ALESSANDRO MANZONI - Nişanlılar
''Alessandro Manzoni (1785-1873) kendi ömrü sırasında çoğu yazarın imreneceği, yalnız ulusal bağımsızlık savunucuları, çağının ötesinde ruhani liderler ve toplumsal reformun önderlerine layık görülen türden bir itibar edinmişti. Seksen sekiz yaşında hayata gözlerini yumduğunda, İtalya'da bir gün ulusal yas ilan edilmişti. Okullar ve üniversiteler kapatılmış, tiyatroların ışıkları yakılmamıştı. Süvari taburunun başını çektiği muazzam bir cenaze alayı, tabutunun peşinde ilerleyen devlet bakanları ve İtalya kraliyet ailesi üyeleriyle birlikte Manzoni'nin memleketi Milano'nun sokaklarından geçmişti. Onunla tanıştıktan sonra ''Eğer ki bir insana tapınmak hoşgörülebilir olsa, ayaklarına kapanırdım'' diyen Giuseppe Verdi, bir yıl sonra ihtişamlı ''Requiem''ini Manzoni'nin anısına ithaf etmişti.
O zamandan beri yazar, klasikler içinde yerini hiç kaybetmedi. Bir deste şiir, birkaç tragedya, bir tarihi makale, bir dini inceleme ve tek bir romandan oluşan mütevazi külliyatı kutsiyete sahiptir; yalnız meslek gereği inceleyen akademisyenler ve lise edebiyat dersi öğretmenleri değil, okumaya uzun boylu ilgisi olmayan çoğu İtalyan için de. (syf:28 Jonathan Keates'in önsözü)''...
Vatandaşlarının Dante'yle aynı cümlede adını geçirmeye layık göreceği tek İtalyan edebiyatçı olduğu önsözde belirtilen Manzoni'nin bu tek romanını epeydir okumak istiyordum ancak kısmet oldu... yazar, hem kırsal kesimden iki gencin evlenme serüvenini hem de 1620'den başlayarak takip eden on yılın toplumsal, siyasi, dinsel olayları ile toplumun yapısını anlatan bu eseri yazmaya 1821 yılında başlamış, 1823'de bitirmiş, uzun düzeltmelerden sonra 1827'de üç cilt olarak yayımlamıştır... 1840 yılında da Toskana lehçesi ile baştan yazmış ve bu son hali daha çok beğenilmiştir...
Lucia ve Renzo'nun evlenecekleri gün Lucia'ya göz koyan yörenin derebeyi, köyün papazını eğer nikahı kıyarsa onu öldüreceğini söyleyerek korkutur. Korkak ve yalnızca kendini düşünen Papaz Don Abbondio ipe sapa gelmez bahanelerle nikahı kıymayı ertelemeye çalışır, gençler asıl nedeni öğrenseler de ellerinden pek bir şey gelmez ve gelişen olaylar neticesinde Lucia, annesi Agnese ve Renzo köylerinden kaçmak zorunda kalırlar, anne kız Monza'ya, Renzo ise Milano'ya gitmek zorunda kalır. Yazar anlatıcısı vasıtasıyla hepsinin başından geçenleri gerçek toplumsal olaylarla (savaşlar, kıtlık, ekmek ayaklanmaları, veba) harmanlayarak anlatır...
Roman çok detaylı, akıcı, karakter tahlilleri çok isabetli, o dönemdeki tarihi olayları gözünüzde canlandırabileceğiniz bir şekilde anlatıyor, çok beğendim... benim için tek dezavantajı neredeyse baştan sona tüm kitabı kaplayan din, din, tanrı, tanrı söylemleri oldu... 17. yüzyılda başka ne olacaktı diye düşünsem de bu din konusundan bana baygınlık geldi, bir de okuma şevkimin daha yüksek olduğu bir vakit okusaydım daha iyi olurdu, biraz daha kısa sürede bitirebilirdim...
En nihayetinde mükemmel bir eser, okuyun derim...
Yazar: Alessandro Manzoni
Çevirmen: Necdet Adabağ
Özgün Adı: I Promessi Sposi
Sayfa Sayısı: 672
Basım Yılı: 2020 (2. Baskı) 2016 (1. Baskı)
Yayınevi: İletişim
Necdet Adabağ çevirisi,
Lombardiya’nın 1620’lerde İspanyollar tarafından işgalinin gölgesinde Renzo ve Lucia isimli iki gencin aşkını hikâye eden Nişanlılar, Alessandro Manzoni’nin “Risorgimento” öncesi İtalya’ya, Katolik inancına ve tarihî romana dair fikirlerini ustaca harmanladığı bir başyapıt. Lucia’ya âşık despot Don Rodrigo yüzünden yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kalan çift, tutuklanma ve veba gibi türlü badireler atlatır. 19. yüzyıldaki çağdaş olaylara göndermelerde bulunan, Manzoni’nin senelerce arşivlere kapanarak üzerinde uğraştığı, İtalya’nın ve İtalyanların kusurlarına çekinmeden mercek tutan Nişanlılar, İtalyan nesrinin, İtalyancanın ve hatta İtalya’nın kendisinin yaratıcı unsurlarından sayılabilecek bir “edebiyat olayı” niteliğini koruyor.
ALESSANDRO FRANCESCO TOMMASO MANZONI 7 Mart 1785 tarihinde İtalya’nın birleşmesi öncesi Milano Dükalığı’nda dünyaya geldi. Babası feodal lordların soyundan gelen Don Pietro’ydu. Annesi Giulia edebiyatla ilgili bir kadındı; büyükbabası Cesare Beccaria, Lombardiya Aydınlanması’nın önemli üyelerinden biriydi. Çocukluğu önce Somaschi tarikatının San Bartolomeo ve Sant’Antonio okullarında geçti, daha sonra Longone Yatılı Okulu’na girdi ve burada diplomat Giulio Visconti ve Kont Federico Confalonieri’yle arkadaş oldu. Annesiyle babası Manzoni gençken ayrılmış ve Giulia sevgilisiyle Paris’e taşındı; genç Manzoni, okulu tamamladıktan sonra babasının yanına döndü. Gençlik yıllarını, ailenin Caleotto isimli malikânesinde Milanolu aristokrat ve burjuvalarla eğlenerek geçirdi. Annesinin sevgilisi Carlo Imbonati’nin de ısrarlarıyla Paris’e gitmeye nihayet razı olduysa da, annesinin yanına gidemeden Carlo Imbonati öldü. Manzoni’nin ilk eserlerinden biri Imbonati için yazdığı “In morte di Carlo Imbonati” (Carlo Imbonati’nin Ölümü) isimli şiir oldu. Annesiyle Place Vendome’a taşındılar. Babasını 1806 yılında kaybeden Manzoni, ertesi yıl annesinin pek çok gelin adayı arasından Enrichetta Blondel’e âşık oldu. Aile Boulevard des Italiens’e yerleşti. Enrichetta’nın Katolik inancı, Manzoni’de bir inanç krizine neden oldu. Paris’te bir törenle resmî olarak yeniden Katolik olan Manzoni, 1810’lardan itibaren Imni Sacri adını verdiği ilahiler yazdı. Seküler şiirleri arasında Napoléon için yazdığı “Aprile 1814” (Nisan 1814), İtalyanları Avusturya hükmüne karşı ayaklanmaya çağıran Rimini Bildirgesi’nin adından esinlenerek yazdığı “Il proclama di Rimini” (Rimini Bildirgesi) gibi eserler vardır. Edebiyat ve dil üzerine çeşitli denemeler kaleme alan Manzoni, aynı zamanda oyun yazarlığı da yaptı. Nişanlılar isimli romanı ilk olarak 1827 yılında yayımlandı. 1833 yılında karısı Enrichetta’yı kaybetti; arkasından “1833 Noeli” şiirini yazdı. Nişanlılar romanını yeniden yazdı; kitabın “Quarantana” adıyla bilinen son hali, 1840 yılında yayımlandı. 1848 olaylarının coşkusuyla siyasi şiirlerinin olduğu bir derleme çıkardı. 1860’ta Vittorio Emanuele II tarafından krallık senatörü ilan edildi. Garibaldi’yle tanıştı ve İtalyancanın birleştirilmesini üstlenen heyette görev aldı. Bu konu üzerine yazdığı makaleleri Dell’unità della lingua e dei modi di diffonderla (Dilin Birleşmesi ve Nasıl Yayılacağı) isimli bir eserde topladı. Alessandro Manzoni, 1873 yılında San Fedele Kilisesi’nin merdivenlerinden düşerek yaralandı ve sağlığı yıl boyunca kötüleşti. 22 Mayıs günü 88 yaşında hayata gözlerini yumdu. San Marco Kilisesi’nde resmî bir cenaze töreniyle son yolculuğuna uğurlandı ve kalabalık bir kortej eşliğinde Milano’daki Cimitero Monumentale’ye defnedildi. Giuseppe Verdi, ölümünün birinci yılını anmak üzere “Requiem” eserini besteledi. Manzoni bugün tıpkı Dante Alighieri gibi İtalyancanın ve İtalyan edebiyatının “kurucu baba”larından biri sayılır.
Bu kadar (ayaklarına kapanacak kadar:) ünlü biri olduğunu bilmiyordum, konu çok ilginçmiş, acaba kaçak nişanlılar ne yaptılar? Mutlu oldular mı? Merak ettim. Eline sağlık Gülcüğüm.
YanıtlaSilBende bilmiyordum açıkçası:) nedenlerinden biri bu romanmış ülkesinin tarihini, toplumun yapısını o kadar güzel tasvir ediyor ki o kadar yüzyıl sonra alakasız bir ülkeden ben bile merakla okudum. Kitabın sonunu buradan açık etmeyeyim ben bilahare size yazarım Müjde Hanım, çok teşekkürler, sevgiler
Silünlü bir eser olduğunu biliyorum ama mükemmel diyorsanız okunur Gül Hanım keyifli okumalar:)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Eren Hanım, size de keyifli okumalar, sevgiler:)
Silhıms bunu okumalı o zamaaan :)
YanıtlaSilKeyifli okumalar, sevgiler:)
SilÇok severek ve begenerek okuduğum donem kitaplarından.
YanıtlaSilEvet bu kitabı konuşmuştuk siz blogunuzda yazdığınızda, bende daha fazla gecikmeyeyim dedim:)
Sil