JOSÉ SARAMAGO - KÖRLÜK

José Saramago'dan ilk olarak Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş'u okudum, hemen arkasından da Körlük romanını aldım, yaklaşık altı yıldır kitaplığımda bekliyor ancak sıra geldi... geldi gelmesine de bu kadar kötü bir zamanlama olabilir, distopik bir konu zaten insanı zorluyor, birde karantina mevzuu tuz biber oldu...

Zamanlamada hata yapsam da romanı beğendim, çok başarılıydı... aşağıdan da görüleceği üzere insanlar peşi sıra kör olmaya başlıyor, önce bu salgını önleriz düşüncesiyle insanları hastahane ve benzeri yerlerde karantinaya alıyorlar ve kaderlerine terk ediyorlar... yazar insanın özünün kötülüğünü, sistemin çarpıklığını ve aslında normal halde de hepimizin kör olduğunu çarpıcı bir şekilde anlatıyor... karantina bölümleri çok rahatsız ediciydi ama roman iyi, anlatımı (karakterlerinin isimsiz olması) yine çok değişik ve güzeldi, kaçırmayın okuyun derim... 

Yazar: José Saramago

Çevirmen: Aykut Derman

Özgün Adı: Ensaio sobre a cegueira

Sayfa Sayısı: 368

Basım Yılı: 2014 (28. Baskı) 1999 (1. Baskı)

Yayınevi: Can


Araba kullanmakta olan bir adam, yeşil ışığın yanmasını beklerken ansızın körleşir. Körlüğü, başvurduğu doktora da bulaşır. Körlük, bir salgın hastalık gibi bütün kente yayılır; öldürücü olmasa da tüm etik değerleri yok eder. Toplum, görmeyen gözlerle cinayetlere, tecavüzlere tanık olur. Koca kentte körlükten kurtulan tek kişi, göz doktorunun karısıdır.

XX. yüzyıl edebiyatının dev ismi, Nobel ödüllü Portekizli yazar José Saramago, bu romanında, körlük olgusunu bir metafor olarak kullanmış; basit imgelere, sıradan sözcük oyunlarına başvurmadan, yoğun bir anlatımla, anlatıcının ve kahramanların konuşmalarını ortak bir monoloğa dönüştürerek, kurgunun evrenselleşebilmesi açısından kişilere ad vermeksizin, liberal demokrasinin insanları sürüklediği sağlıksız ortamı olağanüstü bir ustalıkla yaratmış ve yaşatmıştır.

JOSÉ SARAMAGO, 16 Ekim 1922’de doğdu. Henüz üç yaşındayken, ailesi Lizbon’a taşındı. 1947’de ilk romanı olan Terra do Pecado’yu (Günah Ülkesi) yazdı. On iki yıl boyunca bir yayınevinde yayın yönetmenliği ve Seara Nova dergisinde edebiyat eleştirmenliği yaptı. Saramago’nun tanınmasını sağlayan yapıtı, 1983’te yayımlanan Baltasar ve Blimunda’dır. Ricardo Reis’in Öldüğü Yıl 1984’te yayımlandı. Saramago’nun en ironik yapıtı sayılan Lizbon Kuşatmasının Tarihi (1988), tarih üzerine kurulu bir denemedir. 1995 yılına ait Körlük insan varoluşunun özü, tanrı ve şeytan hakkında bir romandır. 1997’de ise Bütün İsimler adlı romanı yayımlandı. Saramago’nun yapıtlarının arasında şiir kitapları, birçok deneme, oyun ve roman vardır. Saramago’nun edebiyat yaşamının asıl meyvesi, 1998’de aldığı Nobel Edebiyat Ödülü’dür. Saramago’nun ölmeden önce yazdığı son romanı Kabil, Türkçeye de çevrildi. Saramago 2010 yılında öldü.

Yorumlar

  1. Jose Saramago'nun Körlük kitabını çok güzel özetlemişsiniz.

    YanıtlaSil
  2. Ben de okumuştum. Çarpıcı bir kitap..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet öyle:) Teşekkürler.

      Sil
    2. Körlük aslında insanın kendi içinde kurduğu düzendir. Neye inanırsan neyi kabullenirsen ona göre yaşarsın. AŞK'ın eş anlamsıdır. birini görürsün bir anda onu kabullenir onsuz yaşayamayacağına karar verirsin. Bir daha onun malı olursun. İnsan kendini aşmak için duyguları kontrol etmeyi öğrenmeli ... Esnek düşünceler ile olayları gözlemlemeli hiç bir şeyi körü körüne bağlanmamalı ...

      Sil
    3. Körü körüne bağlanmamak kısmına katılıyorum ama esnek düşünceler kısmı biraz tehlikeli çok kolaylıkla ilkesizliğe (dönekliğe) evrilebiliyor. Katkı için teşekkür ediyorum.

