HİKMET HÜKÜMENOĞLU - KÖRBURUN
Hikmet Hükümenoğlu’ndan daha önce hiç okumadım bu kitabı gördüğümde de kapağı çok
ilgimi çekti ve okumaya karar verdim... tam o
sırada blogger arkadaşımız ‘’Okuma Günlüğüm’’ çok güzel bir tanıtım yazısı
yayımladı, ben de daha fazla gecikmeyeyim dedim...
Konu
yakın tarihimizi ortaya seriyor, tekrar tekrar yaşadığımız travmaları,
ötekileştirmeye doyamamamızı, birilerinin oyununa sürekli gelmemizi anlatıyor
da anlatıyor... bugünde aynı karabasanın içindeyiz değişen bir şey yok... 30
yıllık (1960-1990) bir zaman diliminde geçiyor, mekan olarak da ücra, küçük bir
ada seçilmiş, dolayısıyla karakterleri üzerinde klostrofobik bir etkisi var ama
bir yandan da o adadan ayrılırlarsa ne yapacaklarını, kendilerini nasıl ifade
edeceklerini bilemiyorlar...
Yazar
kendi tanıtımında önce öykü yazmayı planladığını buna başladığını ama
kendiliğinden yazdıklarının romana çevrildiğini belirtiyor ki bu belli
oluyor... biraz fazla karakter var, hepsinin hayat hikayelerinin detayına giriliyor...
bazı karakterler çok ayrıntılı başlıyor oradan ilerleyeceğini düşünüyorsunuz
ama birden bire kesiliyor, mesela Reyhan,
Altan ve Semih... hani bu karakterlere bir önem atfedilmiş ama yer
darlığından bırakılmış gibi... ama tüm bunlar roman niteliğini bozmamış, ben bu
tip durumlara çok takılırım ama sorun olmadı keyifle okudum... en çok sevdiğim
karakteri de Neriman Abla oldu, özellikle
ikinci benliği ile konuşmaları müthişti onu da yazmadan geçemeyeceğim...
Romanı
çok beğendim, yazarın dili çok güzel, açık, berrak, sizi peşinden sürüklüyor ve
gerçekten elimden bırakamadım... siz de kaçırmayın okuyun...
Yazar: Hikmet Hükümenoğlu
Sayfa
Sayısı : 592
Basım
Yılı : 2016
Yayınevi
: Can
"Birazdan güneş doğacaktı. Uyuyan cırcırböcekleri uyanacak, yorulanlar uykuya dalacak, insanlar yataklarından kalkıp kahvaltı masasına geçecekti. Yıldızlara bakılırsa bulutsuz, rüzgârsız, ılık bir gün olacaktı. Önce uzaktan düdük sesi duyulacaktı, sonra şehir hatları vapuru, yosunların kokusunu kabartan köpükler çıkararak iskeleye yanaşacaktı. İçi her zamanki gibi çay ve mazot kokacaktı. Halatlar atıldıktan birkaç dakika sonra hemen toplanacaktı; vapur Körburun'da çok beklemeyecekti çünkü Seher'den başka yolcusu olmayacaktı büyük olasılıkla."
Körburun, hem uzak hem yakın bir ada… Sapa, içine kapalı ama bir o kadar da yakınındaki anakaranın uzantısı. Kuşaklardır gözden ırak, ağır akan yaşantısı aslında hiç yabancısı olmadığımız bir öykü anlatıyor bize. Eski, "ah ne güzel komşularımız" ile geçen günlerden gittikçe kendi içine kapanan, içine kapandıkça da kendi kurallarındaki dayatmacılığın sertleştiği bir yaşamın adım adım örüldüğü Körburun'da gürültülü şeyler hakkında susulur, günlük sesler ise uğultuya dönüşür.
Hikmet Hükümenoğlu, üç kuşağın aşklarını, hırslarını, düş kırıklıklarını anlattığı Körburun'da "büyük roman"ı deniyor ve bizi öykünün bireyi aştığı yere bakmaya yönlendiriyor.
İyi oldu bu yazıyı okumam benim hiç duymadığim ama merak ettiğim bir yazar ve kitabiydi. Aklıma olsun o zaman .
YanıtlaSilSevgiler. :)
Güzel bir roman, seversiniz diye düşünüyorum:) sevgiler:)
Silhemen not alıyorum , teşekkür ederim
YanıtlaSilEylem Hn. ben teşekkür ederim, sevgiler:)
SilÇok zarifsiniz Gül Hanım, beni de andığınız için çok teşekkür ederim:) Benim çok sevdiğim bu romanı sizin de sevmenize çok sevindim:)) Neriman Hanım harikaydi gerçekten, keyifli okumalar dilerim,sevgiler:)
YanıtlaSilRica ederim Eren Hn. siz zaten konuyu daha güzel anlatmışsınız, bu kadar çok karakter olunca ben nasıl özetleyeceğimi bilemedim:) keyifli okumalar, sevgiler:)
SilHiç duymadığım bilmediğim bir yazar. Ama atık biliyorum canım:)
YanıtlaSilEralcim ben de yeni tanıştım ama iyi oldu, sana da öneririm. sevgiler:)
Silsenle eren sevdiniz. okunur artık bu yazar :)
YanıtlaSilEvet öyle oldu:) güzel kitap:)
Silhiç duymamıştım romanı da yazarı da. notumu alıyorum o zaman:)
YanıtlaSilBenim de ilk okumam ama beğendim:)
Sil