AMANDA COPLIN - BAHÇIVAN
Bu
romanı sudan kitaplar ararken buldum, A.B.D.'li bir yazarın ilk
romanıymış ve kitabın başına ülkesinde yer alan gazete ve
dergilerin birçoğunun övgüsünü de (tam 6 sayfa) eklemişler...
Konu
1857 yılında başlıyor, 9 yaşındaki Talmadge annesi ve
kızkardeşi ile uzun bir yolculuktan sonra dağlara yakın cennet
gibi bir bölgeye yerleşiyor etrafta bir iki tane kötü elma ağacı
var, sabırla çalışarak elma, kayısı, erik vb. çok geniş bir
meyve bahçesine sahip oluyorlar... annesi ölüyor, kızkardeşi ise
genç yaşta ormanda kayboluyor (veya kaçıyor) bir şekilde hiç
bulunamıyor ve Talmadge 50 yaşına kadar yalnız başına bu meyve
bahçesinde hayatını sürdürüyor... ve günün birinde bahçesinde
iki küçük kız (13-14 yaşlarında) görüyor her ikisi de hamile
ve çok korkmuş durumdalar, Talmadge onları ürkütmemek için
görmemiş gibi yapıyor ve yemek pişirip kulübesinin sundurmasına
bırakıyor kızlarda alıp yiyorlar, onlara yatacak yer hazırlıyor
ama kızlar dışarıda yatmayı yeğliyorlar v.s... bir süre
birbirlerinden habersiz gibi davranarak bu durumu sürdürüyorlar
ama Talmadge kasabada kızları arayan (babaları olduğunu söyleyen)
bir adamdan bahsedildiğini duyuyor, diğer yandan da kızların
doğumu yaklaşıyor ve kendini bunlara bir çare bulmaya ve kızlara
yardım etmeye mecbur hissediyor ve hikaye devam ediyor...
Konu
güzeldi, doğa tasvirleri mükemmeldi, okurken keşke öyle bir
meyve bahçem olsa diye sürekli aklımdan geçirdim... genel olarak
kitabı iyi bulduysam da 250 sayfadan sonra çok ağırlaştı ve
sonuna kadar öyle devam etti, başlangıçtaki heyecanı sürdüremedi
bir türlü... belki ilk roman olmasının etkisi bilemiyorum ama
sanki bu kadar uzun olmasa daha iyi olabilirdi... nihayetinde
sıkılmadan okudum, başlangıç kısmında yer alan övgülerde ki
kadar aman aman bulmasam da denenebilir...
Yazar:
Amanda
Coplin
Çevirmen:
Yeşim Seber
Özgün
Adı: The
Orchardist
Sayfa
Sayısı: 590
Basım
Yılı: 2016
Yayınevi:
Everest
Yirminci yüzyıla beş kala, Amerika'nın Kuzeybatısı'ndaki kırlarda kendine yetiştirdiği meyve ağaçlarından bir cennet yaratmış bir bahçıvan olan William Talmadge için hayat sessiz ve sakindi… ta ki bir gün bahçesinden meyve çalan iki küçük kızın ikisinin de hamile olduğunu anlayıncaya dek. Kızlar göz teması kurmayacak, ona yaklaşmayacak kadar vahşiydiler. Bu yalnız ve sessiz adama güvenmeye, bir sığınak bulduklarına inanmaya başladıklarında ise şeytan cennetin kapısını çalmakta gecikmeyecekti.
Amerika'nın dört bir köşesinin demiryollarıyla birbirine bağlanmasından da öncesini anlatan, zulüm ve kadersizliğin birbirine bağladığı kardeş ruhların öyküsü bu. Amanda Coplin ilk romanı BAHÇIVAN'da derli toplu ve ahenkli hayatının bozulması pahasına kalbini açmayı göze alan ve koca bir dünyanın bahçesine dalmasına izin veren bir adamın dokunaklı öyküsünü nefes kesen bir üslup ve duygudaşlıkla anlatıyor.
"Amanda Coplin'in bu görkemli ilk romanı başka bir yüzyıldan gelen bir mektup gibi... finalinde Emily Brontë'nin Uğultulu Tepeler'indekine eşdeğer, kusursuz bir ihtişam duygusuyla dolacaksınız."-Washington Post-
Amanda Coplin Amerikalı bir romancı. Washington, Wenatchee'de doğdu ve Oregon Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Minnesota Üniversitesi'nde Güzel Sanatlar dalında yüksek lisansını tamamladı. Coplin, 2013 yılında bir Whiting Writer Ödülü aldı ve Ulusal Kitap Vakfı'nın "35 Under 35" adlı kitabına seçildi.
Konusu ilginçmiş dediğin gibi ama 250 sayfadan sonra ağırlaşması kötü olmuş. Aslında keşke roman yazarları da senaryo tekniğindeki çok önemli bir ana kuralı uyarlasalar ve kelimeleri, cümleleri ekonomik kullansalar. Gereksiz hiçbir şey yazmasalar mesela. ;) O zaman sanırım akıcı olur ve sıkıcı olmaz. Çok teşekkürler Gül'cüğüm.
YanıtlaSilMüjde Hanım sanırım bu ilk kitap olmanın acemiliği, her şeyi anlatmak istemiş:) ayrıca konuyu hem Talmadge'nin açısından hem de kızların bakışından anlatıyordu o durum da tekrara ve kitabın uzamasına yol açıyor. Cümleleri ekonomik kullanma konusuna katılıyorum çok haklısınız. teşekkürler, sevgiler:)
SilKitabın heyecanını kaçırmadan ama merak duygusunu da empoze ederek çok güzel yazıyorsunuz her seferinde. Ardından kitapla ve yazarla ilgili verdiğiniz bilgiler harika. Çok iyi bir kitap blogusunuz :)
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için teşekkür ederim Taha Bey:)
SilSonunu merak ettim, biraz daha anlatsaydın:) mecbur okuyacağız artık.
YanıtlaSilKadriye Hanım hem kitap çok uzun hem de süprizi kaçmasın diye bu kadar yazdım:) Keyifli okumalar olsun, sevgiler:)
SilBahçeli, tarımlı şeyleri çok severim. Bazılarında kırsal alanlar çok güzel betimleniyor. İnsanın kafası okurken bile rahatlıyor
YanıtlaSilEvet manzaralı öyküler daha zevkle okunuyor. Teşekkürler, sevgiler:)
SilKaybolan kızının çocukları falan mı acaba o kızlar? Merak ettim şimdi. :)
YanıtlaSilKaybolan kızkardeşi ama onun çocukları değil. Talmadge yıllarca kızkardeşini aramasına rağmen ona ne olduğunu bulamamış ve onun travmasını da atlatamamış aslında o yüzden bu çocuklara fazlasıyla kol kanat geriyor. Çocukların nereden geldikleri kitabın başında belli oluyor zaten ama bende romanın sonuna kadar kızkardeşinden de bir haber gelecek diye bekledim:) Teşekkürler.
SilÇok sarmadı nedense. Çok teşekkürler canım:)
YanıtlaSilO zaman başka kitaplara artık. Ben teşekkür ederim, sevgiler:)
Silaklımızda dursun, son zamanlarda pek çok işi aynı anda yapmaya çalıştığımdan verimli okumalarım kesintili seyretmekte ama :(
YanıtlaSilİlla okunsun denilecek bir kitap değil zaten, denk gelirse artık:) Teşekkürler, sevgiler
Silah ne ilginç bir konu ya ama ağırsa gitmez tabii, biraz kısa kesseymiş, uzatmasaymış. bahçıvan deyince bu konuda çok çok iyi bir kitap ve filmi var. jerzy kozinski, being there, filmi de aynı isimde. inanılmaz iyi :)
YanıtlaSilOkuması öyle çok zorlamıyor sadece daha akıcı olabilirdi. Bahsettiğiniz filmi bilmiyorum bakayım:) teşekkürler.
SilBence karakterler yerine oturduktan sonra çok akıcı ve merak uyandıran bir kitap son 90 sayfadayım en merakla beklediğim konu hayatta hiç birseyi olmayan insanı ona bırakılan bir toprak parçası hayata bağlayacakmı (della)
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim. Keyifli okumalar.
Sil