      Sil
  3. Ben yalnızca iki tane okudum ve anlatımını çok sevdim, konuşmaları metin içinde yazması ilk kitapta çok değişik gelmişti bunda da öyle ama biraz alışkanlık yarattığını fark ettim. Giderek bu alışkanlık hissimin artacağını düşünüyorum ama genel olarak yazarı sevdim. Umarım daha sonra denediğinizde siz de seversiniz:) teşekkürler.

    YanıtlaSil
  4. Yakın bir zamanda filmini izledim. Güzeldi fakat kitabı okumak eminim ki daha etkileyicidir. Gayet güzel bir tanıtım olmuş, elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özellikle karantina bölümündeki vahşi sahneleri nasıl filme aktardılar çok merak ettim. Tam anlamıyla yansıtabildilerse o film nasıl izlenir hiç bilemiyorum. Çok teşekkür ederim:)

      Sil
  5. Hiç okuyamadım hayatta okunacak ne çok kitap var ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle çok kitap var:) Saramago'nun çok değişik bir üslubu var bir tane kitabını deneyin derim. Teşekkürler.

      Sil
  6. filmini izlerken bilee zorlanmıştım kitabını almayayım ben Gül Hanım:D Elinize sağlık sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başka kitaplara o zaman Eren Hanım:) Sevgiler.

      Sil
  7. Merhaba.
    Ben ilk yazarı "Kabil" kitabı ile tanıdım. Hatta o zaman bu kadar reklamı yoktu İnsatgram'da.
    Anlatımı zor ve kitapta ki ara ara ti'ye alıyormuş gibi anlatım rahatsız etsede, yazarın kelimeleri kullanış biçimi, hikaye anlatımı vurmuştu resmen beni :)
    Sonrada "Körlük" ve " Bilinmeyen Bir Ada"yı okudum ve çok sevdim... sırada diğer kitapları var. Üst üste okumak yorduğundan ara ara okumayı tercih ediyorum Gül Hn.
    Körlük'de ise o hiyerarşik anlatım, insanların zorda kalınca neler yapabileceğini, eş,niz, dostunuz da olsa... öyle iyi anlatmış ki....
    Selamlar, sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günaydın,
      Saramago'nun dili ve anlatımını ilk kitaptan itibaren çok sevdim ve çok değişik geldi ama konuları zorlu haklısınız, ben de aralıklı okuyabiliyorum. İnsanın kötü olduğunu biliyorum ama Körlük yine de beni irkiltti, velhasıl yazar çok iyi devam edelim:) teşekkürler, sevgiler:)

      Sil
  8. İnsanlar ölümle burun buruna geldiklerinde bile nasıl da kendi çıkarlarını düşünebiliyorlar değil mi....

    Bu arada kitabı çok beğenmiştim ama bazı bölümlerindeki betimlemelerinde midem kalkmıştı..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet öyle. Sanırım tek fedakar olan doktorun karısı olduğu için bir tek o kör olmadı. Karantina bölümleri hakikaten kötüydü. Teşekkürler.

      Sil
  9. kitabı da okudum filmi de güzeldi :) çok iyi yazar tabii ama saramago yu da murakami yi de biraz soğuk yazarlar olarak görüyorum :) usta ama uzak, sabahattin ali gibi yani :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç böyle düşünmemiştim ama Saramago için soğuk tanımlaması çok doğru, ona çok uyuyor. Murakami ve Sabahattin Ali bana pek öyle gelmiyor ama bilemedim şimdi:)) teşekkürler, sevgiler.

      Sil
    2. bak şöyle yani, sabahattin ali, murakami, müthiş yazarlar, kusursuz, yani aslında yazmayı gösteren öğretmen gibi onlar. saramago da. sinemadaki tarkovski, bergman, bresson gibi. Ama soğuklar. uzaklar, mesafeli yani. yazılarında insan sıcaklığı içtenliği yok. yani örneğin, sait faik, orhan veli, hüseyin rahmi gibi değiller. bu üçünde insan sıcaklığı var. saramago sabahattin filan peygamber tanrı filan gibiler yani. sinemada da kieslowski, tornatore içten sıcaklar örneğin. duygusallık, şiirsellik, romantizm filan olduğu için. o yüzden diyorum ki saramago filan gibilere hayran olunur, onlardan öğrenilir ama sıkıcılar yaniii :)

      Sil
    3. Sıkıcı derken insanüstü olmalarını kast ediyorsunuz sanırım, yoksa bahsettiklerimiz kesinlikle sıkıcı değiller:) Ayrıca ben illa sevecen/sıcak olmalarını beklemiyorum, her yazarın başka üslubu oluyor, okuduktan sonra seviyorsam ne ala:)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

SEZGİN KAYMAZ - Kün

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH