ROY JACOBSEN - Oduncular
Çok sevdiğim Norveç'li yazar Roy Jacobsen'in bu uzun öyküsü yeni yayımlandı bende hemen alıp okudum...
1939'da Ruslar tarafından kuşatılan bir Fin kasabası boşaltılıyor, geride sadece bir oduncu (Timmo) kalıyor, Ruslar kasabayı ele geçirdiğinde onu tehlikesiz (veya deli) görüp öldürmüyorlar ve Timmo'da onlar için odun kesebileceğini söylüyor, yanına birkaç adam verip o işte kullanıyorlar... zamanla birlikte çalıştığı adamlarla aralarında bir bağ oluşuyor ve Fin ordusunun çekilmediği aksine kasabayı abluka altına aldığı anlaşılıyor... abluka ve çatışmalar sürerken birlikte olduğu bu Rus oduncuları kurtarmaya, onları kasabanın yakınındaki çiftliğine götürmeye çalışıyor... hikaye devam ediyor ama savaş bittiğinde hayalle gerçekler birbirine karışıyor...
Yine güzel bir öyküydü, çok sevdim, okuyun derim...
Yazar: Roy Jacobsen
Çevirmen: Deniz Canefe
Özgün Adı: Hoggerne
Sayfa Sayısı: 128
Basım Yılı: 2020
Yayınevi: YKY
“Oduncular”
“Hiçbir kasaba böylesine sessiz olmamıştır.”
Fin kuvvetlerinin Ruslar gelmeden yakıp yıktığı Suomussalmi kasabasında bir kişi kalmıştı. Oduncu Timmo’nun oradan ayrılmaya hiç niyeti yoktu; hem kasabaya sahip çıkacak, hem de vahşi savaşın ortasında her zaman doğru olanı yapmaya çalışacaktı…
Norveç’in yaşayan en önemli yazarlarından Roy Jacobsen, yeri göğü kaplayan ölümcül kuzey kışının ve İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde yaşananları göz alıcı bir üslupla anlatıyor: Timmo’nun taze karda bıraktığı derin ayak izleri, gürül gürül yanan odun sobaları, bir çift kadın ayakkabısı ve minnet duygusu üzerine kurulan incelikli bir hikâye “Oduncular”.
Hiçbir yerde ışık yanmıyordu, kum gibi kuru karlarda tek bir ayak sesi duyulmuyordu, konuşmalar yoktu, köpek havlamaları yoktu, tepinen ya da burunlarından soluyan atlar yoktu, kasabanın sesleri sönüp gitmişti ve her şeyden önemlisi bacalardan duman çıkmıyordu; dört bin nüfusun ve en az bir o kadar hayvanın yaşadığı kasaba birkaç saat içinde, insanlarla hayvanların yaratılması düşünülmeden çok önceki zamanlardan beri buradaki ormanları kasıp kavuran buz gibi soğukta omuz omuza verip soluklarını tutarak bekleşen boş ağaç kabuklarına dönüşmüştü.
ROY JACOBSEN 26 Aralık 1954’te Oslo’da doğdu. Norveçli romancı ve öykücü.
Çocukluğu Oslo’nun yakınlarında Groruddalen Vadisi’nde bir banliyö kasabasında geçti. Değişik işlerde çalıştı ve 1982’de ilk kitabı yayımlandıktan sonra da çalışmayı sürdürdü. Ancak 1990’da bütün zamanını yazarlığa ayırmaya başladı. 1991’de yayımlanan Seierherrene romanında, hem annesinin geldiği topraklar hem de kendisinin Groruddalen’deki çocukluğu önemli temalar olarak ele alınır. Bu romanda Norveç kültüründe “büyük sınıf yolculuğu” denilen ve yirminci yüzyılda birkaç nesil içinde Norveç toplumunun büyük bir bölümünün üst toplumsal katmanlara geçmesi biçiminde yaşanan olgu, belki de diğer tüm Norveç edebiyat eserlerinden daha doğrudan bir şekilde ele alınmıştır.
Romanda, bir aile ve iki neslin görüş açısından, son seksen yılda sıradan insanların yaşam koşullarının nasıl değiştiği, bir çiftçi ve işçi toplumunun nasıl büyük bir hızla endüstri sonrası, eğitimli, teknik bir topluma, fırsatlarla dolu bir refah toplumuna dönüştüğü ve bu sırada yurttaşlara nasıl yeni yaratılmış bir benlik duygusu sunulduğu anlatılır.
Kendini bu şekilde kanıtlayan Jacobsen, İşçi Partili eski başbakan Trygve Bratteli’nin biyografisini yazmak üzere seçildi. Jacobsen aynı zamanda “Norvegian Academy for Language and Literature” üyesidir.
ivit ben de okuycam tabii işallah bütün eserlerini bu amcanıın. ayrıca yky kitapları ne ucuz yaaa saolsunlaar :)
YanıtlaSilYKY yine ortalarda geziniyor sayılır, Pegasus, Ayrıntı, İletişim, Doğan Kitap'ta Murakami kitapları çok pahalı. Bu konuda en iyisi T. İş Bankası, o uygun fiyatla satıyor. Bankanın desteği böyle olur, YKY'nin de böyle bir politikası olması lazım. Sevgiler:)
Silİskandinav edebiyatını hiç bilmiyorum.Tanımak için iyi bir seçim olabilir gibi geldi :)
YanıtlaSilO zaman Roy Jacobsen'in Görülmeyenler kitabından başlayın derim. Devamı da Beyaz Deniz. Blogda tanıtımları var. Keyifli okumlar, sevgiler:)
SilSanırım konu savaş olunca hiç bir şey gerçek gibi gelmiyor. teşekkürler, sevgiler:)
YanıtlaSilGörülmeyenler'in yazarıydı aynı zamanda, değil mi Gül Hanım? ona bayılmıştım eminim bu da güzeldir, elinize sağlık:)
YanıtlaSilEvet öyle. Görülmeyenler'i daha çok sevmiştim ama bu da iyiydi. Çok teşekkürler Eren Hanım, sevgiler:)
SilYazarı tanımıyom ama yeni kitabını alıp okuduğunuza göre iyimiş o zaman.Yazarlar birşeyi anlatırken uzun uzadıya efektli anlatımlar aktarıyor nesnelere..Kitaplar belki o yüzden ilgi çekiyor olabilir..🙂
YanıtlaSilNesnelere aktarılan efektli anlatımla ne kast ettiğinizi anlamadım ama kitaplar başlangıçta başka bir dünyayı ayaklarımızın altına serdiği için ilgi çekiyor, sonrasında herkes başka bir neden söyleyebilir ve sonsuza doğru uzanabilir... Yorum için teşekkürler:)
SilBetimleme yani tasvirdn bahsediyom,yazarlar bir varlığın, yerin, kişinin ayırt edici özelliklerini ayrıntılarıyla insanın zihninde canlandıracak şekilde anlatıyor genelde onu sölüyodum..Edebiyatda daha bunun gibi çok zengin anlatım türleri de vardı..😊
SilŞimdi oldu:) Tasvir kitabı zenginleştiriyor ben çok seviyorum ama bazı kişiler çok tasvirli anlatımlarda okuyamadıklarını söylüyorlar, bazıları daha çok hareket arıyor. Sonuçta herkes kendi zevkine göre bir eser bulup okuyor:)
Sil