TAHİR MUSA CEYLAN - Bir Zamanlar Bakırköy
Yazarın daha önce ''Kestane
Kıranında Kadınlar'' romanını okumuş çok sevmiştim... sonra o kitabın
devamını ‘’Elli Yıl Sonra Kül’’ ü okudum onu daha çok sevdim... bu
iki kitap Anadolu’nun küçük bir kasabasında yaşayan bir ailenin kuşaklara
dayanan hikayesini anlatıyor... ilgimi çeken yalnızca konunun güzelliği değil, yazarın dili o kadar etkileyici ki büyülenmiş gibi
okuyorsunuz... artık ben yazarı yalnızca anlatımı ve dili için
de okuyor sayılırım... öyle değişik bir anlatımı var ki ilk başta
çok karmaşık ve anlaşılmaz geliyor hatta bir miktar zor okunuyor ama
alışınca çok keyif alıyorsunuz...
Burada bahsedeceğim ise yazarın
son kitabı... bu kitap yazarın kendi mesleği (psikiyatrist) ile
de ilgili... Bakırköy Akıl Hastanesini, doktorlarını ve
hastalarını anlatıyor, kurguladığı bir hikaye çerçevesinde... herkesin
hayatı birbirinden değişik, birbirinden dramatik, bazen hastalara göre
doktorların hemşirelerin hayatı daha delice geliyor.. yazar her ayrıntıdan
başka bir öykü çıkarıp insanı sürüklüyor... kimi zaman gülüyor kimi zaman
hüzünleniyorsunuz.. aslında romanda anlatılan bir
anlamda herkesin içinde olan delilik... hem çok içinizi
acıtıyor, hem de kahkahalarla güldürüyor... okumanızı öneririm...
Konu bana van Gogh’un bir
sözünü hatırlattı şöyle;
''
İçimde bir ateş yanıyor, ama ısınmak için kimse gelmiyor,
yanımdan
geçip gidenler, yalnızca bir duman görüyor''Yazar:Tahir Musa Ceylan
Sayfa Sayısı : 185
Basım Yılı : 2011
Yayınevi : Ayrıntı
|
''Bütün bir aileyi kırıp geçirmiş babalar, hiç para bilmeden sadece ot toplayarak çocuklarına bakmış analar, hapishanede yıllarca yatıp, çıktığında on beş gün dışarıda kalamayıp geri yatan babalar, trafik kazalarında can vermiş aileler, aynı hastalıktan kırılmış sülaleler, vurulmuş kardeşler, eşkıya, hırsız olup büyümüş çocuklar, bütün bir mahalleyi doyuran kahramanlar, kendisi kazanmayıp işçisine kazandıran patronlar, evlenip evlenip ayrılan ve onca genç kızın arasında yine yeni koca bulan kadınlar, lotoda at yarışında zengin olacağına Allaha inanır gibi inanan ve batıp giden akıllı insanlar, her attığı adımı fala göre ayarlayan ve falcılara servetini verip tüketen kadınlar ......Bakırköy köy değil bir ülkeydi, Anadolunun farklı yerlerine dağılıp seyrelmiş olaylar bu küçük toprağa toplandığı için Bakırköylüler bir ömürde bir ülkede olup bitecek olayların hepsini en yoğun halde burada görürlerdi. Anadolu alıp götüren, taşıyıp sürükleyen selse, Bakırköy çöküp kalmış mildi.''
Tahir
Musa Ceylan yeni romanı Bir Zamanlar Bakırköy de orta yaşların sonuna gelmiş yalnız
ve yorgun bir doktorun genç bir hastasına duyduğu aşkla alt üst
olan hayatını anlatıyor. Aslında bu aşkın geliştiği Bakırköy Akıl
Hastahanesinin, Hastahane ile birlikte yaşadığımız toprakların hikayesi ya da
masalı bu.
Tahir Musa Ceylanın romanlarını özetlemek de, özetinden ne anlattığı hakkında doğru bir bilgi edinmek de hiç kolay değil. Çünkü ana bir hikâyeden çok sanki kendiliğinden gelişen yan hikâyelerle ilerliyor romanları. Ayrıntıları çoğaltıyor; basit gibi görünen bir ayrıntıyı bir anda hikâyenin merkezine alıp ondan yeni ayrıntılar üretirken beklenmedik kişi ve karakterlerle bambaşka hayatlara dokunuyor, kahramanlarının eşzamanlı ama birbirinden çok farklı mekânlara uzanan hikâyeleri ile coğrafyayı genişletiyor. Hikâyesine sahip olamadığı için değil, hayatın kendisi tam da böyle yaşandığı için.
2005 yılında İçi
Yoksulla başlayıp Kestane Kıranında Kadınlar(2008), Yarım Adamın Aşkları (2009)
ve Elli Yıl Sonra Kül (2010) ile sürdürdüğü romancılığının son halkası Bir
Zamanlar Bakırköyde Tahir Musa Ceylan gerçek bir edebiyat ziyafetine davet
ediyor okuyucusunu.
çok merak ettim, ilk fırsatta alacağım. Van gogh'un sözü de çok hoşuma gitti ayrıca!
YanıtlaSilvan Gogh'un sözünü ben de çok severim.. durumunu böyle naif bir biçimde tarif etmeyi ancak büyük bir sanatçı yapabilir...
Sil