OLGA GRUSHIN - Kırk Oda


Yazarla ilk tanışmam 2014'de Suhanov'un Düş Yaşamı ile oldu, romanı o kadar beğendim o kadar çok sevdim ki yazardan ikinci bir kitabı beklemeye koyuldum... nihayet geçen sene Kırk Oda yayımlandı ve buradayız... bir önceki kitapta yazardan çok fazla bahsetmemişim o yüzden özgeçmişini bu sefer aşağıya ekliyorum...

Olga Grushin 1971 yılında Moskova'da doğdu, babası sosyolog Boris Grushin'dir. Çocukluk yıllarını Prag'da geçirdi; Moskova'da Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi'nde sanat tarihi ve Moskova Devlet Üniversitesi'nde gazetecilik eğitimi aldı. Onsekiz yaşında Emory Üniversitesine tam burslu olarak kabul edildi ve dört yıllık Amerikan kolej programını birincilikle bitiren ilk Rus vatandaşı oldu.

ABD'ye yerleştikten sonra önce Başkan Jimmy Carter'a çevirmenlik yaptı, bir caz barda kokteyl garsonu, Dünya Bankası'nda çevirmen, Washington'daki bir hukuk firmasında araştırma analisti ve Harvard Üniversitesi Dumbarton Oaks Araştırma Kütüphanesi ve Koleksiyon bölümünde editörlük yaptı.

2006'da yayımlanan ilk romanı ''Suhanov'un Düş Yaşamı'' 2007 New York Halk Kütüphanesi Young Lions Roman Ödülü'nü kazandı; New York Times'ta yılın en ilgi çeken kitabı ve Washington Post tarafından da yılın en iyi romanı seçildi ve on dört dile çevrildi. İkinci romanı The Line, 2010'da yayımlandı ve The New York Times tarafından Editörün Seçimi listesinde birinci oldu. Üçüncü romanı Kırk Oda, ABD'de 2016'da yayımlandı. Yazar halen dördüncü romanına çalışmaktadır.

Kitaba gelirsek; romandaki kadının (başlangıçta isim yok, sonrasında Bayan Caldwell olarak devam ediyor) 4 yaşından başlayıp, 65 yaşına gelinceye kadarki hayatını, yaşadığı tüm evlerdeki her bir odayla ilişkilendirilen (toplamda 40 oda) takip eden öyküler şeklinde anlatıyor... Annesi bitkileri keserken gülümseyip, ''Hep kırktır'' dedi. ''Kırk Tanrı'nın insan ruhunu sınama sayısıdır. İnsanın dayanma gücünün sınırıdır (........) Herhangi bir şeyde kırk, sınav olacak kadar uzundur ama aynı zamanda insani bir ölçüdür. Kitab-ı Mukaddes'de kırk yıl bir nesil eder. Kırk hafta bir bebektir. (syf:254)... hem bu kırk sayısıyla, hem şair olmak isteyen küçük kızın sanatı ve hayatının seyriyle, hem de kader sorgulamasıyla roman ilerliyor...

Benim çok sevdiğim bir söz var ''Her Tercih, Bir Vazgeçiştir'', bu roman tam da bu sözü anlatıyor, farklı bir karar verilse (ki belki paralel bir evrende öyle oluyordur) nasıl bir sonuca ulaşılacağını düşünüyor, bunu sorguluyor...

Okuduğum ilk kitapta çok değişik bir uslupla karşılaşmış ve bayılmıştım, bu romanda da onu bekledim ve sonuna doğru biraz yakaladıysam da ilk kitap kadar başarılı değil... ayrıca neredeyse yarısına kadar hiç ritm tutturamadım, 3-5 sayfa okuyup bırakıyordum (biraz öykü öykü gitmesinin de etkisi oldu), yarıdan sonra daha çok romana benzedi, ben de alıştım ve sonrası iyi geldi... yazar sanki hayatım farklı şekillenseydi nasıl olurdu diye düşünüp bir kurgu yapmış gibi hissettim... bütününe baktığımda romanı sevdim, zaman zaman kadının haline üzüldüm... ilk kitabı daha başarılı buldum ama bu da iyi, özellikle de aklınızdan nereden nereye geldik gibi bir cümle geçiyorsa bu romanı okuyun...

