ROY JACOBSEN - Beyaz Deniz

En sevdiğim Norveçli yazar Roy Jacobsen'le devam ediyorum, bu roman 2016'da okuduğum Görülmeyenler romanının devamı, hatta üçüncüsü de varmış umarım o da yakında yayımlanır...

Görülmeyenler'de hikaye 1913 yılında başlıyordu ve I.Dünya Savaşı sırasında Hans Barroy ve ailesinin hayatı anlatılıyordu, Beyaz Deniz'de ise 1944 yılındayız yine savaş yılları, üstelik daha kötüsü... Barroy'ların kızı İngrid 35 yaşına gelmiş, kendilerine ait adaya geri dönüyor, aileden geriye bir tek halası Barbro kalmış ama o da hastahanede olduğu için adada yalnız kalıyor ve tek başına mücadele etmeye çalışıyor... o sırada denizde bir takım cesetler buluyor askere benziyorlar, bunlar nereden gelmiş diye düşünürken samanlığına girdiğinde bir tanesini ölmek üzere ama sağ olarak buluyor, adamı eve taşıyıp tedavi etmeye çalışıyor ve kendine geldiğinde Rus olduğu anlaşılıyor... ana karada Almanlar var İngrid hem adamı tedavi etmeye hem de Almanlar gelirse nasıl saklayacağını planlamaya çalışıyor ve hikaye devam ediyor...

Bu romanda muhteşemdi, İngrid inanılmaz bir karakter bayıldım, yine olağanüstü bir mücadele hikayesiydi çok beğendim ve üçüncü kitabı merakla bekliyorum... Deniz Canefe'nin güzel çevirisi de var daha ne olsun kaçırmayın okuyun diyorum...

Yazar: Roy Jacobsen
Çevirmen: Deniz Canefe
Özgün Adı: Hvitt Hav
Sayfa Sayısı: 176
Basım Yılı: 2019
Yayınevi: YKY

''Bir adada yaşamak aramaktır''

Yıl 1944... Çocukluk adası Barroy’e geri dönen Ingrid, artık sadece onu ağırlayan bu ıssız kara parçasında denizin ve gökyüzünün güçlerine kafa tutup kışa hazırlanıyor; ağları seriyor, çitleri onarıyor, denizi ve kuşları gözlüyor. Her karışını tanıdığını sandığı Barrøy’ü bu kez genç bir kadının algısıyla yeniden anlamlandırırken kara kış onu yalnızlıkla, korkularıyla ve beklenmedik bir aşkla sınıyor.
Norveç’in yaşayan en önemli yazarlarından Roy Jacobsen, büyük bir beğeni kazanan Görülmeyenler’in devamı niteliğindeki Beyaz Deniz’de tabloyu daha da büyütüyor ve ülkenin kuzeyindeki küçük bir adada yaşayan Barroy ailesinin hikâyesini İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarına taşıyor.
Ödüllü yazar Jacobsen’in içe işleyen yalın anlatımı, okurunu yine ustalıkla ve incelikle sarsıyor.
''Ingrid doğduğundan beri aramıştı, böğürtlenleri, yumurtaları, kuş tüylerini, balıkları, deniz kabuklarını, ağa asılacak taşları, koyunları, çiçekleri, tahtaları, pirinci... bir adalının kafası ve elleri neyle uğraşırsa uğraşsın gözleri durmadan arar; adaların, denizin üzerinde dolaşan huzursuz bakışlar en ufak bir değişiklik görünce oraya çivilenir, en önemsiz işaretleri algılar, ilkbaharı daha gelmeden görür, karları daha girinti çıkıntıları beyaza boyamadan tanır, hayvanları ölmeden, çocukları düşmeden önce fark eder, beyaz kanat yığınları altındaki denizde görünmez balıkları görür. Adalıların çarpan yürekleri gözleridir.''
Roy Jacobsen: 26 Aralık 1954’te Oslo’da doğdu. Norveçli romancı ve öykücü. Çocukluğu Oslo’nun yakınlarında Groruddalen Vadisi’nde bir banliyö kasabasında geçti. Değişik işlerde çalıştı ve 1982’de ilk kitabı yayımlandıktan sonra da çalışmayı sürdürdü. Ancak 1990’da bütün zamanını yazarlığa ayırmaya başladı. 1991’de yayımlanan Seierherrene romanında, hem annesinin geldiği topraklar hem de kendisinin Groruddalen’deki çocukluğu önemli temalar olarak ele alınır. Bu romanda Norveç kültüründe “büyük sınıf yolculuğu” denilen ve yirminci yüzyılda birkaç nesil içinde Norveç toplumunun büyük bir bölümünün üst toplumsal katmanlara geçmesi biçiminde yaşanan olgu, belki de diğer tüm Norveç edebiyat eserlerinden daha doğrudan bir şekilde ele alınmıştır.
Romanda, bir aile ve iki neslin görüş açısından, son seksen yılda sıradan insanların yaşam koşullarının nasıl değiştiği, bir çiftçi ve işçi toplumunun nasıl büyük bir hızla endüstri sonrası, eğitimli, teknik bir topluma, fırsatlarla dolu bir refah toplumuna dönüştüğü ve bu sırada yurttaşlara nasıl yeni yaratılmış bir benlik duygusu sunulduğu anlatılır.
Kendini bu şekilde kanıtlayan Jacobsen, Işçi Partili eski başbakan Trygve Bratteli’nin biyografisini yazmak üzere seçildi. Jacobsen aynı zamanda “Norvegian Academy for Language and Literature” üyesidir.

Yorumlar

  1. aaaaa ingridin hikayesi mi bu kitap, okurum tabeee, sayende sevmiştim yazarı, ben de çok çok iyi bir yazar :) şeyi de unutmaa, tarjei vesaas, kuşlar, okumadındı galpağ :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet evet İngrid geri döndü bu da muhteşem:) Kuşlar'ı okumadım acaba polisiye olabilir mi? Not aldım bakacağım. Sevgiler:)

      Sil
    2. ypk değil polisiye, bu yazara benziyor onun atası gibi yani, orman kuş ağaç filan işte, başrolde doğa. çok çok iyi yaa :)

      Sil
    3. Tamam severim o zaman:) Norveçlilerden devam:))

      Sil
  2. KUŞLAR
    Tarjei Vesaas
    Norveç edebiyatından bir başyapıt. Roman da mükemmel çevirisi de.
    Doğanın içinde bir kulübe. Çevrede orman, göl ve tarlalar. Kulübede iki insan. Abla kardeş. Abla, Hege, örgü örerek evi geçindiriyor. Ev işleri ile ilgileniyor, sade, düz bir insan. Mattis, erkek kardeşi, o biraz yavaş düşünüyor, sıradan insanlar gibi normal bir düşünce akışı yok onda, biraz saf.
    Mattis, çalışamıyor, tarlada çalışıp para kazanmak istiyor, olmuyor, odunculuk yapamıyor, bir kayığı var, kayıkçılık yapmak istiyor gölde, ama gelen giden yok. O da Hege ile sohbet ediyor. Hege istemezse de kuşlarla arkadaş oluyor. Kuşlar, rüyalar, hayaller ve yemek. Dünyası bu. Dünyayı, insanları, kuşları hep yanlış algılıyor. Fırtına ise en korktuğu.
    Bu sakin, ikili kır yaşantısına bir gün bir oduncu dahil oluyor. Oduncu eve geliyor. Ve Mattis için yeni bir hayat başlıyor. O huzurlu hayat bitiyor Mattis için.
    Roman tam saf edebiyat. Hiçbir olay yok, konu sade, anlatım sade ve dümdüz, hikaye bir doğa resmi gibi sanki. Sade anlatı ancak bir bütün halinde sanki bir şiir gibi. Saf oğlanın gözünden doğa, yaşam, insanlar sıradan ama aynı zamanda büyülü ve gizemli. Hiçbir aksiyon olmadan heyecanlı ve sürükleyici. Bu da yazarın ustalığı işte.
    Onca durağanlık içinde insan sıcaklığı ve yaşamın süregelişi.
    Not:4/4

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler, çok güzel görünüyor, Jacobsen'in bu kitaplarına da benziyor dediğiniz gibi. En kısa zamanda bunu da okuyayım:)

      Sil
  3. ilk kitabı sizin tavsiyenizle okuyup çok sevmiştim, bu da kaçmaz o zaman, keyifli okumalar Gül Hanım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de kaçmaz üstelik ilk kitap kadar etkileyiciydi. Size de iyi okumalar, sevgiler Eren Hanım:)

      Sil
  4. ilk kitabı sayenizde okumuştum, bu kitabı da mutlaka okuyacağım, yorumlarınızı izliyorum ve size çok teşekkür ediyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel, çok mutlu oldum:) Asıl ben teşekkür ediyorum, sevgiler:)

      Sil
  5. Özeti söyliyebilir misiniz acaba ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitap zaten 176 sayfa bende özet olarak epeyce yazmışım zaten, bundan fazlası sonunu söylemek olur. Güzel kitap okuyun bence pişman olmazsınız.

      Sil
  6. Özet soyliyebilirsmisiniz acaba bu hafta sonuna kadar yetiştirmem gerekiyorda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ödevinizi bana yaptırmaya çalışıyorsunuz bunun farkında mısınız? ödev yapmanın manası ne oluyor o zaman? ayrıca bana 3 tane mesaj göndereceğiniz zamanda kitabı okuyabilir özetinizi kendiniz yazabilirdiniz.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

STEFAN ZWEIG - İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR

ANDRÉ MAUROIS - İKLİMLER

LOU ANDREAS-SALOMÉ - RUTH