ANDREW HUGHES - JOHN DELAHUNT BİR CİNAYETİN HİKAYESİ

1979'da İrlanda/Wexford'da doğan Andrew Hughes, Dublin'deki Trinity College'da eğitim gördü. Nitelikli bir arşivci olan Hughes, bir süre RTÉ (İrlanda Ulusal Radyo Televizyon Kurumu) için çalıştı. Dublin'in Fitzwilliam Meydanı'ndaki Kral George döneminde yapılmış binaların tarihini araştırırken John Delahunt'ın hikayesine rastladı ve bundan hareketle ilk romanını yazdı. Tarihi yapıtlarla ilgili incelemesini de Daha Az Sıradan Hayatlar:Dublin'in Fitzwilliam Meydanı 1798-1922 adıyla kitaplaştıran Hughes, Dublin'de yaşıyor.

Yukarıdaki özgeçmişten de görüleceği üzere bu bir ilk roman ve benim almama sebep ise tarihi bir olaydan kurgulayarak yazması idi, ayrıca kitap kapağı da çok ilgimi çekmişti...

Konu 1841 yılında geçiyor, John Delahunt üniversitenin son sınıfında okuyan bir öğrenci Fitzwillam Meydanı'nda bir evde oturuyor, annesi çocukken ölmüş, ağabeyi yurtdışında bir askeri birlikte görevli, kızkardeşi bir subayla evlenmiş... John bu evde yatalak babası ve ona bakan bakıcı bir kadın ile birlikte yaşıyor, zamanında varlıklı bir aile iken babanın hali nedeniyle düşük bir gelirle idare etmeye çalışıyorlar... bu ortamda tesadüf sonucu bir kavgaya şahit oluyor, yolu Kale (İrlanda İstihbarat merkezi) ile kesişiyor ve onlara muhbirlik yapmaya başlıyor... başlangıçta bunu niye yaptığını pek bilemese de zamanla bu işten nemalanmaya başlıyor ve devam ediyor, bu sırada arkadaşlarından birinin kızkardeşinden (Helen) hoşlanıyor, Helen'in ısrarı ile iş evliliğe doğru gidiyor, Kale ile ilişkisi iyice grift hale geliyor ve öykü devam ediyor...

Hikaye çok ilginçti, İrlanda ile ilgili pek bilgim yok dolayısıyla burada anlatılanlara inanamadım... her dönemde her toplumda istihbarat toplanır, jurnalcilik olur, insanlar fişlenir, yalancı şahitlik, olmayan suçları birilerinin üstüne atma olur ama buradaki hepsinden vahimdi, insanoğlunun kötülüğünün sınırı olmadığı ispatlanıyor bir kez daha... yazar son söz olarak hangi gerçek karakter ve olaylardan faydalandığını kitabın sonunda ayrıntılı olarak açıklıyordu...

İki noktaya itirazım var; her ne kadar arka kapakta Dickens'vari atmosfer, gotik edebiyata uygun yazılmış dense de ben bunu hiç hissedemedim, herhangi bir zamanda geçiyor gibi geldi, ara ara at arabalarından, eriyip biten mumlardan bahsedince sahi ya 1841'deydik diye aklıma gelip durdu (sadece mahkum hücresinin tasvirlerinde zamanı hissettim), özetle ortam çok daha iyi yansıtılabilirdi... bazı kelime seçimleri de konuyu o zamandan koparıyordu, artık yazarın mı çevirenin mi ifadesi bilemiyorum bir balodaki kadınların elbiselerinden bahsederken sağlıksız şekerlemelere benziyorlar ifadesindeki sağlıksız kelimesi bugünün konusu dolayısıyla 1841'in ortamından kopuyorsunuz, bu tip kelimelere tarihi kitaplarda dikkat etmek gerek... diğer konu da John Delahunt'un ne hissettiğinden pek fazla bahsetmemesi idi, sanki hiç bir şey hissetmiyor gibiydi tam bir robot şeklinde, belki de yazar tam da bunu hedefledi ama bana bir eksiklik gibi geldi...

Sonuç olarak; (yukarıda yazdıklarıma rağmen) romanı başarılı buldum, beğenerek okudum, çok sürükleyiciydi, İrlanda ve o döneme dair bir sürü şey öğrendim, bu tip konuları seviyorsanız öneririm... 

Yazar: Andrew Hughes
Çevirmen: Emre Can Sarısayın
Özgün Adı: The Convictions of John Delahunt
Sayfa Sayısı: 368
Basım Yılı: 2018
Yayınevi: Can

Dublin, 1841. Aralık ayında soğuk bir sabah. Küçük bir oğlan çocuğu tatlı sözlerle kandırılıp annesinin yanından alınıyor ve vahşice katledilmiş olarak bulunuyor. Yoksulluk, eşitsizlik ve siyasal istikrarsızlığın egemen olduğu kentte işlenen onlarca elim cinayetten biri, ama diğerlerinden farklı olarak halkı galeyana sürüklüyor. Çünkü John Delahunt adında sorumsuz bir öğrenci olan katil, aynı zamanda Dublin Kalesi’ndeki istihbaratçıların ücretli muhbiri. İşin tuhafı, katil ne işlediği cinayetten pişmanlık duyuyor ne de alacağı cezadan korkuyor. Hücresinde idam gününü beklerken serinkanlılıkla hikâyesini kaleme almayı seçiyor.
Tarihî bir araştırma yaparken tesadüfen bu olayın belgelerini bulan Andrew Hughes, 1841’de geçen hikâyeyi Dickens’vari bir atmosferde ve gotik edebiyata yaraşır bir dilde aktarmayı ustalıkla başarmış. 

Yorumlar

  1. Akıcı bir hikayeye benziyor. ilgimi çekti konusu. paylaşıma teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim Emine Hanım, sevgiler:)

      Sil
  2. konuyu çok merak ettim ama ben de daha gotik bir atmosferi tercih ederdim, paylaştığınız için teşekkürler Gül Hanım, sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Eren Hanım, sevgiler:)

      Sil
  3. hımmmm, konu da ilginç irlanda da zaten hep ilgimi çeker. okunabilir evet :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. .Siz polisiye seviyorsunuz bir bakın bu kitaba:) teşekkürler, sevgiler.

      Sil
  4. İlginç ve hızlı okunabilecek, akıp gidecek bir kitap izlenimi edindim. Teşekkürler..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

SEZGİN KAYMAZ - Kün

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH