LUDMILA FILIPOVA - KIZIL ALTIN
1977 doğumlu Bulgar yazar L. Filipova ekonomi eğitimi
almış, gazetecilik yapmakta ve beş adet çok satar kitabı bulunmaktadır... ben
yazarın ilk kitabı ‘’Aramızdaki Duvar’’ı
iki yıl önce okumuş ve çok beğenmiştim... bu kitap ülkesinin komünizm sırasında ve sonrasındaki durumunu anlatan, içinde aşk, siyaset ve başarı
öyküleri olan bir romandı... otobiyografik özellikler taşıyordu ve kitaptan
çıkan sonuç; sistemin değişmesi halk için acı ve zorluktan başka bir şey
getirmiyor, sonunda ‘’hamam eski hamam yalnızca tellaklar değişti’’ oluyordu...
İlk romandan sonra sabırsızca diğerlerinin de
çevrilmesini beklemeye başladım ve ‘’Kızıl
Altın’’ı görünce de çok sevindim... oldukça çarpıcı, ürkütücü bir hikayesi
olan, gerçek olaylardan esinlenmiş bir roman bu... 1994-2007 yılları arasında
ortaya çıkan olayları anlatıyor... başta HIV olmak üzere başka bulaşıcı
virüsleride barındıran kanlar işlendikten sonra kan ürünü olarak Avrupalı
şirketlerce ağırlık 3. Dünya Ülkeleri olmak üzere tüm dünyaya satılıyor...
inanılmaz boyutta bir para dönüyor ve o nedenle de kızıl altın deniliyor... bir
hastahaneye yattığınızda size verilen plazmanın içinde ne olduğunu asla
bilemiyorsunuz... kitabı okurken resmen tüylerim diken diken oldu... bugüne
kadar açığa çıkmış birçok olay olmasına, tazminat davaları açılmasına rağmen
tüm dünyada kamuoyunun ilgisi pek fazla değil... bir şekilde pek bilinmiyor...
ama milyonlarca insanın ölümüne yol açtığı da ortada... gümrüklerde bu kadar
sıkı kontroller varken bunca virüslü kanın ülkeler arasında nasıl dolaştığı
akla sığmıyorsa da Para söz konusu olduğunda herşeyin yapılabileceği ve
organize edilebileceği ortaya çıkıyor... buraya kadar anlattıklarımdan
görüleceği üzere çok önemli bir konusu var bu romanın... ve bu önem nedeniyle
okunmayı hakediyor...
Ama romanın edebi yönüne baktığımızda pek başarılı değil... yazar ya gerçek olaylarla kurgu olanı harmanlayamadı yada yeni bir
tarz denedi olmadı... çok bölük pörçük bir anlatımı var... sanki bir sürü
bilgi, evrak, araştırma, röportaj toplamış bunları klase etmiş ama anlamlı bir
hikaye çerçevesine oturtamamış görünüyor... ayrıca romanın çatısını -bu kan
ticaretini fark etmesine sebep olan- Libya’da tutuklanan Bulgar sağlık çalışanlarının dramı
üzerine kuruyor... bu insanlara yapılan işkenceler, ailelerinin çaresizliği,
Bulgar hükümetinin hiç bir şey yap(a)maması, vatandaşlarını koruyup kurtaramaması ve buna
bağlı dünya siyaseti kitabın tamamını oluşturuyor... bu kan ticaretini yapan
şirketlere, bu işin nasıl yapıldığına çok az yer verilmiş romanda... gerçi
yazarın elinde çok fazla bilgi yoksa bunu yalnızca kurgu ile yapmak istememiş
olabilir haklı olarak... anlatmak istediğim roman bende bir eksik kalmışlık hissi
uyandırdı...
Son söz olarak romanda bu konuyla ilgili epeyce bir
istatistik veriliyor... bunlar oldukça ürkütücü... Bayer gibi çok önemli
şirketlerin bu konuyla alakalı önemli tutarda tazminatlar ödediğinden
bahsediliyor... tamamen tesadüfi olarak yaşadığımız birkez daha ortaya
çıkıyor...
Haberdar olmak için okuyun derim...
Yazar: Ludmila Filipova
Çevirmen: Ayser Ali
Sayfa Sayısı : 390
Basım Yılı : 2013
Yayınevi : EpsilonBu roman, gerçek olaylardan ve salgın olasılığına karşı kaynağı araştırılmamış kan ürünleri ticareti kurbanı, gerçek insanların dramından esinlendi....
Gerçeğe dayalı bilgiler, kurguyla harmanlandı... Kitapta kullanılan tüm isimler ise yazarın hayalgücünün ürünü…
Dünyanın her yerinde 2 milyon masum insanın ölümüne neden olan yasadışı kan ticareti… Farkında olarak ya da olmayarak bu ticaretin içinde bulunan işadamları, ülke yöneticileri ve diplomatlar… Bu ticaretin sonucunda yayılan HIV virüsü ve diğer hastalıklar… Altüst olan hayatlar… Hepsi ilgi çekici bir roman kurgusuyla okuyuculara aktarılıyor…
HIV virüsü taşıdığını bilmeyen ve tek amacı oğlunun bakımını sağlamak olan hayat kadını Korina… Hemşire kız kardeşler Sofia ve Darya… Uluslararası bir skandal nedeniyle inceleme altında olan bir şirketin eski çalışanı Vincent Vineger… İlk büyük haberini patlatmak için çabalayan gazeteci Kiril… Hepsinin hayat hikayeleri bu romanda kesişiyor…
Yazar:
Ludmila Filipova
Bulgaristan'daki komünist rejimin son yılları. Çocuklar için düzenlenen bir yılbaşı partisinde, güvenlik görevlisi Apostol Bukov'un oğlu Boris, başbakanın torunu Anna'ya âşık olur. Yüksek duvarların ardındaki Anna'ya asla ulaşamayacak olması, Boris'in mevcut düzene isyanını ve başarma hırsını körükler.
Bulgaristan Türklerine mensup, gerçek soyadı Fehimov olan Bukov ailesinin bastırılmışlığı ve baba Apostol'un (Cemal) uğradığı haksızlık Boris'i (Barış) tek bir hedefe yönlendirir: Anna'nın ayrıcalıklı dünyasını yıkmak ve kendi kuracağı dünyanın mutlak hâkimi olmak..
Yıllar geçecek, şartlar değişecektir. Devletin iplerini elinde tutan işadamı Boris ile gazeteci Anna bu yeni düzende kozlarını paylaşacak ve nefretle iç içe geçmiş aşklarıyla yüz yüze geleceklerdir.
Ludmila Filipova, bu ilk romanında dedesi eski başbakan Grişa Filipov'un günlüğünden ve resmi belgelerden faydalanarak yakın dönem Bulgaristan tarihini etkileyici bir biçimde anlatıyor. Aramızdaki Duvar, aynı zamanda engel tanımayan bir aşkın ve bize daima eşlik eden yanılsamaların sarsıcı hikâyesi.
Gerçeğe dayalı bilgiler, kurguyla harmanlandı... Kitapta kullanılan tüm isimler ise yazarın hayalgücünün ürünü…
Dünyanın her yerinde 2 milyon masum insanın ölümüne neden olan yasadışı kan ticareti… Farkında olarak ya da olmayarak bu ticaretin içinde bulunan işadamları, ülke yöneticileri ve diplomatlar… Bu ticaretin sonucunda yayılan HIV virüsü ve diğer hastalıklar… Altüst olan hayatlar… Hepsi ilgi çekici bir roman kurgusuyla okuyuculara aktarılıyor…
HIV virüsü taşıdığını bilmeyen ve tek amacı oğlunun bakımını sağlamak olan hayat kadını Korina… Hemşire kız kardeşler Sofia ve Darya… Uluslararası bir skandal nedeniyle inceleme altında olan bir şirketin eski çalışanı Vincent Vineger… İlk büyük haberini patlatmak için çabalayan gazeteci Kiril… Hepsinin hayat hikayeleri bu romanda kesişiyor…
Çevirmen:
Hasine Şen
Sayfa
Sayısı : 476
Basım
Yılı : 2011
Yayınevi
: Doğan Kitap
Bulgaristan Türklerine mensup, gerçek soyadı Fehimov olan Bukov ailesinin bastırılmışlığı ve baba Apostol'un (Cemal) uğradığı haksızlık Boris'i (Barış) tek bir hedefe yönlendirir: Anna'nın ayrıcalıklı dünyasını yıkmak ve kendi kuracağı dünyanın mutlak hâkimi olmak..
Yıllar geçecek, şartlar değişecektir. Devletin iplerini elinde tutan işadamı Boris ile gazeteci Anna bu yeni düzende kozlarını paylaşacak ve nefretle iç içe geçmiş aşklarıyla yüz yüze geleceklerdir.
Ludmila Filipova, bu ilk romanında dedesi eski başbakan Grişa Filipov'un günlüğünden ve resmi belgelerden faydalanarak yakın dönem Bulgaristan tarihini etkileyici bir biçimde anlatıyor. Aramızdaki Duvar, aynı zamanda engel tanımayan bir aşkın ve bize daima eşlik eden yanılsamaların sarsıcı hikâyesi.
Yorumlar
Yorum Gönder