SEİ ŞONAGON - YASTIKNAME

Bu seferki eser, yazarı, çevirisi, türü ve yazıldığı tarih itibariyle çok ilginç bir kitap... yani bütünüyle değişik... Kitaba editör tarafından yazılan Sunuş yazısında detaylı açıklamalar var oradan kısaltarak sırasıyla anlatmaya çalışayım...

Kitap; ‘’çevirmenlere görünürlük kazandırmak, varlıklarına ve sorunlarına dikkat çekmek’’ amacıyla bir ortak çeviri yapma projesi olarak doğmuştur (Kitap Çevirmenleri Girişimi bir e-posta grubu olarak başlamış, Kitap Çevirmenleri Meslek Birliği’nin kurulmasına önayak olmuştur)... Hem bir bütünlüğü olan hem de paylaşılmaya müsait tek bir metni bir çok çevirmen tarafından farklı dillerden çevrilmesine ve herkese eşit mesafede olması için de çok kullanılan diller dışında yazılmış bir eser olmasına karar verilmiş, ikinci bir dilden çeviri yapmanın zorluklarına rağmen orijinali Japonca olan bu kitabı ‘’New York 1991, Paris 1934, Zürih 1952, Tokyo 2005, Tokyo 1962’’de yayımlanmış 5 adet metin üzerinden 61 kişi İngilizceden, 13 kişi Fransızcadan, 6 kişi Almancadan, 2 Kişi İspanyolcadan, Hüseyin Can Erkin’de Japoncadan olmak üzere toplam 83 kişi Türkçeye çevirmiştir... Hataları en aza indirmek için kişiler ikişerli gruplar olarak eşleştirilmiş herkes birbirinin çevirisini kontrol etmiştir, daha sonra redaktörler tarafından yapılan kontroller sonucunda da eser yayımlanma aşamasına gelmiştir...

Eser; ’'Makura no Soşi’’ olan orijinal adı, Osmanlı edebiyatı ile analoji kurup Yastıkname olarak çevrilmişse de, daha düz bir ifadeyle ‘’Başucu Kitabı’’ olarak adlandırılabilir... kitap, Japon edebiyatında ‘’zuihitsu’’ denilen türün ilk ve önemli bir eseri olup, günce, biyografi, hatırat, şiirler, aforizmalar, listeler, anlatı eskizleri ve deneme olarak adlandırılan türlerin özgün bir bileşimi olarak tarif edilebilir...

Yazar; Sei Şonagon’un 965 veya 966 yılında doğduğu tahmin ediliyor, ölüm tarihi kesin olarak bilinememekle birlikte 1017 yılına kadar kesinlikle yaşamış olduğu çeşitli kaynaklardan teyit edilmiş durumda, ama bu kitapta yazdıkları dışında hayatı ile ilgili fazla bir bilgi de bulunmuyor... İlk adı bilinmiyor, ‘’Sei’’,  Kiyovara olan soyadının ilk karakterinin Çincedeki okunuşu, ‘’Şonagon’’ ise o dönemin Japon sarayında nedimelik görevinde bulunanlara verilen genel bir ünvandan oluşuyor. O günkü standartlara göre çok iyi bir eğitim almış biri olarak görünüyor...

Dönem; 10. yüzyıl Japonyası, Heian Dönemi.  Bugün geleneksel Japonya denince hemen akla gelen şeylerin, suşi ve soya sosunun, Zen Budizmle bağlantılı çay seremonileri, çiçek aranjmanı gibi pratiklerin, Haiku şiirlerinin, No ve Kabuki tiyatrosunun, harakirinin ve özellikle de eril militarist ideolojinin kült figürleri olan samuray ve geyşaların daha ortaya çıkmamış olduğu bir dönem. Görüntüye, zarafete, genel anlamda estetiğe, hat sanatına, şiire verilen büyük önemin öne çıkartıldığı, kadınların hem günlük sosyal hayatında, hem de sanat ve edebiyat hayatında işgal ettiği öncü hatta kurucu konumunun belirleyici, ama bu yapının üst-orta ve üst sınıflar için geçerli olduğu bir dönem...

