AHMET MİTHAT EFENDİ - Henüz 17 Yaşında
1881
yılında yazılmış bu eseri gördüğümde; hikayesi, 19. yüzyıl
Osmanlı toplumu dikkate alındığında oldukça ilginç geldi ve
okumak istedim... eser günümüz Türkçesine çevrilmiş bu anlamda
sorun yok fakat, bu çeviri işlemi ve eser hakkında bilgi vermek
amacıyla kitabın başına konulan Sunuş yazısı, tüm
hikayeyi baştan sona, noktasından virgülüne anlatıyor... şimdi
buna ne desem bilemedim en sinir olduğum durum; hadi yabancı
klasiklerde oluyor bir yerlerden bir takım araştırmalar alınıyor
ve eserlere ekleniyor konunun açık edildiği göze çarpmıyor
filan da bu eserde bizatihi bu romanı günümüz Türkçesine çeviren
tarafından konu anlatılıyor... demem o ki eğer bu kitabı
okuyacaksınız ve benim gibi hikayenin sonunu bilmek istemiyorsanız
Sunuş bölümünü atlayın, kitabı bitirdikten sonra
okuyun...
Yazar
anlatıcısı vasıtasıyla hikayenin yanı sıra topluma, fuhuş
faaliyetine, genelevdeki kadınların ve bağlantılı olarak erkeklerin durumuna
dair felsefi çıkarsamalar yapıyor ''Henüz
17 Yaşında başlığıyla
okuyucularıma sunduğum bu hikayede, olay örgüsü açısından bir
romancı ustalığıyla övünmeye asla hacet görmüyorum. Bu
hikayenin en büyük meziyeti, her olayın kesin gerçekliğindedir.
Bu hikayeyi, yalnız zevk almak için okuyanlar, en büyük zevki
burada bulabileceklerse de, bir hikayeyi toplumsal hallerin aynası
olarak felsefi incelemeleri için okuyanlar, en çok dikkate değer
görecekleri halleri bu hikayede bulacaklardır. (Ahmet Mithat
Efendi'nin Önsözü)'' şimdi buradan hareketle benim okuma
serüvenime gelirsek; Sunuş yazısında her şeyi öğrendiğim
için hikayeden zevk alamadım, yazarın üslubunu sevemediğim için felsefi incelemeleri hiç ilgimi çekmedi
ve çok sıkılarak bitse artık diye okudum... velhasıl çok
başarısız bir okuma oldu, hiç sevmedim ve kısacık bir kitap
elimde süründü durdu... klasik bir eser ama benim açımdan durum
bu (sadece kitap kapağını çok beğendim resim kime ait diye merak ettim ama yayınevi bunu belirtmemiş)...
Yazar:
Ahmet
Mithat Efendi
Günümüz
Türkçesi:
Demet
Sustam
Sayfa
Sayısı:
236
Basım
Yılı:
2020
Yayınevi:
T.
İş Bankası
Ahmet Efendi ile Hulusi Efendi, Fransız Tiyatrosu’nda sahnelenen bir oyunu izlemek üzere gittikleri Beyoğlu’nda fazlaca içip sarhoş olur, geç saatte yağmur bastırınca geceyi geçirmek için bir geneleve giderler. Ahmet Efendi’nin karşısına çıkarılan kız “henüz 17 yaşındaki” Kalyopi’dir. O geceyi izleyen günler, hem Kalyopi’nin hem de Ahmet Efendi’nin hayatını tümüyle değiştirecektir…Tanzimat Dönemi eserlerinde “ahlaksız kadın” tiplemesine çoklukla rastlanır. Ancak bunlar, genellikle erkek başkişisini yolundan eden, hayatını karartan, uzak durulması gereken kadınlardır. Ahmet Mithat, bu yönüyle dönemin diğer yazarlarından ayrılır. O Kalyopi’ye kulak verir ve bu acılı hikâyeyi okuruyla paylaşarak, “ahlaksız” görülenin de içine, arkasına bakılmasını ister.
Ahmet Mithat Efendi (1844-1912) Tanzimat devrinin önde gelen yazarlarındandır. Gazetecilikle başladığı yazı hayatına hikâye ve roman yazarlığını da ekleyerek çeşitli alanlarda sayısı yüz elliyi bulan eser kaleme almıştır. Yazıyı halkı eğitmek için bir araç olarak gördüğünden ansiklopedik bilgilerle dolu eserlerinde okuyucuyla daima diyalog halindedir. Sofya’da Tuna gazetesinde önce yazar, daha sonra başyazar olarak gazeteciliğe adım atar. Mithat Paşa’yla gittiği Bağdat’ta ressam Osman Hamdi Bey, Muhammed Zühavi ve Şirazlı Bakır Can Muattar gibi isimlerin de bulunduğu oldukça geniş kültürlü bir çevreye girerek Batı ve Doğu kültürleri üzerine bilgisini derinleştirir. Tahtakale’deki evinde kendi matbaasını kurup kitaplarını yayımlamaya başlar. Bir yandan da yayımladığı Devir, Bedir, Dağarcık, Kırkambar gibi gazete ve dergilerle gazeteciliğe devam eder. Yazılarından dolayı Abdülaziz yönetimi Namık Kemallerle birlikte onu da sürgüne gönderir. Üç yıl süren Rodos sürgününde çocuklar için bir okul açarak ders vermeye başlar ve ilk romanlarını yazar. İstanbul’a döndüğünde çeşitli memuriyetlerde bulunur ve Türk basın tarihinin en uzun soluklu gazetelerinden Tercüman-ı Hakikat’i kurar. Hemen her konuda, üstelik yeni tekniklerle de yazan Ahmet Mithat’ın seçme eserlerine Türk Edebiyatı Klasikler Dizimizde yer vermeyi sürdüreceğiz.
Kitapta ki resim mona lisanın kız kardeşi gibi 😄😄
YanıtlaSilYani bilemedim:) Yorum için teşekkürler:)
SilEdebiyat bölümü okuduğumdan, dayatma ile okumak zorunda kaldığım bir kitaptı. Ben de okurken ne yazık ki hiç zevk alamamıştım.
YanıtlaSilBenim gibi hisseden birinin olması çok rahatlatıcı:) paylaştığınız için teşekkür ederim. Sevgiler:)
SilAslında bende öyle yapıyordum ama bu sefer beklemediğim için faka bastım. Teşekkürler, sevgiler:)
YanıtlaSilÇok haklısınız Gül Hanım, ben bu nedenle genelde sunuşları kitap bittikten sonra okuyorum, keyifli okumalar, sevgiler:)
YanıtlaSilBundan sonra sunuş/önsöz konusunda daha titizlik göstereceğim:) Size de Keyifli okumalar Eren Hanım, sevgiler:)
Silhımms, iş bankası yayınlarında gözüme çarpmamış bu ama okuyabilirim, pikiş, sunumu sonra okumalı :)
YanıtlaSilBen de son gittiğimde gördüm zaten bu sene yayımlanmış. Okursanız eğer yorumunuzu merak edeceğim:) Teşekkürler, sevgiler:)
SilThank you so much. I will visit your blog :)
YanıtlaSilsunuş bölümünde kitaba dair oluşan duygu ve düşüncelere yer verilse daha iyi olur :)
YanıtlaSilgüzel yorumun için teşekkürler, sevgiler :)
Ben teşekkür ederim, sevgiler:)
Sil