LAWRENCE DURRELL - Justine

İskenderiye Dörtlüsü 1

Bu seriyi uzun zaman önce okumak istemiştim ama kaldı bir şekilde ve bugüne geldim... seri; Justine (1957'de yazılmış), Balthazar (1958), Mountolive (1958) ve Clea (1960) adlı kitaplardan oluşuyor...

''Justine’de bütün dörtlünün konusu ile başlıca izlekleri, çağrışımsal bir düzende, uzama yayılmış parçalarla, neredeyse düzyazı şiir örgüsünde sunulur. Balthazar, Mountolive, Clea aynı konunun, aynı izleklerin, değişik bakış açılarından yeniden yazılışıdır. Müzikte bir ya da birkaç ezginin çeşitlemelerle karmaşık bir biçime eriştirilmesi gibi tıpkı. Justine, yaşam dolu, tutkularıyla kabına sığmayan, İskenderiyeli bir Yahudi güzelidir. Bu kentin gelmiş geçmiş Yunan, Doğu, Hıristiyan gelenekleriyle yoğrulmuş karmaşık gizemli ortamının, büyüsünün damgasını taşır kişiliğinde. Sevmeye sevilmeye doymayan, kocasıyla ilişkileri karışık, evlilik dışı kaçamakları hiç eksik olmayan, bir ara İrlandalı öğretmen Darley ile de sevişen Justine, sevgi yoluyla gerçek benliğini ararken cinselliğin değişik olanaklarını da yansıtır. Justine ile zengin bankacı kocası Nessim Hosnani’nin çevresinde, bu tür birçok ilişkinin, birçok olayın tanığı olan Darley, yıllar sonra izlenimlerini yazar bölük pörçük. Bir Yunan adasının yalnızlığında, geçmişe bakarak, İskenderiye’de başından geçenleri, gözlemlerini, tanıklıklarını parça parça anımsamaya çalışır. Justine sözde, onun yazdığı bir metindir. Ancak Darley’in olayları, gerçekleri yorumlayışı, kendi görüş açısıyla sınırlıdır. Justine ile çevresindeki kişilerin birbiriyle ilişkisinde birçok ayrıntı, ilk romanda söylenmeden, anlatılmadan, belirsiz kalır. Bu belirsizlikler okumanın değişik aşamalarında, öbür roman kişilerinin bakış açılarının da zaman zaman verilmesiyle, dörtlünün sonuna değin, yeni anlamlar kazanarak sürer. Son roman Clea bitirildiğinde bile, okur kafasında yanıtsız kalan birçok soru vardır daha. (syf:11 Akşit Göktürk Sunuş)''

Yukarıdaki sunuş yazısını hem konuyu hem de seriyi özetlemek amacıyla ekledim, benim bu ilk romanı okuduktan sonra hissettiklerim ise şöyle; İskenderiye'yi sanki görüyormuşum, karakterlerle beraber dolaşıyormuşum gibi hissettim, muhteşemdi, bu açıdan çok sevdim... fakat aşk konusunun (neredeyse herkes Justine'ne ve yine herkes aynı anda birden fazla kişiye aşık) uzun uzun anlatılması ve irdelenmesi bana biraz fazla ve oldukça karmaşık geldi, bu kısımları pek sevemedim... Ülker İnce bu eseriyle çeviri ödülü almasına rağmen bazı kelimeler bana oldukça zorlama geldi, ara ara çevirinin sıkıntılı olduğunu düşündüm... sunuş yazısında bahsedilen Darley, ilk romandaki anlatıcı ve isimsiz yazılmış, sanırım sonraki kitaplarda adı yazılıyor bunu da not olarak belirteyim... bu ilk kitapta Baltazar'da, Clea'da vardı ve ben özellikle Clea'yı çok merak ettim (direkt son kitaba atlasam nasıl olur acaba:)))... ama sonuçta romanı beğendim devamını da okumak istiyorum, konu ilginizi çekiyorsa deneyin derim...


Yazar: Lawrence Durrell

Çevirmen: Ülker İnce

Özgün Adı: Justine

Sayfa Sayısı: 296

Basım Yılı: 2022 (12. Baskı) 1984 (1. Baskı)

Yayınevi: Can

Geçmişte olanlardan hiçbirimizin sorumlu tutulamayacağını yavaş yavaş anlıyorum. Bedelini ödemek biz çocuklarına düşse de yargılanması gereken bu kentin kendisidir. Peki, nedir bizim dediğimiz bu kent? Neler gizlidir İskenderiye sözcüğünde?

Akdeniz’in güneyinde sırlarla dolu bir liman kenti: İskenderiye. Palmiyelerle sıralı bulvarlar, gıcırdayan tramvaylar, rengârenk tezgâhlarıyla pazarlar, gizli buluşmaların yapıldığı kahvehaneler, asırlar önce yanmış olsa da tüm kente gölgesini yaymaya devam eden destansı bir kütüphane. Ve şehrin havasını soluyan, arzuyu, kıskançlığı, ihaneti ve şiddeti tecrübe eden kayıp bir nesil. Justine, Durrell’ın “çağdaş sevgi”yi irdelemek üzere kaleme aldığı, 20. yüzyılın en görkemli başyapıtlarından biri olan İskenderiye Dörtlüsü'nün ilk cildi.

 “Justine’i 1967’de okuduğumdan beri aynı kişi değilim… Durrell’ın İskenderiye’si sıra dışı bir güzellik ve duygusallıkla dolu… En olağanüstü İngiliz romanlarından biri.”André Aciman

Lawrence Durrell: 1912’de Britanya'lı bir ailenin çocuğu olarak Hindistan’da doğdu. Genç yaşta İngiltere’ye giderek Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmaya başladı. Mısır, Yugoslavya, Rodos, Kıbrıs ve Güney Fransa’da görev yaptı. Hindistan’da Hint ve Tibet kültürünü, dinlerini ve mistik atmosferlerini yakından tanıdı. Kıbrıs’taki görevi ise, ona başta Mısır olmak üzere Akdeniz ülkelerinin uzun geçmişi, inanışları, gizemle gerçeğin birbirine örüldüğü yaşam biçimleriyle tanışma fırsatını verdi. Bu bilgi ve birikimler, Eskiçağ’ın belli başlı kültür merkezi İskenderiye ve Akdeniz’in öteki ucunda, Ortaçağ Avrupası’nı karanlığa boğan kilise egemenliğinin başkenti Avignon ortamında yüzyılımızın en çarpıcı romanlarını hayata geçirdi: İskenderiye Dörtlüsü ve Avignon Beşlisi. Durrell, 1990’da Fransa’da öldü.

Yorumlar

  1. Seriyi 2012'de okumuşum, Justine'i beğendiğim kalmış aklımda, Balthazar ve Mountolive'i de okumuşum ama sanırım Clea'yı okumadım, Mountolive'e "Serinin ilk üç kitabında aynı zaman dilimindeki olaylar anlatılıyordu, dördüncü kitap Clea'da ise olayların devamını okuyacağız. Her kitabı bir öncekinden daha çok beğendim," yazmışım:) Diğer kitapları siz nasıl bulacaksınız merak ediyorum, elinize sağlık Gül Hanım, sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Blogunuza baktım şimdi Eren Hanım, siz çok detaylı anlatmışsınız seriyi ve yazarı bir sürü bilgi edindim, elinize sağlık ve yine benden fazla sevmişsiniz gibi hissettim. Sizin tanıtımlarınızı okuduktan sonra yukarıda şaka olarak yazdığım direkt Clea'ya atlama fikri daha cazip gelmeye başladı:)) Aslında yazar bu seriyi aşkı irdelemek için yazmış ama o irdeleme kısımları bana biraz fazla geldi, o yüzden devamını ne zaman getiririm bilemiyorum. Bakalım zaman ne gösterecek:) Çok teşekkürler, sevgiler:)

      Sil
  2. Uzun zamandır benim de aklımda olan bir seri... hele yeni baskı kapakları bayıldım 😊
    Yalnız bu kadar bekletmem de sebep biraz da uzatmaları fazla olduğu gibi yorumlar okumuştum bundan seneler seneler evvel....
    Biraz daha bekleyecek... Selamlar sevgiler 🌸

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında hareketli bir roman, çok fazla karakter var ve ondan ona geçerek sizi peşinden sürüklüyor o açıdan bende sorun olmadı sadece karakterler birden fazla kişiye aşık (ilişkide) olduğu için onların birbirleriyle kıyaslamaları fazla ve karmaşık geldi. Mesela anlatıcı hem dansöz Melissa'ya hem de Justine'ne aşık, Melissa onda ne buluyor (hissediyor, bekliyor vs) o Justine'de ne buluyor, her iki kadın ondan ne bekliyor vs. vs. sürekli irdeleniyor. Bu durum ilginizi çekerse mükemmel bir kitap. Yine de totalde beğendiğim bir roman oldu ama haklısınız kesinlikle kendinizi hazır hissettiğiniz bir zamanda okunmalı. Keyifli okumalar, sevgiler:)

      Sil
  3. seriyi okudum çok severim bencesi en iyi eserlerde ilk 100 e girer :) dizisi de vardı o da şekerdi o başka hihihi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de iyi eser ona diyeceğim yok:) Durrell ailesini anlatan diziyi diyorsunuz değil mi? o dizi en küçük kardeş doğa bilimci Gerald Durrell'in otobiyografik kitaplarından uyarlanmış müthişti, çok beğenmiştim. Teşekkürler, sevgiler:)

      Sil
    2. eveet sayende izlediydim en sevdiğim dizilerde top 10 listemde :)

      Sil
  4. Yanıtlar
    1. Çok ünlü bir seri, bende okumak için geciktim ama başladığıma memnunum. Yorum için teşekkürler:)

      Sil
  5. Güzel ve sürükleyici bir seri bence insanı sıkmıyor hatırladığım kadarıyla sürekli karakterleri okuyorsunuz yani bir sürü karakter bir sürü aşk vardı tekrardan okuma vakti gelmiş çünkü tamamen unutmuşum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdilik dört kitabı tamamlamayı hedefliyorum, bu seri için yeniden okuma yapmak bana çok uzak:) Size keyifli okumalar sevgiler:)

      Sil
  6. seriyi okumadım, yorumunuzla dikkatimi çekti, teşekkür ediyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu roman, tarih belirtilmemiş ama 1930'larda geçiyor hemen savaş öncesi gibi, başka bir çağ, başka bir dünya, başka bir nesil anlatılıyor. Bu anlamda okumaktan çok hoşlandım. asıl ben teşekkür ederim Bahar Hanım, sevgiler:)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

STEFAN ZWEIG - İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH