STEFAN ZWEIG - Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar CASANOVA - STENDHAL - TOLSTOY
DÜNYA
FİKİR MİMARLARI -3
2016'da
S. Zweig'den Üç Usta'yı okumuştum ama Dünya Fikir Mimarları
dizisinin ilk kitabı olduğunu bilmiyordum (Can Yayınları böyle
bir açıklamaya gerek görmemiş)... bu kitapla bir
serinin 1. ve 3. kitaplarını okuduğumu öğrenmiş oldum...
''Kendi
Hayatının Şiirini Yazanlar,
Stefan Zweig'in 1920-1928 yılları arasında tamamladığı Dünya
Fikir Mimarları, Yaratıcı Ruhun Tipolojisi dizisinin
üçüncü cildidir. Zweig Üç Büyük
Usta (1920) başlıklı birinci
ciltte 19. yüzyılın büyük nesir ustaları Balzac, Dickens ve
Dostoyevski'yi, beş yıl sonra yazdığı Kendileriyle Savaşanlar
(1925) başlıklı ikinci ciltte ise, Alman edebiyatının üç
önemli şahsiyeti Hölderlin, Kleist ve Nietzsche'yi ele almıştır.
Elinizdeki üçüncü ciltte (1928) ise kendi otobiyografisini yazan,
kendini tanımaya çalışan üç ünlüyü, Casanova, Stendhal ve
Tolstoy'u incelemiştir. Bu üç ünlünün bir araya gelmesi okuru
şaşırtabilir, ancak Zweig bu üç kişiyle otobiyografinin üç
aşamasını göstermeye çalışmıştır: Casanova'da saf
otobiyografi, Stendhal'de psikolog otobiyografi, Tolstoy'da ahlakçı
otobiyografi. (Gülperi Sert Sunuş)''
Yazarın
giriş yazısında ise şöyle ifade ediliyor:
''Casanova,
Stendhal ve Tolstoy, biliyorum bu üç ismin yan yana olması ilk
anda inandırıcı olmaktan çok şaşırtıcı gelebilir ve insan
Casanova gibi rahat, ahlak kurallarına uymayan bir çapkının,
sanatçılığı kuşkulu bir insanın, Tolstoy gibi bir ahlak
savunucusu, kusursuz bir sanatçıyla hangi değerlendirmeye göre
bir araya geldiğini başlangıçta anlamayacaktır. Ancak aynı
kitapta olmaları aynı düşünsel düzeyde yan yana konulduklarını
göstermez, tam aksine bu üç isim üç basamağı, aşağıdan
yukarıya doğru üç basamağı sembolize etmektedir; temsil
ettikleri aynı biçimin gittikçe yükselen varlığını, tekrar
ediyorum, aynı değerde üç varlık biçimini değil, aynı
yaratıcı işlevin, kendini anlatmanın üç basamağını. Tabii ki
Casanova sadece birinci, en alttaki, en ilkel basamağı, yani
kendini anlatmanın en naif
biçimini temsil etmektedir, burada kişi hayatı henüz dışadönük,
duyusal ve gerçek yaşantılarla aynı görmekte, yaşamını ve
olayların akışını hiç düşünmeden, bir değerlendirme
yapmadan, kendini tahlil etmeden anlatmaktadır. Stendhal ile kendini
anlatmanın bir üst basamağına çıkılır, psikolojik düzey
ağırlık kazanır. Otobiyografinin bu türünde salt anlatım,
basit bir curriculum
vitae
(kısa yaşamöyküsü) yeterli olmaz, aksine buradaki Ben kendisini
merak eder, kendisini harekete geçiren mekanizmayı gözlemler,
yaptığı ve yapmadığı davranışların nedenini araştırır,
olayların gerilimini kendi içinde, kendi ruhunda arar. Böylece
yeni bir bakış açısı başlar: Ben'in iki gözle, hem özne hem
nesne olarak görülmesi, iki yanlı, hem içten hem dıştan
incelenmesi. Kişi bir yandan gözlemci olarak kendini gözlemlerken,
diğer yandan hisseden olarak duygularını inceler -sadece dış
dünya değil, iç dünyası, ruhsal yaşamı da girer görüş
alanına.
Tolstoy'da
bu ruhsal kendine bakış, aynı zamanda etik-dini
açıdan kendini anlatmaya dönüştüğü için en yüksek
seviyesine ulaşır. Burada yazar titiz bir gözlemci olarak yaşamını
anlatır, dikkatli bir psikolog olarak da duygularının harekete
geçen yansımalarını. Bunun dışında bir yeni unsur da yazarın
kendine bakışını gözlemlemektedir, bu yeni unsur vicdanın
acımasız gözüdür, her sözcüğün gerçekliğini, her
düşüncenin saflığını, her duygunun devam eden etki gücünü
gözlemler: Burada kendini anlatma, merakla kendini sınamayı aşar
ve kendini yargılamaya dönüşür. Sanatçı anlatırken dünyasal
görünümünün sadece türünü ve biçimini değil, anlam ve
değerini de sorgulamaya başlar. (syf:2-3)''
Yukarıdaki
uzun açıklama ışığında Zweig bu üç şahsiyeti; yaşamöyküleri, karakterleri, eserleri ve yazdıkları
otobiyografileri bağlamında uzun uzun anlatıyor... zaman zaman
felsefi bir metin haline gelse de böyle bir kitap için çok akıcı
yazılmıştı... bu üç kişiden yalnızca Tolstoy'u tanıyordum,
hem eserlerinden üç tanesini, hem de Romain Rolland tarafından
yazılan yaşamöyküsünü okumuştum, bildiklerimi biraz daha
geliştirmiş oldum... Casanova hakkında çapkın olması dışında
hiç bir şey bilmiyordum, çok ilginç geldi, onun
bölümlerini sempatik buldum... Stendhal'in (gerçek adı Henri Beyle) eserlerini biliyordum
(henüz hiçbirini okumadım) ama karakteri ve yaşamöyküsüne dair
bir bilgim yoktu, öğrenmiş oldum fakat; ne yazık ki kişiliğini hiç
sevemedim (ki Zweig çoğu zaman övgüyle anlatıyordu) ve
dolayısıyla kitaplarını da sevmeyecekmişim gibi bir duyguya
sahip oldum...
Kitapta
bir çok yeri işaretledim ama uzun olacağı için buraya
yazamıyorum... çok meşgul olduğum bir zamanda (üstelik de yazın)
okumaya çalıştığım için biraz uzun zamanda bitirdiysem de
kitabı çok beğendim... edebiyatla ilgili herkesin (özellikle
öğrenci ve öğretmenlerin) okumasında fayda var, sadece rahat bir
zamanınızda okuyun... ben dizinin ikinci kitabından devam edeceğim,
size de bu seriyi öneririm...
Yazar:
Stefan
Zweig
Çevirmen:
Gülperi Sert
Özgün
Adı:
Drei
Dichter Ihres Lebens / Casanova - Stendhal - Tolstoy
Sayfa
Sayısı: 432
Basım
Yılı: 2019 (15. Baskı) 1990 (1. Baskı)
Yayınevi:
T. İş Bankası
Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar
Stefan Zweig, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar’da pek çok açıdan birbirinden farklı üç yazarın, Casanova, Stendhal ve Tolstoy’un hikâyesini anlatıyor. Bu üç farklı şahsiyetin yaşamlarını biyografik, duygusal, felsefi ve insani bir yönden gözlemliyor.
İlk bakışta Casanova gibi rahat, ahlak kurallarına uymayan bir çapkınla, yaptığı ve yapmadığı her davranışın kökenini kendi Ben’inde arayan bir yazar olan Stendhal ve ahlak savunucusu, gerçek bir sanatçı olan Tolstoy’un yaşam öykülerini aynı kitapta bulmak şaşırtıcı gibi görünse de Zweig bu üç ismi “Kendi Ben’lerinin dünyasını evrene açmayı, sanatlarının en önemli görevi görmek” ortak paydasında buluşturuyor.
Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar Zweig’in bütün eserlerine hâkim olan derin bir edebiyat ve felsefe tadıyla yoğrulmuştur.
Balzac, Dickens, Tolstoy ve Dostoyevski'yi çok seviyorum ama diğerlerini okumadım Gül'cüğüm. Çocuktum Dickens'a çizgi roman halinde Büyük Umutlar'ını, OLiver Twist'i o yıllarda Tina diye kızlara yönelik dergide okuduğumdan beri hayranım. Keşke yine öyle dergiler çıksa (İngiltere'den ithaldi ve Türkçe'ye çok başarılı şekilde çevrilmişti 60'lı yılların ortalarıydı) Üçünün de hayat hikayesini okumayı çok isterim, zaten biyografi okumaya bayılırım. Eline sağlık, çok teşekkürler:)
YanıtlaSilKültür hayatımız o kadar vasatlaştı ki 60'ları bile arar olduk:( işin vahim kısmı bu. Zweig'in tüm biyografileri ve denemeleri çok başarılı, keyifli okumalar Müjde Hanım, sevgiler:)
Silay ben üç kitabı da okudum. demiştim bi ara, zweig in bu kitaplarını seviyorum, kurgu eserlerini ise çok fazla hafif buluyom, orhan pamuk gibi, onun da kurgu dışılarını seviyom, kurgularını ise ağır buluyorum, anlaşılmaz felan :)
YanıtlaSilBen hepsini seviyorum ama kurgularından çok az okudum (dört tane ). Biyografilerde dönem tahlilleri de yapıyor o çok hoşuma gidiyor.
Sil