''Herkes dünyayı tanıma arzusuyla çıplak ve saf bir ruh, bir ışık olarak doğar. Bazı ışıklar daha parlak bazıları daha sönüktür. En parlak ışıkların, sadece dünyayı tanıma değil aynı zamanda tanrılara özgü, yeni bir dünya yaratma kabiliyeti vardır. Bu ışık çocuklukta en saf haliyle parlar ama hayat ilerledikçe sönmeye başlar. Tam olarak sönmese de ulaşması güçleşir. Her yıl insan ruhunun etrafında, ağaç gövdelerindeki halkalar gibi kireç birikir ve sonunda söz, dünyevi et yığınının altından duyulmaz olur'' (syf:64)


Yazar: Olga Grushin
Çevirmen: Petek Demir
Özgün Adı: Forty Rooms
Sayfa Sayısı: 288
Basım Yılı: 2017
Yayınevi: Editura

Oyunlardan çok masallara düşkün, kelimelerin büyüsüne kapılmış, şiirle büyüyen küçük bir kız ve onun çocukluk umutları... Hayatın büyük sorularına yanıt aramak, yeni insanlar tanıyıp dünyayı keşfetmek, ama daha önemlisi ölümsüz bir şair olmak isteyen genç bir kadın ve gençlik tutkuları... Yol ayrımına geldiğinde, çocukluk ve gençlik hayallerine sarılmakla konforun rahat sularına kendini bırakmak arasında tercih yapmak zorunda kalan bir kadın ve çelişkileri, pişmanlıkları, seçimleri... Kırk Oda, hassas ve zarif diliyle hayat ve sanat üzerine derinlikli bir roman... Çocukluktan ölüme dek süren naif ve dokunaklı bir hikâye...
Gece esintisi odaya girerken pencere camında çırpınan perde ritim tutuyordu. Karanlığa doğru baktım. “Hâlâ orada mısın? Heey?” “Keşke,” dediğinde esnediğini duydum. “Keşke pek çok kimseyi içine çeken tuzağa sen de düşmeseydin. Yaratmak için sanatçının çılgın bir hayat sürmesine gerek yoktur. Eğer bir mit haline gelmeyi hak ettiğini kanıtlayacaksan, tüm zamanını içinden gelen sese adamalı ve macera üretme işini gelecekteki biyografi yazarlarına bırakmalısın. Şunu unutma: Sınırlar dışarı doğru değil, içeri doğru zorlanır; ne kadar küçük bir yerde saklanırsan saklan, acı gelip seni bulacaktır; ve neşe... neşe daima bir şiir ötededir. Ayrıca küçük hayat diye bir şey yoktur, küçük insanlar vardır.”

Yorumlar

  1. Çok güzel bir kitap özeti olmuş... Elinize sağlık :) Benim de kitaplarla ilgili bir blogum var, takip ederseniz çok mutlu olurum :) http://iremcan6.blogspot.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İrem Can; yorum için teşekkür ediyorum, blogunuza bakacağım hemen, sevgiler:)

      Sil
  2. Sanırım ilk kitapla başlamalıyım, ama bu da ilginçmiş, paylaşımınız için teşekkürler Gül Hanım, sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim Eren Hanım, iyi okumalar, sevgiler:)

      Sil
  3. tımıms yazar aklımda olsuun :) kırk oda murathan munganın da vardı. ne ilginç buluş her odada bir hayat bir hikaye :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet çok ilginçti, yazar iyi, bir kitabını deneyin derim:)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

SEZGİN KAYMAZ - Kün

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH