PER PETTERSON - REDDEDİYORUM
Norveçli yazarları sevdiğim için Per Petterson'ı okumak istiyordum ama kitapları arasından bir türlü seçim yapamadım ve bugüne kaldı... bizde yayımlanan 4 romanın içinde konusu en cazip geleni olan Reddediyorum'u okudum...
Roman, çocuklukları binbir güçlükle birlikte geçen iki arkadaşın (ve ailelerinin) birbirlerinden ayrıldıktan sonra hayatlarının hangi yöne ilerlediğini geri dönüşlerle anlatıyor... diğer Norveçli yazarlarda olduğu gibi bu kitapta da kesif bir yalnızlık teması var, bu yönüyle Kjersti Skomsvold'a benzettim biraz...
Hem konu itibariyle hem de anlatımıyla beğendiğim bir roman oldu ama sonu çok zayıf kaldı, sanki yazar sonunu tamamlamaya üşenmiş öylece bırakmış gibi... kitabın sonunun okuyucuya bırakılmasına karşı değilim hatta böyle kitapları daha çok seviyorum ama bu öyle değildi sanki yazmayı unutmuş gibiydi... yine de hikayeyi sevdim, oldukça akıcı yazılmıştı merakla okudum, size de öneririm...
Yazar: Per PettersonÇevirmen: Banu Gürsaler Syvertsen
Özgün Adı: Jeg Nekter
Sayfa Sayısı: 248
Basım Yılı: 2019 (2. Baskı) 2013 (1. Baskı)
Yayınevi: Metis
Metis Edebiyat'ta daha önce yayımladığımız At Çalmaya Gidiyoruz ve Lanet Olsun Zaman Nehrine'nin ardından Norveçli yazardan yine çok seveceğiniz bir roman.
Per Petterson
1952'de Oslo'da dünyaya geldi. Kütüphanecilik eğitimi alan Petterson, tüm zamanını yazarlığa vakfetmeden önce bir süre kitapçılık, çevirmenlik ve edebiyat eleştirmenliği yaptı. 1987'de öykülerden oluşan ilk eseri Aske i munnen, sand i skoa yayımlandı. Daha sonra yazdığı Ekkoland (1989), Det er greit for meg (1992), Til Sibir (1996), I kjølvannet (2000) adlı eserleriyle Norveç'in en iyi romancıları arasına girdi. At Çalmaya Gidiyoruz ile büyük bir çıkış yapan yazar hem Norveç Kitapçılar Ödülü'nü hem de Norveç Edebiyat Eleştirmenleri Ödülü'nü aldı. Eser İngilizceye çevrildikten sonra dünya çapında ün kazandı. 2004'te Månen over Porten adlı bir deneme kitabı yayımlayan Petterson'un Lanet Olsun Zaman Nehrine adlı romanı Kuzey Ülkeleri Konseyi'nin edebiyat ödülüne layık görüldü.
Loe'nin Doppler'ini okumuştum yeni kuzeylilerden. İklimlerinden midir nedir hep bi donuk güzel tabiat, bi yalnızlık bi uzaklaşmışlık var içlerinde demek ki.
YanıtlaSil(Gerçi bizim toplumumuz da pek yakınlık kuran bireyler değil artık)
Doppler hakkindaki fikrimi yazmiş olmaliyim blogda🤔
Şimdilik en sevdiğim kuzeyli roman Knut Hamsun'un Açlık'ı:)
Gidip görmek istediğim ülkeler içinde bu kuzeyliler de var yalnız. Soğuğa rağmen tabiatları çok cezbedici görünüyor fotoğraflardan:))
Knut Hamsun'u üniversiteyken okumuştum (nedense onun Norveçli olduğunu hep unuturum:)) ve o bir klasik, çok iyiydi tabii. Yenilerden çoğunu okudum, hepsini ayrı ayrı sevdim, Loe'dan biraz gönlüm geçti ama bakalım yeni bir kitabı çıkarsa yine bakarım. İskandinavya çok güzel hakikaten, 2 sene önce gitmiştim özellikle Norveç'i çok sevdim, mükemmeldi. Tabii kısa süreli turistik bir gezide insanların yalnızlığını pek fark edemiyorsunuz ama kitaplarında bunu çok konu ediyorlar öyle olmalı.
YanıtlaSilAyrıca sizin de dediğiniz gibi mahalle/köy kültüründen kopmaya başladıkça (eğitim düzeyi de bir faktör) bizde de benzer durumlar ortaya çıkıyor ama daha o halde değiliz pek (bu iyi mi kötü mü emin değilim)
Doppler'i yazmışsanız okumuşumdur ama yeniden bakacağım blogunuza. Yorum için teşekkür ediyorum sevgiler:)
çok merak ettim, hemen bakacağım Gül Hanım, keyifli okumalar sevgiler:)
YanıtlaSilUmarım beğenirsiniz Eren Hanım keyifli okumalar:)
Silyazarın sıradanlığı anlatım tarzını seviyorum, kuzeyin sadeliği.
YanıtlaSilEvet sakin sakin günlük olayları anlatıyor, güzeldi. teşekkürler, sevgiler:)
SilMerhaba.
YanıtlaSilAslında "At Çalmaya G." kitabı listemdeydi. Grup okumasında, "Benim D.Erkekler" kitabını okuduk. Sanırım yazarin tarzı boyle sizin yorumunuzuda okuyunca böyle hissettim.
Boraz depresif, biraz hayata dair...ama.sevdiğim bir tarz.
Gülşah Hanım günaydın,
SilEn ünlü kitabı ''At Çalmaya Gidiyoruz'' muş, ona da baktım ama bana ilk sırada cazip gelmedi, belki bir ara onu da okurum. Sevgiler :)
okumadım ama okurum tabii :) üstte gördüm de, hamsun, süfer tabii ama gerçek hayatta sonu kötü olmuş, nazi olmuş, çok şaşırmıştım bunaa :)
YanıtlaSilEvet evet Knut Hamsun'un öyle bir durumu var, bende öğrendiğimde çok şaşırmıştım.
Silbaak son yazımda geçenlerde sölediğin diziiii :) bir de biohackers demişrin onu da izlemiştimdii :)
YanıtlaSilHemen bakıyorum, biohackers yazınızı görmüştüm:)
SilBen de okumak isterim, ruhumun biraz yalınlığa ihtiyacı var.
YanıtlaSilGüzel kitap, keyifli okumalar.
SilBen bu kuzeyli yazarlara (neydi şu kapağında kendi resmi olan, Karl Ove bilmem neden başlayarak) hiç ısınamadım ama kuzeyli dizileri pek seviyorum. Bu ara Danimarka dizisi Rita'ya sardım, son yazımda ben de onu anlattım. Sevgiler Gül.
YanıtlaSilKarl Ove olan çok okundu neden bu kadar popüler oldu bilmiyorum, ben onu okumadım. ama kuzeyli yazarlar içinde çok iyileri var. Dizilerini de seviyorum, Rita'yı duydum ama izlemedim hemen bakıyorum blogunuza. Teşekkürler, sevgiler:)
SilPer Petterson bana kitaplara hep yüksek başlayıp nedense ortalardan sonra inişe geçiyor hissi veriyor.
YanıtlaSilBen sadece bu kitabını okudum ama saptamanız doğru. Teşekkürler
Sil