CHRISTINA STEAD - KÜÇÜK OTEL

Bu kitabı yazarı dikkatimi çektiği için aldım, konusu da ilginçti ama hiç beklediğim gibi çıkmadı... İsviçre'de küçük ve ucuz bir otelde kalan birkaç yaşlı çiftin karmakarışık hayatları anlatılıyor, hepsinin hem parasal hem de ülkeleriyle ilgili sorunları var, ayrıca sürekli Ruslar gelirse ne olacak? muhabbeti yapılıyor... anlatımını da karakterleri de hiç sevemedim, çok sıkıcıydı, yarıdan sonrasını zorla okudum, uzun bir kitap olsaydı yarım bırakmıştım, durum bundan ibaret...

Yazar: Christina Stead

Çevirmen: Bülent O. Doğan

Özgün Adı: The Little Hotel

Sayfa Sayısı: 200

Basım Yılı: 2022

Yayınevi: T. İş Bankası

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Cenevre Gölü’ndeki küçük bir otelde, hepsi de hayatlarındaki finansal, kişisel veya politik sorunlardan kaçan bir grup insan bir araya gelir. İsviçre-Turu Oteli’nin sahibi Madam Bonnard, konuklarının kendi arkadaşlarına, ailelerine ya da avukatlarına söyleyemeyeceği birçok sırrına vâkıftır. Her bir konuğun tuhaflıkları, çaresizlikleri, kıskançlıkları, önyargıları ve kinleri birbirleriyle kurdukları ilişkilere yansır. Stead karakterleri aracılığıyla savaşın mirasını, Soğuk Savaş’ın etkilerini ve uluslararası kara para aklama ile vergi kaçakçılığının yükselişini analiz eder.

İlk olarak 1973’te, Christina Stead’in Avustralya’ya dönüşünden kısa süre önce yayımlanan ve yazarın Avrupa otellerindeki deneyimlerinden esinlenen Küçük Otel, savaş sonrası Avrupa’da değişen hayatların detaylarla pekiştirilmiş incelikli bir hicvidir. Stead komünizm yanlısı bir ekonomist olan eşi William J. Blake ile Avrupa’da yaşadığı 1950’li yıllarda sürekli günlük tutar. Bulundukları yerlerin manzarası ve hava durumu, rüyaları, sinema ve opera gezileri, otel personeliyle diğer konukların tasvirleri ve geçmişleri, yazarın neredeyse yirmi yıl boyunca kurguladığı ve çeşitli taslaklarını yazdığı Küçük Otel’in de temelini oluşturur.

CHRISTINA STEAD (1902-1983): Avustralyalı romancı ve kısa öykü yazarı. Sydney Üniversitesi’nde öğretmenlik eğitimi aldı, 1928’de Avustralya’dan ayrılıp Londra’ya gitti. 1937’de ABD’ye yerleşti. Bir süre New York Üniversitesi’nde ders verdi ve 1940’larda Hollywood’da senaryo yazarı olarak çalıştı. Ardından partneri William J. Blake ile Avrupa’da çeşitli ülkelerde yaşadı. 1974 yılında Avustralya’ya döndü. 20. yüzyılın en etkili Avustralyalı yazarlarından biri olarak kabul edilen Stead’in ilk romanları The Salzburg Tales (Salzburg Öyküleri) ve Seven Poor Men of Sydney (Sydney’li Yedi Yoksul Adam) 1934’te yayımlandı; tahlil ve üslup zenginliğiyle dikkat çekti. For Love Alone’un (Yalnız Aşk İçin, 1944) ilk kısmı dışında romanları hep Avrupa ya da ABD’de geçer. The Little Hotel 1973 yılında yayımlanmıştır. 

Yorumlar

  1. Her zaman doğru kitabı seçemeyebiliyoruz. Arada çıkar böyle. Ben alırken çok dikkat etsem de hayal kırıklığına uğradığım oluyor zaman zaman. :) Konusu da pek ilgimi çekmedi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet oluyor bazen, neyse ki yarım bırakmadım:)) teşekkürler, sevgiler.

      Sil
  2. Ben de kitap alırken ince eleyip sık dokuyorum ama her zaman sevdiğim kitap çıkmayabiliyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben çoğunlukla yazarına göre alıyorum ve 20. yüzyıl başlarında doğan yazarlardan çok memnunum, bu kitabında iyi çıkacağını düşünmüştüm ama olmadı başka kitaplara artık. Teşekkürler.

      Sil
  3. güzel bir fikri olmasına rağmen değerlendirememiş bir kitap sanki

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle de denilebilir. Kendi seyahatlerinde karşılaştığı kişiler, otel personeline dair aldığı notlardan faydalanmış ama merakı uyandırmayı ve korumayı başaramamış. Bu da öyle bir kitap oldu. Teşekkürler

      Sil
  4. bişi dicem. blogları canlandırma projesi kapsamında aralık ayı teması iskandinav edebiyatı daaa yazar kitap seçcem deee sen okudun ya oldukça, şöyle bi kaç yazar ve kitap sölesene, en iyilerden, solstad, peterson gibiiii :=

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Norveç: Roy Jacobsen (Görülmeyenler, Beyaz Deniz, Rigel'in Gözleri, Harika Çocuk, Oduncular) Ketil Bjornstad (Müzik Uğruna, Düşüş), Kjersti Skomsvold (Hızlandıkça Azalıyorum), Erlend Loe (Doppler, Bildiğimiz Dünyanın Sonu, naif, süper), Per Petterson (Reddediyorum), Levi Henriksen (Kar Yağacak), Trude Teige (Büyükanne Yağmurda Dans Etti), Dag Solstad (Profesör Andersen'in Gecesi), Lars Saabye Christensen (Üvey Kardeş) yazarları ve kitapları sevme sırama göre yazdım Solstad ve Christensen en az sevdiklerim.
      İsveç: Carl Johann Vallgreen (Bir Garip Aşk Öyküsü, Denizadamı), Jonas Jonasson (Yüz Yaşında Camdan Atlayıp Kaybolan Adam, Tetikçi Anders ve Her şeyin Anlamı) Tove Jansson (Dürüst Yalancı), Maj Sjöwall- Per Wahlöö (Kanaldaki Kadın, Lina Bengtsdotter (Annabelle Geçmişin Girdabı) Son iki kitabı sevmemiştim
      Danimarka : Christian Jungersen (Kayboluyorsun), Masd Peder Nordbo (Derisi Olmayan Kız) ikinciyi sevmemiştim
      Finlandiya: Tove Jansson (Dürüst Yalancı), Emi Itaranta (Su Unutmaz), Antti Tuomainen (Şifacı) sonuncuyu sevmemiştim.
      Bende olanlar bunlar umarım işinize yarar.
      Birde başka ülkeleri de ararsanız eğer Ülke edebiyatı olarak etiketlemem var profilimin altında oradan istediğiniz ülkeye de bakabilirsiniz:)

      Sil
    2. heyoooo çok teşekkür ederim. iyi oldu bu listeden giderim ben deee :) ülke tımams :)

      Sil
    3. Bir şey değil, işe yaramasına sevindim:) Ülke etiketini sonradan ekledim ama iyi oldu, bu tip sonuçlara ulaşmak kolay oluyor:)

      Sil
  5. O zaman ben şimdilik pas geçeyim bu seriyi yavaş yavaş alıyorum sırası gelince mecbur okurum. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani:) İlla okunacak bir kitapta değil zaten. Teşekkürler, sevgiler

      Sil
  6. Tüh kötü olmuş, neyse ki uzun değil:)) bu arada İskandinav edebiyatına hakimiyetinin şapka çıkarıyorum .:)) keyifli okumalar Gül Hanım, sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun olsaydı hiç uğraşmayacaktım zaten:) şapka konusuna çok teşekkür ediyorum Eren Hanım, çok naziksiniz. Sevgiler:)

      Sil
  7. Belki çeviri orijinal haliyle aynı hissiyatı vermemiş olabilir. Bazen bazı kitapların zamanının olduğunu düşünüyorum elbette her kitap için geçerli değil. Bazı kitaplar yalnızca okudum bitti demek için bazıları ise okudum bitti hissettim demek için varlar bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çeviri sorunu olduğunu düşünmüyorum. Diğer konularda haklısınız her kitabın insana hissettirdikleri farklı. Başka kitaplara diyelim. Teşekkürler, sevgiler

      Sil
  8. Arka kapakta yazılanları okuduklarımla pek eşleştiremedim, belki de o kadar sıkılmıştım ki dikkat edemedim bilemiyorum. Bizimle değilsin iyi fikir:) Keyifli okumalar, sevgiler:)

    YanıtlaSil
  9. Bu yazarı da hiç duymadım,listeme almama da gerej yok o zaman :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

SEZGİN KAYMAZ - Kün

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH