LAWRENCE DURRELL - Clea

İskenderiye Dörtlüsü 4

Serinin son kitabı Clea'ya gelmiş bulunuyoruz; roman kötü bir zamana denk geldi, Ülkemizin halleri nedeniyle tam odaklanamadan okudum, başlarda çok bölük pörçük gittiyse de sonrasında toparlayabildim ama keşke diğerlerinin peşi sıra okusaymışım diye de düşündüm...

Darley, Yunan adasındaki inzivadan, İskenderiye'ye savaşın göbeğinde hava saldırılarıyla geri döner... hem şehir hem de insanlar değişmiştir; Justine, Nessim, Balthazar, Pombal, Mountolive, Clea ve diğer tanıdıklarıyla yeniden karşılaşır, eskiden-şimdi kıyaslaması yapar, bu arada ölenler (özellikle Pursewarden) üzerinden geçmiş muhasebesine girişir...

Serinin tamamında Pursewarden çok önemli yer tutuyor, Durrell neden kitaplardan birine (belki bu sonuncusuna) onun ismini vermemiş çok merak ettim (kendi gibi yazar ve diplomat olarak kurguladığı için yapmamış olabilir gerçi)... karakter olarak Pursewarden'ı çok ilginç bulduysam da, bu romanın tam ortasında onun günlüğünden, yazar/sanatçı/yazarlık üzerine iğneleyici, deneme benzeri 37 sayfalık bir bölüm var, o kısım çok yavaş ilerledi, hem ilgimi çekmedi hem de sıkıldım...

Ayrıca bu son kitap çok mutsuz geldi (kötü bir zamanda, insana daha daha mutsuz geliyor belki) o anlamda da zorlandığımı hissettim...

Sonuna geldiğim bu noktada İskenderiye Dörtlemesini; yazarın beni hem o şehirde hem de o zamanda hissettirmesini çok çok sevdim, okuduğuma çok memnunum, 1. ve 4. kitaplarda bir miktar zorlandıysam da 2. ve 3. kitapları (açık ara Mountolive'i) çok sevdim, Dörtlemeyi herkese hararetle önerir, mümkünse peşpeşe okuyun derim... 


Not: Yayınevinden, Avignon Beşlisi'nin yeni baskılarını da rica edebilir miyim? 


Yazar: Lawrence Durrell

Çevirmen: Ülker İnce

Özgün Adı: Clea

Sayfa Sayısı: 328

Basım Yılı: 2022 (8. Baskı) 1985 (1. Baskı)

Yayınevi: Can

Lawrence Durrell’ın İskenderiye Dörtlüsü, dünya edebiyatına bütün benzersizliğiyle İskenderiye’yi hediye etmiş, yazarlara ilham veren bir başyapıt. XX. yüzyılın önemli yazarı, bu büyük eseriyle, “kendi zamanının klasiği”ni yaratmak için yeni bir biçim arayışındaydı. Bu arayış onu Einstein’ın görelilik kuramını, roman sanatında canlandırmaya götürdü. İskenderiye Dörtlüsü’nün ilk iki eseri Justine ve Balthazar, Darley’nin ağzından, onun yanılgılar ve şaşkınlıklarla dolu öyküsünü, İsken­deriye’nin çokuluslu, çokdinli gündelik yaşamını, tüm renkliliğiyle benzersiz bir edebî atmosferde aktarır. İkinci kitap, Balthazar’ın Darley’ye mektubuna odaklıdır ve yanılgılar üzerine inşa edilen bir kenti yıkıp yerine yenisini koyar. Üçüncü kitap Mountolive ise yazarın deyimiyle “düpedüz doğalcı roman geleneği”nde kaleme alınmıştır. Dörtlü’nün son kitabı Clea, uzun bir ayrılıktan sonra İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık atmosferinde kente dönen Darley’nin, bu kez yaşamın ağırlığını, çekilen acıların izlerini ve uzun yıllar üzerinde düşünülmüş deneyimlerin çok yönlü bakışını taşıyan anlatısıyla zamanın büyük çemberini tamamlıyor.

Yeni imgeler, yeni kentler, yeni durumlar, yeni aşklar adına, düşlerimin bin bir güçlükle kazanılmış topraklarından vazgeçmem kolay değildi. O yerle ilgili düşlerime saplantılı biri gibi sarılır olmuştum… Bulunduğum yerde kalmak, diye düşünüyordum, acaba daha akıllıca olmaz mıydı? Belki. Ama gitmem gerektiğini biliyorum. Gerçekten de hemen bu gece gitmeliydim!

