SUAT DERVİŞ - BİR HAREMAĞASININ HATIRALARI

Suat Derviş'ten ilk olarak ''Çılgın Gibi''yi okudum ve çok sevdim, biraz yavaş gitsem de diğer kitaplarından devam ediyorum... yazar bu romanı 1931 yılında Almanya'da bulunduğu sırada kendisine (konu belirtilerek) sipariş veren Tempo gazetesi için 15 günde yazmış (babasının tedavisi için paraya ihtiyacı olduğundan) ve Almancaya çevrilerek yayımlanmıştır... Ülkemizde ise ''Bir Haremağasının Hatıraları adıyla Son Posta gazetesinde 21 Eylül 1933-3 Ocak 1934 tarihleri arasında 92 tefrika olarak, daha sonra pek çok değişiklik ve eklemeyle Saray Kadınları-Haremağasının Hatıraları başlığı ve S.B. takma adıyla Hürses gazetesinde 12 Ağustos- 3 Kasım 1953 tarihleri arasında 81 tefrika olarak yayımlanmıştır. (syf7)'' sanırım kitap olarak ilk basımı bu ve yazar tarafından düzeltme ve eklemeler yapılan 1953 yılındaki metni içeriyor...

II. Abdülhamit döneminde Yıldız sarayındaki haremağaları ile cariyelerin durumunu/hayatını ve az biraz da padişahın istibdatını anlatıyor... aslında tüm saray ahalisi bir çeşit esir hayatı yaşıyor gibi görünüyor... bu romanı da sevdim ama Çılgın Gibi'yi biraz daha çok sevmiştim...

Gelelim her iki kitapta da olan benim bir türlü anlamlandıramadığım konuya: çok çok fazla harf hatası var neredeyse her sayfada ve İthaki gibi bir yayınevi için düşündürücü... hadi bunun için son okumalar yapılmadan basılmış diyelim ama yine her iki kitapta da sanki bir çeviri esermiş gibi bozuk cümleler var... bir tahmin yürütürsem eski kelimeleri günümüz Türkçesine çevirmişler bu sırada oluşmuş diyebilirim ama yayınevi güncelleştirme gibi bir beyanda bulunmuyor, dolayısıyla gizemini koruyor... eski Türkçe kelime bu kitapta çok azdı saraylıların kendi aralarındaki konuşmalarda geçen hemen hemen aynı kelimelerin tekrarından ibaretti, biraz da o yüzden öyle düşündüm...

Bu notu da düştükten sonra gelelim sonuca; saraylıların hayatı acı olsa da heyecanla okunuyor, romanı beğendim size de öneririm...

Yazar: Suat Derviş

Sayfa Sayısı: 304

Basım Yılı: 2021

Yayınevi: İthaki


“Siyah istanbulin ve kırmızı fes giyen haremağaları canlı mahluklardan ziyade birer heyulayı hatırlatıyorlardı.”

Bir Haremağasının Hatıraları, 2. Abdülhamit saltanatının son birkaç yılı içerisinde Yıldız Sarayı’nda geçen ve bu dönemi Hayrettin adlı bir haremağasının gözünden tüm ayrıntılarıyla anlatan bir tarihi roman. Ancak Suat Derviş sadece hareme ait bilinmeyenleri, saray entrikalarını anlatırken değil, hadım edilen, köleleştirilen bir erkeğin psikolojisini tasvir ederken de ustalığını gösteriyor.

Bu romanı okurken Osmanlı sarayının gelmiş geçmiş tüm haremağalarını, bu insanların çocuk yaşta vatanlarından koparılışlarını, âdetini, dilini bilmedikleri bir coğrafyada kuma gömülerek etleri dağlanırken hissettikleri acıyı düşünün. Köle olarak satılığa çıkarılışlarını, hayatları boyunca tüm kaderlerinin bir başkasının iki dudağının arasında oluşunu aklınıza getirin. Göreceksiniz ki Suat Derviş tüm bunları düşünmüş, hissetmiş ve bu acıyı, karanlığı kelimelere dökebilmiş.

Serdar Soydan’ın sonsözüyle. 

Suat Derviş 1903'de İstanbul’da doğdu. Tıp profesörlerinden İsmail Derviş Bey’in kızı olan Suat Derviş, çocukluk yıllarında özel eğitim aldı. Daha sonra Kadıköy Numune Rüştiye'siyle Bilgi Yurdu’nda eğitim hayatına devam etti. Konservatuvar eğitimi için ablasıyla birlikte Almanya’ya giderek piyano dersleri almaya başladı ve edebiyat fakültesine yazılarak felsefe derslerine yöneldi. Konservatuvar eğitimini bırakıp Almanya’daki çeşitli dergi ve gazetelerde yazmasıyla gazetecilik hayatı başladı. 1932’de Türkiye’ye döndükten sonra da Son Posta, Vatan, Cumhuriyet, Gece Postası, Yeni Ay, Tan gibi gazetelerde röportajları, hikâyeleri, romanları yayımlanarak yazı hayatına devam etti. Reşat Fuat Baraner ile birlikte Türkiye’de toplumsal gerçekçi akımın ilk yayın organlarından sayılan Yeni Edebiyat Dergisi’ni yayımladı. Bu dergide kısa öyküler, fıkra ve eleştiriler yazdı. 1944 tutuklamaları sırasında eşi Reşat Fuat Baraner’i sakladığı ve yasadışı Türkiye Komünist Partisi’ne katıldığı gerekçesiyle yargılanarak bir yıl hapse mahkûm oldu. Ardından Paris’e giderek 1953-1961 yılları arasında Fransa’da kaldı. 1961’de Türkiye’ye döndükten sonra romanlarının yazımı ve yayınıyla uğraştı. Birçok ilke de imzasını atan Suat Derviş, yazı hayatına adım attığı Alemdar gazetesindeki “Hezeyan” şiiri başta olmak üzere, gerek farklı mahlaslarla gerek kendi ismiyle yazılmış birçok eseri geride bırakarak 1972’de Kasımpaşa Askeri Deniz Hastanesi’nde hayata gözlerini yumdu.

Yorumlar

  1. Ben de Çılgın Gibi'yi okuyup sevmiştim, bunun konusu da çok ilginç, haremağalarının psikolojisi, okumak isterim, elinize sağlık Gül Hanım, sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eren Hanım, haremağalarının yanı sıra cariyelerin durumu da okunmaya değerdi. Sevgiler:)

      Sil
  2. ilginç hoş konu, suat derviş bir iki kitabını okudum, sevdim, okuyabilirim, baskı hatalarını bilemedim niye ki sahiden, kontrol etmemişler, baskı öncesi, aceleye gelmiş demekkisi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özensiz bir çalışma olmuş, onun dışında kitap iyi. Keyifli okumalar, sevgiler:)

      Sil
  3. Tarihi kitaplar okumak çok sıkmadığı takdirde hoşuma gider. Eğer bu da bir roman edasıyla akıp giden bir kitapsa okumaktan keyif alırım muhtemelen.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kolay okunuyor, merakla takip ediyorsunuz rahatlıkla deneyebilirsiniz. Teşekkürler:)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

SEZGİN KAYMAZ - Kün

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH