KADIN HİKAYELERİ / PAI KIT FAI - Cariyenin Kızı, JULIE OTSUKA - Tavan Arasında Buda
PAI
KIT FAI Cariyenin
Kızı
Bu roman; ana hatları
itibariyle üç kadının hikayesi ( anne,
kız ve kız torun ) diğer yandan da 20.
yüzyılın başında Çin kültürünün hikayesi... konu hem dokunaklı hemde büyük bir mücadele ve iradeyi anlatıyor..
kadınlar her toplum ve her zamanda fazlasıyla ezilmişlerdir bunu hepimiz
biliyoruz ama bu kitabı okuduğumda hiçbir yerde Çin’de olduğu kadar alt sınıfta değerlendirilip,
bütünüyle yok farzedilip, yok edilip, sonuna kadar ezilebildiklerini hayal etmemişim... Tabii
hikayenin içinde kadınlara yardım edenler
var şüphesiz ama bundan daha fazla -nadiren rastlansa da- bazı kadınların
hemcinslerinden gördükleri yardım çok dikkate değer ve nihayet bir oh demenize
sebep oluyor....Çin’in, belki tüm uzak doğunun diğer ülkelerden çok farklı
gelenek görenekleri, yaşam tarzları, dini ritüelleri, fazlasıyla batıl
itikatları var... tüm bu törensel durumlar, ayrıntılı olarak anlatılmış kitapta
ve neredeyse film izler gibi gözünüzde canlandırabiliyorsunuz... Ayrıca
yazarında bu konunun uzmanı olması nedeniyle uzak doğu dövüş sanatlarına
(aslında gerçek anlamda savunma sporlarına) oldukça geniş bir yer verilmiş
hikaye ile iç içe bir şekilde...’’Beyaz Turna’’ denilen bu savunma sanatı
(özellikle asil kadınlara kendilerini korumaları için öğretiliyormuş) çok
ilginçti... Kitapta birde dikkat çekici olan; kadınların eğitime başlama, hayata
atılma, çalışmaya başlama, birilerine para karşılığı satılma, -tabi eziyete
uğramaya da başlama aynı zamanda- çok erken yaşta başlamalarıydı (daha çok
doğumda veya en geç 3 yaşında)... Romanın geçtiği mekanlar, şehirler, insanlar
çok detaylı ve gözünüzde canlandırılabilecek şekilde anlatılmış sadece bazı
ritüelleri (dini veya gelenek olarak) kafanızda anlamlandırmanız güç olabiliyor
bize çok uzak olduğundan herhalde....
Kitaba tek itirazım tüm Çinlilerin kötü, tüm İngilizlerin ise iyi olarak betimlenmeleri... gerçi çok
fazla yabancı yok karakter olarak (3-4 tane kadar) ve bu kişilerde iyi
olabilirler ne var bunda diye düşünebilirsiniz, denk gelmiş işte diye ama 2 ana erkek karakter de iyi olunca (Çinli
erkeklerde -hatta kadınların tümüne yakınında-
hiç iyi bir kişi olmadığı düşünüldüğünde) bu daha dikkate değer bir
durum olarak ortaya çıkıyor... kitabın başından itibaren bu durum dikkatimi
çekmişti ve yazarda Çinli olarak göründüğü için bana öyle geldi herhalde diye
düşünmüştüm ama kitabın sonunda yazarın Hong Kong’lu bir hanımla evlendiği için Çinli bir isim alan ve orada yaşayan bir Avrupalı (yüksek ihtimal bir İngiliz)
olduğunu öğrenince taşlar benim açımdan yerli yerine oturdu ama bu duruma benim
gibi takılmazsanız sorun yok... sürükleyici bir anlatımı var, zevkle okunan ve detaylı bilmediğimiz bir
coğrafya için geniş bilgiler veren aydınlatıcı bir kitap bu...
Çevirmen: Pınar Atik
Sayfa
Sayısı : 544
Basım
Yılı : 2012
Yayınevi : Akılçelen Kitaplar
Bir anne ile kızının içinizi burkacak kader yolculuğu...
Yayınevi : Akılçelen Kitaplar
Bir anne ile kızının içinizi burkacak kader yolculuğu...
"Çin, asırlardır süregelen mutlak bir
erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü bir ülkeydi. Kadınlar en temel haklardan
mahrumdu ve varlıklarının yegâne sebebi, bir köle, cariye ve fahişe olarak
erkeklere hizmet etmekti."
"Her gizli mutluluğu ara. En ufağını dahi
neşenin, al yanına.
Bunlarındır ki, her biri bedeldir bir saf
altına."
Üç kadın, üç nesil, bir intihar, sona eren
yaşamlar, yarım kalmışlıklar...
Genç
bir cariye, Çinin kırsal bölgelerinde dünyaya bir kız çocuğu getirip ismini
"Güzel Olan" anlamına gelen Li-Xia koyduğunda, bu kız da annesiyle
aynı kaderi paylaşmaya mahkûm gibidir; ancak Li-Xia bir cariye olmayı ve
geleneksel kadın rolünü üstlenmeyi reddeder ve bir ingiliz kaptanla kaçar. Li,
annesinin bir âlim olma hayalini gerçeğe dönüştürme yolunda ilk adımları atmış
olmasına rağmen, bu hayalin gerçeğe dönüşmesi ancak Linin, Siu-Sing, yani
"Küçük Yıldız" ismini verdiği minik kızma kısmet olacaktır.
Geleneksel Çin kültürü, tıbbi uygulamaları ve
dövüş sanatları üzerindeki uzmanlığı sayesinde, Pai Kit Fai elinizden
bırakamayacağınız, soluk soluğa okunacak bir romanla Çindeki kadın köleliği
geleneğinin kısa, sosyal bir tarihçesini aktarmanın yanı sıra büyüleyici bir
ihtiras ve cesaret öyküsü de sunuyor.
JULIE OTSUKA Tavan Arasında Buda
Bu kez de Japon bir yazar ve Japon kadınların evlenmek üzere Amerika'ya göç
hikayesi anlatılan... özetle uzak doğudan ve kadın hikayelerinden devam
ediyoruz.... kitap epeyce ödül almış/aday olmuş ve okuduğum birçok eleştiride
de fazlasıyla övgü almıştı.. bende zaten Japon yazarları pek es geçemem bu
yüzden okumasam olmazdı... Kitap ‘’Brides’’ filminin açılışı şeklinde başlıyor,
gelinlerin (ki bu seferkiler Japon kızlar) Amerika'ya varmalarından sonra
olanları anlatmak üzere devam ediyor... yani ‘’onlar ermiş muradına biz çıkalım
kerevetine’’den sonraki gerçeği anlatmaya... tabi gerçek çok başka, çok zor,
çok amansız.... üstüne üstlük gittikten bir süre sonra 2. Dünya Savaşı patlak
verince de üstüne tuz biber ekiyor... o zamanda ABD’de Japon olmayı bir düşünün....
Hakikaten konu dikkat çekici ve
üzerine çok şey söylenebilecek zenginlikte ama benim kitaba iki itirazım
(veya bunca övgüyü hak etmediğini düşündüğüm noktalar) var. Şöyle
ki; kızların gemideki seyahat bölümü
‘’Brides’’ filmiyle neredeyse aynı bana sanki oradan kopyalanmış gibi geldi...
ikinci olarak ise yazar romanı çok farklı bir teknikle yazmış, bu teknik
aslında hem zor hemde dikkat çekici (hatta ben ödülleri bu tekniğin aldığını
düşünmeden de edemedim).. alta eklediğim tanıtım bu tekniği gösteriyor tüm
kitap bu şeklide yazılmış ne tek tek karakterler var ne konuşma cümleleri, hikaye o gemideki tüm kadınların ağzından
anlatılıyor bazılarımız şunu şunu yaptı,
bazılarımız bunu bunu dedi şeklinde... çok nadir olarak da akıllarından
geçenleri parantez içinde yazıyor... İlk başta bu tarz çok hoşunuza gidiyor,
değişik geliyor ama biraz okuyunca ben çok sıkıldım sürekli tekrardan oluşuyor
gibi geldi ve iyi ki kısa bir kitapmış diye düşündüm... Dolayısıyla farklı bir
tür/yazım tekniği okumak isteyenlere (ki konuda güzel) öneririm...