Toparlayacak olursam bu kitap, 10. yüzyılda İmparatoriçenin nedimesi bir hanım tarafından yazılan günce/deneme türünde bir anlatı... Şonagon’un anlatımı akıcı, zaman zaman eğlenceli bir tarzda... saraydaki günlük olayları, sevdiği sevmediği şeyleri, şiirleri, bitkileri, hayvanları, mevsimleri anlattığı kronolojik bir seyir izlemeyen bir hatırat bu, ama hem dönemin bilinmezliği hem de bu dönemi açıklamak amacıyla konulan dipnotlar, ekler vb. okumayı güçleştiriyor. Dipnotlar uzun olduğu (toplam 77 sayfa) için kitabın sonuna konulmuş, sürekli arka sayfalara dönmek insanı oldukça zorluyor ...

Bu kitap benim hoşuma gitti ama gerçekçi olursam çoğu kişiye hitap eder mi? Hayır... son olarak şöyle düşünün derim; 1000 sene önce bir kadın tarafından yazılmış ve Türkçeye 83 kişi tarafından çevrilmiş kaç kitap okudunuz?...

Yazar:  Sei Şonagon
Çevirmen: Kitap Çevirmenleri Girişimi
Sayfa Sayısı : 372
Basım Yılı : 2006
Yayınevi : Metis

Japon kültürünün bin yıllık klasiği şimdi Türkçe'de. Bütün gerçek edebiyat klasikleri gibi bugün bile bizlere söyleyecek çok şeyi olan, benzersiz üslupta bir kitap Yastıkname. Sarayda imparatoriçenin nedimeliğini yapan Sei Şonagon, hep başucunda tuttuğu "defterine" aklına esen her şeyi yazmış: Tanık olduğu küçük, sıradan olayları, anılarını, önemli bulduğu konulardaki fikirlerini; hoşuna giden gitmeyen, muhteşem ya da moral bozucu bulduğu, kalp atışını hızlandıran ya da asabını bozan, "gıcık" ya da hayran olduğu şeyleri... Özel bir duyusallığı ve gözlem yeteneği var Şonagon'un: Kayıt düştüğü inanılmaz ayrıntılara, özgür ve kadınca bir bireyselliğin damgasını vurmayı başarabildiği için olmalı, yüzyılların ötesinden hala bizleri şaşırtmayı sürdürebiliyor. 
Yastıkname, Kitap Çevirmenleri Girişimi'nden 83 çevirmenin çalışmasıyla Türkçe'ye çevrildi. Dünyada bir ilk niteliği taşıyan bu ortak çalışma aynı zamanda kitap çevirmenlerinin bir meslek birliği içinde bir araya gelişlerini simgeliyor. Çevirmenler birbirine yabancı dil ve kültürler arasında köprü işlevi görürler. Bu kez de öyle oldu: Uzak bir ülke ve uzak bir geçmiş onlar sayesinde şimdi daha yakınımızda...

Yorumlar

  1. ooooooffff 83 kişi ha?! ayakta alkışlayasım geldi valla! hiç duymamıştım bu kitabı, 77 sayfa dipnot kısmı gözümü korkuttu ama sonda sorduğunuz soru nedeniyle okunabilir...teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında sonradan dipnotlara takılmadan direkt okusaymışım daha iyi olabilirdi diye düşündüm ama insan not işaretini görünce de dayanamayıp bakıyor... o dönemde şiir çok önemli sürekli birbirlerine şiir gönderiyorlar ve bunları da üstü örtülü olarak yazıyorlar dipnotlarda aslında şöyle şöyle demek istiyorlar diye açıklamalar vardı bakmak da gerekiyor yani... son söz olarak demek istediğim inanılmaz bir emek var bu kitapta o yüzden ben okuduğuma memnunum bir ara bakın :)

      Sil
  2. çok iyi. bunu okuycam. koyu bir zen ve haiku hayranıyım ya. zeni biçok yazımda anlattım. bunu okumadım. çay serominisi katıldım ya pek hoş :) bi de şu çeviri hikayesini pek sevdim. bu yazı için tişkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kitapta bildiğimiz Japonya yok.. Zenden de haikudan da çay seremonisinden de önceki bir dönemi anlatıyor... eğer onları bekliyorsanız yanılırsınız... daha çok şiir var, kıyafetlerin önemi var, kadınların çok önemli olduğu bir dönem farklı yani... değişik bir dönem hoşunuza gidebilir...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

STEFAN ZWEIG - İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH