık bu:
“Yaşam bize ait değildir, sadece içimizden geçip gider. (...) Geriye dönüp bakmadan yola devam etmek gerekir, çünkü içimizdeki yaşam enerjisini kontrol etmemiz olanaksızdır, hayal kırıklığına uğramış, kör ya da sakat kalmış olsak da yaşamımızı zorlaştıran her türlü olumsuzluğa rağmen beslenmeye, uyumaya, yüzmeye devam ederiz.”
NICCOLÒ
AMMANITI, 25 Eylül 1966’da Roma’da doğdu. 1994’te ilk romanı
Branchie yayımlandı. Ardından Çamur (1996) ve Alır Götürürüm
Seni (1999) adlı romanları geldi. 2001’de yayımlanan
Korkmuyorum, aynı yıl Viareggio Ödülü’nü kazandı. Tanrı
Nasıl İsterse kitabı ona 2007 Strega Ödülü’nü getirdi.
2009’da Eğlence Başlasın adlı romanı yayımlandı. Onu 2010’da
Sen ve Ben izledi.
Bu tarz gelecek zamanları bugün o günmüş gibi anlatan kitaplara duyduğum ilgiden kaynaklı olacak ki paylaşımı görünce hemen geldim. Bu temayı işleyen yazar eğer işinin eriyse bu anlatımı çok büyük bir başarıyla yapıyor ve biz okurken sanki geleceği okuyor gibi oluyoruz. Bu haz başka işte.
YanıtlaSilOrtamı güzel anlatıyordu gerçek gibi algılıyorsunuz, sadece başlamadan çocukların haline çok üzülecekmişim gibi gelmişti o pek olmadı belki de benden kaynaklanan bir durum:) naif ve güzel yazılmış bir roman. Teşekkürler, sevgiler:)
Silbu tür bilimkurgu gerilim evet moda. fanteziler gibi, hani kurt ve vampirler, bir de psikopat katil modası var. bir de tarihsel aşklar. senin okuduğun tür değildi bu yazdığın kitap ama işte bunlar da gidiyo aradaa :)
YanıtlaSilBu konu çok işleniyor derken moda gibi değil de sanki küresel güçler böyle bir şey yapmak istiyor bunu da kitaplar ve filmler aracılıyla ufak ufak dillendiriyor gibi bir komplo teorisi anlamında yazmıştım:)
Silooooo evet iyi teoriiiii :)
SilTabii teori olarak kalsa iyi olur:))
Silkonu çok ilginç, sineklerin tanrısını hatırlattı hafiften ;(siz de vahşilikten bahsetmişsiniz ya:), sürükleyici olduğu açık, okunabilir, teşekkürler paylaşımınıza Gül Hanım, sevgiler:)
YanıtlaSilSineklerin Tanrısını okumadım, filmini de yarım yamalak seyretmiştim o yüzden kesin bir şey söyleyemiyorum ama ana hatları benziyor denilebilir. Teşekkür ediyorum Eren Hanım, sevgiler:)
Sil