V.S. NAIPAUL - GELİŞİN BİLMECESİ
V.S.
Naipaul (1932- 2018), aklımda okunması gereken yazarlar kategorisinde yer
alıyordu fakat bunu hangi saikle kaydetmişim onu bilmiyorum
(hatırlamıyorum yani) ve son Can indiriminde bu kitabı görünce
okuyayım artık diye düşündüm... ama evdeki hesap çarşıya
uymadı, kitabı hiç sevmedim, epeyce sıkıldım ve 78. sayfada pes
edip bıraktım...
Öncelikle
kitap türü nasıl etiketleniyor bilmiyorum ama ben bu kitabı roman
kategorisine sokmazdım, en uygunu ''anlatı'' olur bana göre ve bu
şekilde etiketlense daha ciddi inceleyip alırdım (çoğunlukla
roman okuyan biri olarak nasılsa okurum diye düşünüyorum), yine
yanılabilirdim ama en azından bile bile almış olurdum...
İkinci
nokta; okuduğum kadarlık kısmında, galiba kitabın tamamında
(atlaya atlaya sonraki sayfalardan da okudum biraz) doğanın,
evlerin, çiftliklerin, yolların, tepelerin yani mekanın tasviri
çok yer tutuyor fakat ben bir tanesini bile gözümde
canlandıramadım (ki genelde bunu başarırım) ve bu beni çok
rahatsız etti... hayal edemeyeceksem bırakayım diye düşündüm...
İnternette
çok büyük ve önemli bir eser olduğu her yerde belirtiliyor, bana
uymadı ama karar sizin...
Yazar: V.S. Naipaul
Çevirmen:
Suat Ertüzün
Özgün
Adı:
The Enigma of Arrival
Sayfa
Sayısı: 440
Basım
Yılı: 2013
Yayınevi:
Can
Sürrealist ressam Giorgio de Chirico’nun Gelişin Bilmecesi adlı dizi tablosundan esinlenen kitap, İmparatorluk sonrası dönemde Karayiplerden İngiltere’ye gelen genç bir Hintlinin öyküsünü anlatıyor. Naipaul’un en önemli otobiyografik eserlerinden biri olarak, bir diyardan bambaşka bir diyara gitmenin, bir ruh halinden başka bir ruh haline geçmenin hikâyesi üzerinden, en geniş anlamda “yolculuk” temasını işliyor. Ancak yazar, yaratıcılık ve gözlemle birleştirdiği bambaşka bir ağ da örüyor romanda. İngiliz dünyasının, sömürgeciliğin sona ermesiyle başlayan küçülme ve eski görkemini yitirme sürecini, bir malikânenin geçirdiği değişim aşamalarıyla simgeliyor.
Bir komşunun ölümü, malikânenin bahçıvanının işten çıkarılması gibi, gündelik hayatın içindeki sıradan anlarda bile bir derinlik ve dokunaklılık bulan Naipaul, ayrıntılardan geniş manzaralara uzanıyor; “ilerleme” fikrinin engellenemez yükselişiyle yitip giden eski dünyayı, İngiliz coğrafyasında yavaş yavaş meydana gelen kalıcı değişimleri gözler önüne seriyor.
SIR VIDIADHAR SURAJPRASAD “VS” NAIPAUL, 1932’de Trinidad’da doğdu. Britanya İmparatorluğu sömürgeciliğini irdeleyen romanlarıyla tanınan yazar, 1950’de burslu olarak İngiltere’ye gitti. Oxford Üniversitesi’nde geçirdiği dört yılın ardından yazmaya başladı ve o günden sonra başka bir işle uğraşmadı. Naipaul’un Mistik Masör, Nehrin Dönemeci, Taklitçiler, Yarım Hayat, A House for Mr. Biswas (Mr. Biswas’a Bir Ev) gibi romanları ve An Area of Darkness (Karanlık Alan), The Loss of El Dorado (El Dorado’nun Yitimi), India: A Wounded Civilization (Hindistan: Yaralı Bir Uygarlık) gibi belgesel kitapları da var. J.M. Coetzee’nin “modern İngiliz edebiyatının ustası” diye tanımladığı Naipaul, Booker, Kudüs ve David Cohen gibi ödüllerin yanı sıra 2001 Nobel Edebiyat Ödülü’nü de kazandı.
uzun uzun tasvir okumak benim için de büyük haz ama bi şeyler eksikse o cümlelerde kayboluyor insan. bitmek bilmiyor.
YanıtlaSilBu kitapta o tasvirlerin içine hiç giremedim, kötü oldu. Teşekkür ediyorum yorumunuza sevgiler:)
Silnaipaul hıhım önemli ivit okudum bikaç kitabını ama hatırlamıyom şimdi bu kitapta demekki kendini annatmış. oluyor bazen işte bir yazar bizim dünyamıza hitap etmeyebiliyoo :) benim de orhan pamukta içimin fena sıkılması gibii :) saik diye bişi demişsin. hoş kelimeymiiş :) chirico çok iyi ressamlardaaan :)
YanıtlaSilEvet uymuyor bazen yapacak bir şey yok. Hatta bahsedilen aynı isimdeki resme de baktım (ressamı daha önce hiç duymamıştım) bana bir şevk verir mi diye ama o da kar etmedi.
SilSaik iyi kelimedir ben çok severim:)