Akdeniz’in güneyinde, savaşın kıskacına girmiş bir liman kenti: İskenderiye. Darley, uzun bir ayrılıktan sonra döndüğü kentte bir devrin çoktan kapanmış olduğunu görür: Justine yaşlanmıştır, Balthazar yalnız ve hastadır. Bir tek Clea cazibesini yitirmemiştir. Bir de İskenderiye…

Clea, Durrell’ın “çağdaş sevgi”yi irdelemek üzere kaleme aldığı, 20. yüzyılın en görkemli başyapıtlarından biri olan İskenderiye Dörtlüsü’nün dördüncü ve son cildi. “Bazı yazarlar dili yeniden yaratır; bazılarıysa dünyayı. Durrell ikisini birden yaptı.”André Aciman

LAWRENCE DURRELL, 1912’de Britanya'lı bir ailenin çocuğu olarak Hindistan’da doğdu. Genç yaşta İngiltere’ye giderek Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmaya başladı. Mısır, Yugoslavya, Rodos, Kıbrıs ve Güney Fransa’da görev yaptı. Hindistan’da Hint ve Tibet kültürünü, dinlerini ve mistik atmosferlerini yakından tanıdı. Kıbrıs’taki görevi ise, ona başta Mısır olmak üzere Akdeniz ülkelerinin uzun geçmişi, inanışları, gizemle gerçeğin birbirine örüldüğü yaşam biçimleriyle tanışma fırsatını verdi. Bu bilgi ve birikimler, Eskiçağ’ın belli başlı kültür merkezi İskenderiye ve Akdeniz’in öteki ucunda, Ortaçağ Avrupası’nı karanlığa boğan kilise egemenliğinin başkenti Avignon ortamında yüzyılımızın en çarpıcı romanlarını hayata geçirdi: İskenderiye Dörtlüsü ve Avignon Beşlisi. Durrell, 1990’da Fransa’da öldü.

Yorumlar

  1. Kitapları not aldım, içerikleri ilgimi çekti. Fırsat olursa okumak isterim. Paylaşım için teşekkürler, yazarın üslubunu merak ettim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarı çok sevdim, umarım bir gün okuma fırsatı bulursunuz. Teşekkürler, sevgiler:)

      Sil
  2. Serinin sonuncu kitabını okumamıştım Gül Hanım, sayenizde merakım giderildi, elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk üç kitapta aynı olaylar anlatılıyor sonuncu kitap sonrasını gösteriyor deniliyordu, doğru ama bunda da çok fazla geri dönüş vardı. Burada yeni olan Pursewarden'in hayatına dair olanlar ile Clea-Darley ilişkisiydi. Ben o ortamda bulunmayı (yazar bunu çok iyi hissettirdiği için) sevdiğim için 4. kitabı da okuduğuma memnunum. Çok teşekkür ediyorum Eren Hanım, sevgiler:)

      Sil
  3. oleey süper bir klasik seriyi bitirdiin, jean christophe gibiii ve kayıp zamanın izinde gibiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eveet:)) Kayıp zamanın izinde'nin ilk kitabını aldım ona da başlayacağım. Yalnız Proust konusunda çok umutlu değilim sadece aklımda kalmasın diye bari ilk kitabı okuyayım dedim. Bakalım umarım yanılırım:)) sevgiler

      Sil
  4. Güzel kitaplara benziyorlar :) maalesef odaklanılamayacak zamanlar geçirdik hala çoğu insan acı içinde maalesef

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyük bir felaket, nasıl altından kalkılacak belli değil. Teşekkürler

      Sil
  5. Selamlar, ben Emre birkaç arkadaşımla beraber her hafta felsefi ve edebi içerikler yazan lise öğrencileriyiz. Yazılarımızı linke tıklayarak okuyabilirsiniz. Eğer uygun görürseniz sizin sitenizde de yazılarımızın yayınlanmasını çok isteriz. Amacımız sadece yazmış olduğumuz yazıların okuyucularla ulaşmasından başka bir amaç gütmemektedir. Tüm içtenliğimle...


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginize teşekkür ederim ama blogumun bu şekliyle olduğu gibi kalmasını istiyorum. Size çalışmalarınızda başarılar dilerim.

      Sil
  6. bu ay, 4 kitabı da indirmiş olmam :) ve sizin seriyi tamamlamanız, harika, eskiden ben serilerde hep ara verirdim artık art arda okumak taraftarıyım, bu şekilde elimde bitirmeye çalıştığım bir iki seri var, biter bitmez buna başlayacağım, tavsiyeniz üzerine, keyifli okumalarımız olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Peşpeşe okumak çok daha iyi oluyor bende sonunda o karara vardım:) Umarım sizde seversiniz yorumunuzu bekleyeceğim. keyifli okumalar sevgiler

      Sil
  7. son yazımda erlend loe var :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

SEZGİN KAYMAZ - Kün

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH