DAVID BORATAV - Kaçağın Portresi
Reims’li
bir anne ve Ankaralı bir babanın oğlu olan Boratav, Paris’te
doğdu. Fransa’da Paris Siyasal Bilgiler Enstitüsü ve Strasbourg
Hukuk Fakültesi’ni, İngiltere’de ise Leeds Hukuk Fakültesi’ni
bitirdi. Paris, Londra ve New York’ta yaşadı. Paris ve Brüksel’de
AB Parlamentosu’nda, Londra’da BBC World Service’te, New
York’ta Birleşmiş Milletler’de görev yaptı. Çevirmen ve
edebiyat eleştirmeni olarak çalışan Boratav aynı zamanda
Chronicart dergisinin düzenli yazarlarındandır. Eylül 2009’da
Fransa’da yayımlanan Beyoğlu’nda Fısıltılar yazarın ilk
romanıdır ve bu kitapla Gironde Yeni Yazarlar Ödülü’ne layık
görülmüştür. İkinci romanı Kaçağın Portresi, 2016’da
yayımlandı.
Yukarıda
özgeçmişini gördüğünüz yazarı tanımıyordum bu romanı
almama sebep olan ise arka kapak açıklaması idi... açıkçası
güzel ve farklı bir hikaye çıkacağını ummuştum ama öyle
olmadı maalesef... kitabı sevmedim, daha doğrusu bana çok
lüzumsuz geldi, çok zaman harcamadım (kolay okunuyor) ama okusanız
da olur, okumasanız da...
Not: Bu kitap bana 2016'da okuduğum Constantin Göttfert'in Steiner'in Hikayesi'ni hatırlattı. Her iki kitapta da aynı his hakim oldu. Steiner'de uzun uzun anlatmışım, bunda o sabrı bile gösteremedim.
Yazar:
David
Boratav
Çevirmen:
Aysel Bora
Özgün
Adı:
Portrait du fugitif
Sayfa
Sayısı: 176
Basım
Yılı: 2018
Yayınevi:
Can
90’ların ortasında İngiltere’deki bir üniversitede Sébastien adında genç bir adam ardında iz bırakmadan ortadan kaybolur. Yıllar sonra arkadaşı Hermann, dostunun kayboluşunun sırrını çözüp öyküsünü anlatmaya karar verir. Kendisine bıraktığı mektuplardan, günlüğünden ve Paris’te yaşadıkları günlerden geriye kalan anılarından yola çıkarak Sébastien’in izini sürer. Gerçekte kimdir bu Sébastien? Clara’ya beslediği karşılıksız aşkla başa çıkamayan bir ergen mi, parlak bir öğrenci mi, köklerini arayan genç bir yetişkin mi?
Yeni tanıştığı amcasının emanet ettiği gizemli nesneyle hayatı daha karmaşık hale gelen Sébastien’in çocukluk, ergenlik, yetişkinlik evrelerinde üç ayrı kente, Lozan, Paris ve Clothworkers’a, Fransız Alpler’inden Saint-Michel’e oradan da İngiliz pub’larına uzanan yolculuğu, bir kayboluşun olduğu kadar bir arayışın da hikâyesi.
arka kapak yazılarına aldanıp aldığımız pek çok kitap oluyor. bazıları hayal kırıklığı bazıları ise; keyif.
YanıtlaSilHer zaman tutturmak mümkün olmuyor maalesef. Teşekkürler Emine Hanım, sevgiler:)
SilYazarın soyadı çok tanıdık
YanıtlaSilEvet, Pertev Naili Boratav'ın (Türk halkbilimcisi, halk edebiyatı ve folklor araştırmacısı) torunu, Korkut Boratav'ın (iktisat Hocası) yeğeni. Dedesini bilmiyordum ama kitabı alırken Korkut Boratav'la bir akrabalığı var mı diye düşünmüştüm.
SilArka kapak yazısı beni de cezbetti, film olur dedim hatta ama arka kapak yazıları da, verilen ödüller de bence yeterli olmuyor, zevkler ve renkler meselesi gibi, eğer kitap okurun ruhuna dokunmuyorsa olmuyor, yıllar önce Nobel kazanmış bir kitap almıştım bitiremedim bile hayatımda okuduğum en sıkıcı kitaptı. Eline sağlık Gül'cüğüm, iyi pazarlar:)
YanıtlaSilÇok haklısınız Müjde Hanım, sonuçta okuyanla alakalı :) Size de iyi pazarlar, sevgiler:)
Silay boratav ailesi var. yazarlar, o aileden mi ki :)
YanıtlaSilAynı isimde başka yazar var mı bilmiyorum ama yazarın ailesini yukarıdaki Sevkoz'un yorumuna yazmıştım:) Sevgiler:)
Silhımm temam onları kastetmiştim. iyi aileee :)
SilTamam şimdi oldu:)
Silo halde biz de okumayıverelim , zaten milyon kitap var okunacak arada bundan da kurtulmuş olalım :D
YanıtlaSilEvet ya o kadar çok okunacak kitap var ki :) teşekkürler Eylem Hanım Sevgiler:)
SilKonu ilginç gibi ama diğer taraftan çok da bilindik sanki:) işte bazen oluyor böyle, keyifli okumalar Gül Hanım:)
YanıtlaSilYazarın hayatından izler taşıyan bir roman bu otobiyografik yan çok baskın, gerçi iyi anlatıldıktan sonra sorun olmazda ben okuduktan sonraki duygumdan memnun kalmadım. haklısınız oluyor bazen:) teşekkürler Eren Hanım, sevgiler:)
SilArka kapak yazıları aldatıcı olabiliyor. İlgimizi çekmeyen kitabı okumak da ayrı bir sıkıcı oluyor. Bırakmak istiyorsun, yok belki değişir diye devam ediyoruz değişmezse sonunda memnunsuz bir tat bırakıyor.
YanıtlaSilBurada arka kapak aldatıcı değil, konuyu özetlediğiniz zaman tam da bu metin çıkıyor ama nasıl anlattığınız önemli ve sonuçta memnun kalmadım. Başka kitaplara artık:) Yorum için teşekkürler, keyifli okumalar:)
SilGüzel bir kitap... Yılmaz Özdil'in yeni kitabı olan Mustafa Kemal'i de tercih ederim. Blog sayfamda bulabilirsiniz... https://konumuzkitap.blogspot.com/2018/10/mustafa-kemal.html 😊😊😊
YanıtlaSilFarklı kategorilerde iki kitap:) Mustafa Kemal'i ben de aldım yakında okuyacağım, sizin yorumunuza da hemen bakıyorum. Sevgiler:)
Silheeey goliath birinci sezon bence de müthişti. ikinci sezonu ben izleyemedim yaaa midem kaldırmadı, ay bana iğrenç geldi bakamadım, o da güzeldi diyosuun :)
YanıtlaSil2. Sezon daha vahşiydi (özellikle o meksika'da geçen sahneler) ama bana öğle iğrenç gelmedi, birde 2. sezon çok gerçekçi idi kurulu suç /siyaset düzenine karşı koyamadı illa avukatı kazandıracağız diye bir son yapmamışlar o iyiydi. bazı dizilerde bana da oluyor 1 sezon yetiyor:)
Silnetflix ile ilgili bir yazı okudum. algılarımızla nasıl oynuyorlar ve bizi geleceğe nasıl hazırlıyorlar diyee :) algı yönetimi yapıyorlarmış :)
YanıtlaSilO kesin. Sadece diziler değil sosyal medya başta olmak üzere tüm basın yayın araçları ile manipüle ediyorlar herkesi. Durumu anlayabilen çok az bir kesim kendini koruyabiliyorsa da sürekli yöntem değiştirip baskıyı artırıyorlar, bu yüzyılın sorunu da bu bakalım daha neler göreceğiz:(
Sil