Sayfa
Sayısı : 168
Basım
Yılı : 2012
Yayınevi : Domingo
Yayınevi : Domingo
"Kocalarımızı ilk gördüğümüzde onları kesinlikle tanıyamayacağımızı bilmiyorduk. Bize gönderilen fotoğrafların yirmi yıl önce çekildiğini bilmiyorduk. Bize yazılan mektupların kocalarımız değil, mesleği yalan söyleyip gönülleri fethetmek olan, güzel el yazılı kişiler tarafından yazıldığını bilmiyorduk. Suyun ötesinden isimlerimizle bize seslenildiğini ilk duyduğumuzda birimizin eliyle gözlerini kapatıp arkasını döneceğini ama diğerlerimizin başlarımızı öne eğip kimonolarımızın eteğini düzelterek sakin ve ılık güne adım atacağını bilmiyorduk. Burası Amerika, diyecektik kendimize, endişelenmeye gerek yok. Ve yanılmış olacaktık."
Natıonal Book Award 2011 Finalisti
Pen / Faulkner 2012 En İyi Roman Ödülü
"Yılın En İyi Kitabı" Vogue, Boston Globe
Japonya'dan San Francisco'ya giden gemiye bindiler hep birlikte, ellerinde kocalarının birbirinden yakışıklı fotoğraflarıyla. Gelindi onlar; yabancı topraklarda, dükkan, bağ bahçe sahibi kocalarıyla kuracakları refah yaşamın hayaline kapıldılar -çünkü onlara bunun sözü verilmişti. Sonra kocalarını gördüler; ilk şoku yaşadılar, ilk geceyi atlattılar. Müstakbel kocalarının onlara yalan söylediğini, evlerinin hanımı olmayacaklarını öğrendiler; çok ama çok çalıştılar, tarlalarda iki büklüm mahsül topladılar, beyaz tenli uzun boylu kadınların yerlerini sildiler, çamaşırlarını yıkadılar, yemeklerini yaptılar, erkeklerine hizmet ettiler. Çocuk doğurdular; bir, iki, beş, on. O çocuklar büyüyüp de kimliklerini reddettiğinde üzülmemeye çalıştılar. Yeni topraklar sonunda memleketleri oldu. Ve savaş gelip çattı bir gün, yeni memleketlerinde "düşman" oldular.
Julie Otsuka'nın 2011 National Book Award finalisti romanı TAVAN ARASINDAKİ BUDA yüz yıl kadar önce gemiyle Japonya'dan San Francisco'ya "fotoğrafla eşlenmiş gelinler" olarak getirtilen bir grup genç kadının yürek burkan öyküsünü, şiirsel bir etkileyicilik ve hiddetle aktarıyor.
Natıonal Book Award 2011 Finalisti
Pen / Faulkner 2012 En İyi Roman Ödülü
"Yılın En İyi Kitabı" Vogue, Boston Globe
Japonya'dan San Francisco'ya giden gemiye bindiler hep birlikte, ellerinde kocalarının birbirinden yakışıklı fotoğraflarıyla. Gelindi onlar; yabancı topraklarda, dükkan, bağ bahçe sahibi kocalarıyla kuracakları refah yaşamın hayaline kapıldılar -çünkü onlara bunun sözü verilmişti. Sonra kocalarını gördüler; ilk şoku yaşadılar, ilk geceyi atlattılar. Müstakbel kocalarının onlara yalan söylediğini, evlerinin hanımı olmayacaklarını öğrendiler; çok ama çok çalıştılar, tarlalarda iki büklüm mahsül topladılar, beyaz tenli uzun boylu kadınların yerlerini sildiler, çamaşırlarını yıkadılar, yemeklerini yaptılar, erkeklerine hizmet ettiler. Çocuk doğurdular; bir, iki, beş, on. O çocuklar büyüyüp de kimliklerini reddettiğinde üzülmemeye çalıştılar. Yeni topraklar sonunda memleketleri oldu. Ve savaş gelip çattı bir gün, yeni memleketlerinde "düşman" oldular.
Julie Otsuka'nın 2011 National Book Award finalisti romanı TAVAN ARASINDAKİ BUDA yüz yıl kadar önce gemiyle Japonya'dan San Francisco'ya "fotoğrafla eşlenmiş gelinler" olarak getirtilen bir grup genç kadının yürek burkan öyküsünü, şiirsel bir etkileyicilik ve hiddetle aktarıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder