LISA SCOTTOLINE - Babasının Kızı

Bu pandemi sürecinde okuma hızım pek değişmemiş idi, hemen hemen aynı şekilde devam ettim ama hem ayların birbiri peşi sıra geçmesi hem de rakamların yeniden yükselmesiyle (tüm çabalar boşa çıktı gibi) bugünlerde edebi kitapları pek okuyamamaya başladım, hafif, çok düşünme gerektirmeyen kitaplar okuyayım derken kitaplığımın diplerinde bu romanı buldum... fakat bana hiç tanıdık gelmedi oysa 2009'da okumuşum,

arka kapağa baktım yine bir şey ifade etmedi, yepyeni hiç karşılaşmadığım bir kitap gibiydi ve okumaya karar verdim... ne kadar eski okumuş olursam olayım bazı kitapları çok net hatırlarken, bu tip (çok satan) kitapları beynim hiç kaydetmiyor sanki, bitirdiğimde de yeni bir roman okumuş gibiydim...

Yazar kimmiş diye araştırınca A.B.D'li bir avukat olduğunu, çok sayıda roman yazdığını gördüm... bizde yayımlanan ilk kitabı bu sanırım, sonrasında Pegasus'dan çıkan dört tane daha kitabına rastladım ama onları da hiç görmemiştim...

Romanın konusu aşağıda var, sürükleyici bir biçimde anlatıyor, sonu şaşırtıcı, rahatlıkla okuyorsunuz tam bugünler için düşündüğüm kitapmış... beni tek rahatsız eden yine çok amerikanvari bir hikaye olmasıydı (kendi günlük hayatlarını sanki çok önemli bir kültür gibi pompalamaları)... ilk okuduğumda da buna takılmış mıydım acaba diye çok merak ettim ama hiç bir şey hatırlamadığım için bunu da bilemedim... birde bazı kitaplarda rastladığımız her şeyin markasının yazılması bana daral getirdi (kesin bunları yaratıcı yazarlık şeylerinde öğretiyorlar) hani reklam için desem öyle de değil gibi artık neyse... bu marka yazma işini Murakami'de yapıyor mesela ama onda gözümü hiç tırmalamıyor, belki de yazarı sevme durumuma göre değişiyordur:))

Sonuç olarak bugünler için rahat okunacak bir kitap arıyorsanız buldunuz demektir...

Son bir not: Kitabın adını (ki asıl ismi de aynı) konusu ile hiç bağdaştıramadım niye bu ismi tercih etmiş anlamadım, hikayedeki kadının (Nat) evet çok zengin, güçlü, baskın bir babası var ama ana konu bunun üzerinde şekillenmiyor, bu da garip geldi...


Yazar: Lisa Scottoline

Çevirmen: Çiğdem Öztekin

Özgün Adı: Daddy's Girl

Sayfa Sayısı: 308

Basım Yılı: 2008

Yayınevi: Doğan Kitap


Ustaca yanıltmalar, nefes kesen bir öykü ve çarpıcı karakterler... 
Üniversitede hukuk dersleri veren Natalie "Nat" Greco her ne kadar öğrencilerinin ders sırasında sex.com'da sörf yapmalarını engelleyemese de, kendini fakültenin ucubesi gibi hissetse de, işini severek yapar. 
Ancak, pırıl pırıl zekâsına, seçkin mizah anlayışına ve muhteşem görünümüne hayran olduğu meslektaşı Angus Holt'un, bir cezaevinde ders vermesini teklif etmesiyle hayatı altüst olur. 
Cezaevinde bulunduğu sırada çıkan isyanda ölmek üzere olan bir infaz koruma memuru ondan karısına bir mesaj iletmesini ister: "Karıma döşemenin altında olduğunu söyleyin." Adamın bu vasiyeti Nat'in kâbusu olur ve hayatı yasalara uymakla geçmiş olan genç kadın kendini birden vahşi bir cinayetin zanlısı olarak bulur. 
Nat için tek kurtuluş, kaynaklarına, zekâsına ve cesaretine güvenmektir. Hayatta kalabilmek için ölen infaz koruma memurunun son sözlerinin ardındaki sırrı açığa çıkarmak zorundadır... Ve kendisinin hayatını değiştirecek büyük sırrı da...

Lisa Scottoline:Kitapları yirmiden fazla dile çevrilen 1955 doğumlu Lisa Scottoline romanlarıyla "New York Times" bestseller listelerinin müdavimidir. "Cosmopolitan" dergisi tarafından Fun Fearless Female Ödülü verilmiş, ayrıca gerilim romanları yazmaktaki başarısından dolayı Edgar Ödülü'ne layık görülmüştür. National Italian American Foundation ve Mystrey Writers of America üyesidir. Deneyimli eski bir avukat olan Lisa Scottoline, aynı zamanda mezun olduğu Pennsylvania Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ders vermektedir.

Yorumlar

  1. Kitaplarımı çok titizlikle okurum satırları çizmem, sayfaları kıvırmam, bitirdiğimde kitap yepyeni kalır ama tarih atmayı seviyorum bir anlamda iz bırakmak gibi:) Murakami konusunda sizin gibi önce fark etmemiştim sonra bir blogda bu konuda bir şikayet okudum ve çok şaşırdım, sonraki kitaplarında dikkat etmeye başladım ve o zaman gördüm ancak. Gerçi Murakami bu kitaptaki kadar çok sayıda yazmıyor ayrıca sizinde söylediğiniz gibi o kadar çok konu var ki arada kayboluyor... Teşekkürler, sevgiler

    YanıtlaSil
  2. tam film gibiymiş, sahneler gözümde canlandı, keyifli okumalar Gül Hanım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Eren Hanım, size de keyifli okumalar:)

      Sil
  3. hoş bişiye benziyo, pandemide sen daha az okudun gibi gelmişti bana :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hemen hemen aynı okudum sayılır benim ortalamam haftada 1 tane zaten. Mayısta biraz az okudum ama onlarda da sayfa sayım fazla idi:) neyse zaten sayıya çok takılmama taraftarıyım:)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

SEZGİN KAYMAZ - Kün

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH