BENJAMÍN LABATUT - MANIAC
Labatut'dan ilk kitabımı geçen sene okudum ve çok beğendim MANIAC'ı da görünce hemen okumalıyım diye düşündüm... ilk kitapta buda kurguyla karışık bilim adamlarını ve keşifleri anlatıyor, ikisinin arasındaki tek fark ilk kitap bütünüyle roman hissi veriyordu, bu ise üzerine roman yazsalar da belki hatırat olur, anlatı olur ama roman değil, en azından o hissi vermiyor... kitabı beğendim mi beğendim, yazarı seviyorum, çok akıcı ve merak duygunuzu koruyarak anlatıyor ama bu tip bir tarzın benim açımdan sürekliliği yok gibi... ilk kitapta mükemmel geliyor, ikinci okunuyor, ama aynı tip bir üçüncüyü okumam herhalde diye düşündüm, tekrar duygusu çok baskın oluyor...
Kitap aşağıda da yazdığı üzere içimizdeki uzaylı, muhteşem beyin, matematik dehası John von Neumann'ı (1903-1957) anlatıyor... von Neumann'ın annesi, kardeşi, eşleri, kızı, arkadaşları, öğretmenleri, diğer bilim adamları, atom bombasını yapan ekibin bilim adamları, askerlerden oluşan bir çok kişinin ağzından kronolojik bir sıra izleyerek tüm hayatı anlatılıyor... tüm anlatılar kısa kısa bölümler halinde yazılmış, ne kadarı kurgu belirtilmemiş ama büyük çoğunluğu öyle gibi... çok akıcı yazılmış ama kitabın yarısından itibaren bende bir doygunluk oluştuğu için ikinci bölümü biraz daha uzun sürede okudum... von Neumann'ın hayatından sonra yazar (kendisi anlatmaya geçerek) tüm bu süreci yapay zekaya bağlıyor, yapay zekanın Satranç ve Go oyunları üzerinden gelişimini anlatıyor ki burası çok beğendiğim bir bölüm oldu... en nihayetinde ne tür bir canavarı serbest bıraktığımızı bilmiyoruz ya da belki bizi kendimizden, bu güzel gezegeni bizden kurtaracak bir şey keşfetmişizdir kim bilir? konu ilginizi çekiyorsa okuyun derim...
Hatalar:
Syf: 94'de Matematikçi Georg Cantor'u (1845-1918) anlatırken tapaj hatasıyla 1984 tarihi verilmiş o 1884 olacak, ikinci baskıda düzeltilmesi için buraya not ediyorum.
Syf: 156'da Ekonomist Oskar Morgenstern (1902-1977) von Neumann'ı anlatırken ''bu bozulması an meselesi olan denge, bu meşum oyun aslında Soğuk Savaş sona erdikten sonra bile asla sona ermedi'' diyor... şimdi buradaki sorun olayı bize anlatan Morgenstern'in Soğuk Savaş'ın sonunu bilemeyecek olması çünkü 1977'de ölmüş, her ne kadar anlatıların çoğu kurgu olsa da olayı başkasına anlattırdığı için yazarın o kişinin hayatı ile sınırlı kalması gerekiyor... bu bölüm yazarın hatası olduğu için düzeltilemez herhalde ama buraya yazmış olayım...
Yazar: Benjamín Labatut
Çevirmen: Saliha Nilüfer
Özgün Adı: The MANIAC
Sayfa Sayısı: 325
Basım Yılı: 2025
Yayınevi: Can
John von Neumann bir bilim devi, dokunduğu her alanda devrim yaratan bir Macar harikasıydı. Gençliğinde Almanya’da matematiğin temellerini aradıktan sonra Soğuk Savaş'ın güç oyunlarına karıştığı ABD’ye göç etti, oyun teorisini icat etti, yapay zekâ ve dijital hayata öncülük etti, dünyanın ilk programlanabilir bilgisayarını tasarladı ve makineye şaka yollu MANIAC adı verildi. Matematiksel güçleri o kadar olağanüstüydü ki, Nobel Ödüllü fizikçi Hans Bethe onunki gibi bir beynin insanınkinden daha üstün bir türe işaret edebileceğini ifade etti.
Ne var ki Von Neumann, Hiroşima’yla Nagasaki’yi yok eden atom bombalarının yaratılmasına da yardımcı oldu. 1957’de muhtemelen Los Alamos’ta maruz kaldığı radyasyon nedeniyle kanserden öldüğünde, Amerikan hükümetinin nükleer silahlar ve strateji konusunda en değerli danışmanlarından biriydi.
Gerçeği kurguyla ören Benjamín Labatut, MANIAC’ta John von Neumann’ı modern dünyamızın karanlık temelleri ve yapay zekâ hakkında edebî bir triptiğin merkezine yerleştirerek bilim ve teknolojinin bizleri yok oluşun eşiğine götüren korkutucu boyutlarına dikkat çekiyor. İnsan düşüncesinin ötesinde gelişen “çok yetenekli” yapay zekâların insan ve dünya için nasıl yıkıcı ve umutsuzluk kaynağı olabileceğini gösteriyor.
“[Labatut] Borges’ten bu yana en önemli Güney Amerikalı yazar olarak hızla yükseliyor. Dünyanın hiçbir yerinde onun gibi yazan yok.”The Telegraph
Yorumlar
Yorum Gönder